26 Ağustos 2012 Pazar

Hürmüz Boğazı İçin Küresel Enerji Oyunu



İran’a yönelik olası bir müdahalede en önemli noktalardan biri bu ülkenin enerji kaynaklarının devre dışı kalması ve dünyada deniz yoluyla taşınan petrolün yüzde % 40’ının geçtiği Hürmüz Boğazının durmasının yaratacağı sonuçlardı. Bu ikisi Avrupa endüstrilerini çökertebilir ve dünyayı enerji ve dolayısıyla ekonomik krize sürükleyebilirdi. Bu sorunun aşılabilmesi için Amerika Birleşik Devletleri dünya ekonomisinin kaderi gibi görünen Hürmüz Boğazının çevresinde tarihin en büyük küresel enerji oyununu kurdu. Amaç dünya ekonomisini en kötü senaryoya karşı hazırlamaktır. Zaten Avrupa’yı da Tahran’a karşı yaptırıma bu proje ile razı edebildi.

Bu oyun alternatif kaynakların aktifleştirilmesi ve üretimlerinin artırılması, Boğaza Alternatif Enerji boru hatlarının yeniden yapılandırılması ve küresel enerji fiyatlarının kontrol altında tutulmasını içeriyor.

Konu hakkında görüşlerine başvurduğumuz RusEnergy şirketinin ortağı ve analizcisi Mihail Krutihin Amerika Birleşik Devletlerinin dâhi iç tüketimi durdurup neredeyse sadece ihracat için üretmeye başladığını söylerken, fiyatlardaki istikrarsızlıktan sadece İran değil tüketici ülkelerdeki geçici ekonomik durgunluğun rolü olduğunu ifade etti.

OPEC KURULUŞ STRATEJİSİNİN TERSİNE DÖNEBİLİR?


137 milyar varillik rezerve sahip İran tek başına dünya küresel petrol üretiminin yüzde 5’ini, gazın yüzde 6’sını karşılıyordu. Yani petrol piyasasının yüzde 9,3’üne sahipti. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) içindeki payı ise % 12.

Washington yaptırımları kararlı biçimde artırarak İran’ın ham petrol üretimini 2002 yılından bu yana en düşük seviyeye geriletmeyi başardı. Bu açığı kapatmak için Suudi Arabistan son 30 yılın en yüksek petrol üretimini gerçekleştirdi. Haziran ayında günlük ortalama petrol üretimini yüzde 3 artırarak 10,1 milyon varile çıkardı.

Bölgedeki diğer alternatif kaynaklardan Libya'nın ham petrol üretimini hızla artırarak devrimden önceki düzeyine ulaştı. Daha ülkedeki iç karışıklıklar sürerken ham petrol üretimi günde 1,5 milyon varile ulaştı. İç savaştan önce üretim 1,6 milyon varildi. Libya’daki yönetim değişikliği hidrokarbon ihracatı konusunda gözlerden uzak tutulan stratejik bir değişikliğe de yol açıyor. OPEC’in kriz sonrası aldığı üretim sınırlaması ile ilgili kararı kaldırdı böylece OPEC’in enerji üretimi konusunda ortak strateji sürdürme yeteneğinin kırılmasında önemli bir rol oynadı.

İran Venezüella ve Ekvator'u da yanına alarak 14 Haziran günü Viyana’da toplanan OPEC petrol bakanları toplantısında üretim kotasının düşülmesini istedi (böylece fiyatları istikrarsızlaştırabilecekti). Ancak Suudi Arabistan önderlik ettiği diğer ülkeler bu kotanın muhafaza edilmesini istedi. OPEC’in günlük üretim kotası korunduğu sürece diğer ülkeler İran’dan dolayı ortaya çıkan boşluğu doldurmak zorunda. Riyad zaten Haziran 2011’de OPEC toplantısını beklemeden üretimi arttırmıştı. Riyad ile yeni Trablus’un tutumları sürerse OPEC stratejik ortaklığının kuruluş ilkesi olan (ve küresel şirketler tarafından kırılamayan) anti sömürgeci duruş zedelenir. İran gerginliği bu örgüt için kötü bir sınav oldu.

Üretim konusunda diğer değişiklik Amerika Birleşik devletlerinden geldi. Bu ülke üretimi arttırıp iç tüketimi azalttı ve ağırlığı ihracata verdi. Zaten Nisan’daki G8 toplantısında üretimi artırma önerisinde bulunulmuştu. Bu konuda görüşlerine başvurduğumuz RusEnergy’nin analizcisi Krutihin şöyle diyor: “Bu yaptırımlar pazara ciddi etkide bulunmadı çünkü birçok ülke petrol rezervleri bulunmaktadır ve ajansın söylediği gibi İran’dan ihracat durur yâda körfez kapatılırsa bile büyük sıkıntı yaşanmayacak ama petrol rezervleri de ancak bir aya yeter. Bu tür yaptırımlar ve kararlar birkaç gün için geçerli oluyor buda yeni ihracatçıların devreye girmesi için yeterli zaman kazanmak içindir. Yoksa söz edilen küresel kaynaklar değil”

Petrol üretimini artıran sadece Suudi Arabistan ve Libya değildi, ABD’de aynı yolu izledi, petrol üretimi 6 milyon varili buldu. Bu da son 14 yılın en büyük seviyesine işaret ediyor.

ALTERNATİF BORU HATLARI YAPILANDIRILIYOR

Bunun üzerine Tahran Hürmüz boğazını kapatma konusundaki yasayı mecliste onaylamıştı bile. ABD ise boğazın kapanması halinde savaşın başlayacağı tehdidinde bulunsa da önemli olan petrol kazanı olarak bilenen bu bölgenin alternatif hatlara kavuşturulmasıydı, yani Hürmüz Boğazına olan ihtiyaçlarının asgariye indirilmesiydi.

Tedbir olarak Suudi Arabistan ve Arap emirlikleri yeni boru hatları çalışmalarının hızlandırılması oldu. Arap Emerlikleri 15 Temmuz da petrolü batıdaki sahalardan doğu kıyısındaki depolama tesislerinin bulunduğu Fuceyra limanına götürecek olan 370 km uzunluğundaki yeni boru hattını açtı. Açılışa Exxon, Mobil, Shell ve Total şirketlerinin temsilcileri katıldı. Bu hat ilk aşamada günde 1,5 milyon varil ham petrolü (ihracatın % 65’i anlamına gelmektedir) aktarabilecek.

Suudi Arabistan aynı dönemde Fuceyra limanının diğer tarafındaki Arap yarımadasında da alternatif bir boru hattı için çalışmalar başlamıştı. Suudi Arabistan Basra Körfezi yakınından Kızıldeniz kıyısındaki Yanbu'ya uzanan doğu-batı doğal gaz hattını, petrol hattına dönüştürdü. Suudi Arabistan’ın bu hattın dışında 3 milyon varil petrol ihraç eden başka bir boru hattı daha var. Bu iki Arap ülkesinin Hürmüz boğazının dışındaki petrol borularını debileri 6,5 milyon varil düzeyine ulaşıyor, ki bu Hürmüz Boğazından geçen kaynakların % 40’ına denk geliyor.

Suudi Arabistan’ın daha önce durdurulan iki yedek boru hattını daha yeniden yapılandırma kararı aldı.

Tüm bunlar körfeze alternatif hatların ve dolayısıyla olası korkunç savaşta enerji akışının devam etmesi için gerçekleştirildi. Eğer tüm bunlar devreye girerse boğazın (bir tehdit olmaktan çıkaracağı için) kapanmasının önünü alabilir. Bazı politik analizciler bugüne kadar savaşın başlamamasının sebebinin bu boğaz olduğunu, dolayısıyla bu düzenlemelerin müdahaleyi yakınlaştırdığını belirtiyorlar.

FİYAT İSTİKRARSIZLIĞI ÖNLENEMEDİ

Oyunun diğer önemli bir ayağı ise fiyat istikrarı üzerindeki kontrolün sürdürülmesi olarak dikkat çekiyor. RusEnergy bu konuda şunları belirtiyor: “Arap ayaklanmaları Petrol üretimini düşürdü ama savaştan hemen sonra yeniden hızla artarak çatışmalardan önceki seviyesine ulaştı.

Fiyatlardaki istikrarsızlığın sebebi tüketici ülkelerdeki ekonomik dengesizliktir. Şu anda enerji tüketimini azaltıyorlar. Bunların en başında da Amerika Birleşik Devletleri geliyor. Bu ülke neredeyse sadece ihracat için üretmeye başladı. Bunu sebebi enerji ithal eden yani tüketici ülkelerdeki geçici ekonomik durgunluktur.”

Ancak fiyat kontrolü o kadar kolay görünmüyor. Yaptırımlardan sonra Suudi Arabistan ve Libya sahasında üretimin düzenlenmesi fiyat istikrarını sağlayamadı. Bundan en fazla da bir yandan borç kriziyle boğuşan bir yandan petrol ithal eden Avrupa etkileniyor. Çünkü Suudi Arabistan’da üretilen petrol İran’dan ithal edilenden daha pahaya mal oluyor. Örneğin İran petrolünün varil fiyatı 106,1 dolar iken Suudi Arabistan 107, 5 dolardı. Avrupa İran’dan 35,5 milyon ton petrol alıyor, yani bu bölgenin 365 milyon dolar mali kaybı yaşanıyor. Burada ortaya çıkacak dengesizlik Uluslararası Para Fonuyla (IMF) dengelenmeye çalışılıyor. Örneğin fiyatlar geçen seneden bu yana ortalama % 15 düzeyinde yükseldi( Hatta Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı 14 Ağustos’ta Adıyaman’da yaptığı açıklama da Haziran ayından bu yana ham petrol fiyatının yüzde 25 arttığını söyledi). Bütün bunlar ABD’deki kaynakların azalması gibi farklı sebeplere de bağlansa temelde İran’a yönelik yaptırımlar ve Hürmüz boğazındaki risklerden kaynaklanıyor. Eğer Hürmüz Boğazı tam kapanırsa petrolün 120 dolara çıkacağı tahmin ediliyor. Hatta bazıları daha da yükseleceğini belirtiyor. Ekonomik yorumcular eğer petrol fiyatlarında bu düzeyde bir yükseliş yaşanırsa bu dünya ekonomisinin büyüme hızında % 0,5 yavaşlama olacağını belirtiyor.

Petrol fiyatlarını sabit tutmak için sadece petrol üretimi de artırılmıyor aynı zamanda farklı yöntemlere de başvuruluyor. Örneğin ABD enerji enformasyon dairesinin dünya ihtiyaç seviyesini indirdiği gibi manipülatif açıklamalar fiyatları düşürmeye yol açıyor. Uzmanlara göre bu açıklama ABD ve bazı körfez ülkeleri arasında bilinçli bir anlaşma çerçevesinde yapılıyor.

İran’a etkisizleştirmek için enerji sektöründe içine girilen küresel düzenlemelerden kar sağlayan tek ülke Rusya. Örneğin Rus petrol markası Urals’ın fiyatı, 11 Temmuz’da ilk kez Kuzey Denizi petrol markası Brent’in fiyatını geçti. Rus petrolün fiyat olarak geçen yıl da yükseltilmişti ve bu Avrupa ülkeleri tarafından İran petrolüne ambargo kararına karşı bir tepki olarak algılanmıştı. Ama Rusya yaptırımlar konusunda batıyla zaten anlaşmıştı.

Bunları tartışırken Çin’in bu yaptırımların dışında bırakıldığı da unutulmamalı. Çin her hangi bir savaş döneminde ihtiyaçlarını değer üretici ülkelerden karşılamaya çalışacaktır ki o zaman neler olacağını kestirmek zor. 


ANF

Hiç yorum yok: