2 Haziran 2012 Cumartesi

Ortadoğu'yu Neler Bekliyor?

Filistin ve Basra Körfezi ülkeleri uzmanı olan Dr. Adam Hanieh Londra Üniversitesi'ne bağlı Şarkiyat ve Afrika Çalışmaları Okulu'nda öğretim görevlisi. Kendisi ile Arap Baharı ve Ortadoğu'da son durumu konuştuk... 

Mısır’da Mübarek karşıtı ayaklanmanın arkaplanında neler vardı; bugün durum nedir?
Otuz yıl önceye gidersek Mısır’ın neo liberal reformların öncüsü olduğunu görürüz. 2005-2008 arasında ise Ortadoğu’nun en başarılı reformcusu sayıldığını ve Dünya Bankası tarafından bölgenin en başarılı ülkesi, bölgenin de dünya genelinde reformlar bağlamında en başarılı bölge ilan edildiğini hatırlayalım.

Bu reformlar, neo liberalizmin etkisindeki başka ülkelerde olduğu gibi, halkın geniş kesimlerini ağır biçimde etkiledi. Yoksul insanları, köylerde yaşayanları şehirlere göçe zorladı, ücretleri düşürdü…

Ve 2008-2009 krizi bölgeyi, özellikle de Kuzey Afrika’yı çok olumsuz etkiledi. İhracat düştü, enerji ve yiyecek fiyatları arttı. Bunlar bir araya gelerek devrimi oluşturan sebepleri yarattı.

Devrim sürüyor, onu başlatan sebepler değişmedi, herhangi bir sonuca ulaşmadı ama hareketlenme sürüyor, grevler sürüyor. 

Geçen eylül ayında öğretmenler, doktorlar ve Kahire’deki nakliye işçilerinin de yer aldığı bir grev dalgası oldu ve buna milyonlarca çalışan katıldı.

Devlet bu hareketleri denetlemeye çalıştı ve Müslüman Kardeşler de bu çabaya katıldı.

Doktor ve öğretmenlerin grevlerinde Müslüman Kardeşler grev yapılmamasını söyledi. Ama aynı zamanda bu meslekler içinden bağımsız gruplar çıktı.

Müslüman Kardeşler’in pek çok kaynağı var. Mübarek zamanında yarı legal bir durumdaydı, bütün ülkede bağları var, gerek dışarda gerekse içerde para kaynağı var. Buna karşılık sol yeni.

Bu arada Mısır’daki en önemli faktörlerden biri de kadın hareketi. Bu tabii ki Müslüman Kardeşler’in insanları geri çekmeye çalıştığı alanlardan biri çünkü muhafazakar kesimin kadınlar üzerindeki baskısı artıyor. Ama Mısır’da kadın hareketi buna karşı hareketlenmeyi ve güçlenmeyi sürdürüyor.

Geçen yıl bugünlerde sürekli Tunus’tan söz ediliyordu ama bir yıl içinde medya sanki bu ülkeyi unuttu. Orada neler oluyor?

Mısır’la ilgili söylediklerimin önemli bir bölümü Tunus için de geçerli. Orada da devrim sürüyor. Bu hareketlerin üzerinde yükseldiği talepler yerine getirilmiş değil.

Bin Ali’den kurtuldular ama sorunlar, özellikle de işsizlik çözülmedi hatta Mısır’da işsizlik düzeyleri arttı.

Grevler sürüyor, diktatörlerden kurtuldular ama devrimin talepleri yerine gelmedi.

Körfez ülkelerinde göçmen sorunu


Arap Baharı, Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkelere pek ulaşmadı. Bu ülkelerde ne tür bir toplumsal gerilim var?

Körfez ülkelerinde işgücünün çoğunluğunu geçici, göçmen işçiler oluşturuyor. Örneğin Dubai’de nüfusun sadece yüzde 10'unun vatandaşlığı var. Nüfusun yüzde doksanını göçmen işçiler oluşturuyor.

Suudi Arabistan’da işgücünün yüzde 50'sini göçmen işçiler oluşturuyor. Başka ülkelerde bu rakam yüzde yetmişle seksen arasında değişiyor.

Sorun bu işçilerin çok istikrarsız koşullarda yaşıyor olmaları. Sendikalara üye olma hakları yok, siyasal faaliyet yürütme hakları yok. Çizgiyi biraz aştıklarında sınırdışı edilip memleketlerine geri gönderilirler.

Ayrıca insanların ülkeye girip çıkışları da sınırlamalara tabi. Ülkeye girmek için çalışma izninizin olması gerekiyor. İşinizi kaybederseniz ülkede kalamazsınız.

Bahreyn ve diğer ülkelerde vatandaşlar için sendika var ama bunlar göçmen nüfusla hiçbir biçimde bağlantılı değil, onları temsil etmiyor ve savunmuyor. 

Sendikalar göçmen işçiler konusuyla ilgilenmiş, tatmin edici bir çözüm bulmuş değil.

Sadece Körfez’de değil bütün Ortadoğu’da göçmen işçilerin yaşadığı korkunç koşullar biliniyor. 

Bu Lübnan’da da böyle. Lübnan’da çalışma koşuları yüzünden intihar eden insanlar oluyor sürekli.

Birkaç ay önce bir olay olmuştu; Etyopyalı bir kadın elçiliğe sığınmak istedi, patronu onu arabayla kaçırdı ve sonunda kadın intihar etti çünkü elçilik onu almayı kabul etmedi.

Bölgede, genel olarak Ortadoğu’da büyük eşitsizlikler söz konusu.

Dünyanın en zengin insanlarından bazıları burada yaşıyor ve örneğin Yemen’de dünyanın en yoksul insanlarından bir kısmı da bu zenginlerin kapı komşusu olarak hayatını sürdürüyor.

Bölgeyi bir bütün olarak ele almalıyız. Mısır’ı, Tunus’u, Suriye’yi, Lübnan’ı, en geniş anlamdaki bu daha geniş hiyerarşileri görmeden tekil ülkeler olarak ele alarak anlayamayız. 

Ortadoğu’da muhteşem bir servet ve güç var ve bu Batı’yla elele.

İsrail-Gazze geçiş noktasıArap Baharı ve Filistin Sorunu

İsrail ve Filistin arasındaki barış süreci ne durumda?

Arap Baharı ya da bölgedeki ayaklanmalar Filistin sorununu da gündeme getirdi. Çünkü İsrail’in Filistinlilere karşı Mübarek ve Bin Ali gibi unsurlardan güç aldığını ortaya koydu.

Soru, bu hareketler sürerse İsrail’in gücünün de zayıflayacağı ki bu ABD ve Avrupalı ülkelerin en büyük korkusu.

Örneğin Mısır’da sokaktaki hareketin ülkenin İsrail’le bağlarını kesmesini sağlaması ki bence bu sömürgeleştirmeye karşı en etkili yöntem.

Mısır’daki durumun değişmesi sizce Filistin’i etkileyecek mi?

Kesinlikle bu potansiyele sahip ama bu da Müslüman Kardeşler’in gerçek yüzünü ortaya koyan konulardan biri.

Çünkü İsrail’le ilişkileri değiştirmek adına bir şey yapmadı, Gazze’ye girişleri denetlemeyi sürdürdü. Halbuki kolaylıkla kapıyı açabilir ve Filistinlilerin rahat girip çıkmasını sağlayabilirdi.

Ayrıca İsrail’le ekonomik ilişkileri kesebilirlerdi ama kesmediler. Ama Mısır’daki insanların duyguları da bunun gerçekleşmesi yönünde.

İran askerleriBölgenin geleceğine ilişkin belirsizlikler


İran vatandaşı olsaydınız bugünlerde kendinizi güvende hisseder miydiniz?

Güvende mi? Emin değilim (gülüyor)... 

ABD ve İsrail’in artan bir tehdidinin olduğu açık ve bu sürecek. Bunun gerçekleşeceği kesin değil ama bu tehlike sürüyor.

Bu hem İran’da hem de genel olarak bölgede yaşayan insanlar için çok korkunç olur ama buradan nereye gider kim bilebilir?

Tunus ve Mısır’daki ayaklanmalardan birkaç yıl önce İran’da da rejim karşıtı gösteriler oldu.

Daha fazla özgürlük ve ekonomik haklar isteyen hareketler vardı ve Batı bunlara da müdahale etmeye çalışıyordu ama sokaklarda özellikle gençler daha fazla özgürlük arıyordu.

Karmaşık bir durum yine.

Bu askeri tehdide rağmen İran hükümetinin İran halkının dostu olmadığını da düşünüyorum.

ABD askerleriABD’nin Ortadoğu’daki konumuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Askeri varlığını sürdürecek mi?

ABD herhangi bir yerdeki birliklerini geri çektiğini söylediğinde çok dikkatli olmalıyız çünkü bunu dedikleri zaman iki şey yapıyorlar.

Birincisi, Irak’taki gibi bir ülkeden çektikleri birlikleri başka ülkelere taşıyorlar.

Buradaki birlikleri Körfez’e taşıdılar, artık Bahreyn ve Kuveyt’te çok sayıda ABD birliği var. ABD’nin ünlü Beşinci Filosu artık Bahreyn’de. Afganistan’da da büyük güç var.

İkinci yaptıkları şu. Özel güvenlik personelini sahaya yerleştiriyorlar ve birçok durumda bunların gücü geri çekilen birlikler kadar oluyor. Ama bunlar ABD askeri gücüne dahil edilmiyorlar. 

Irak’ta hala büyük bir ABD askeri gücü var, Körfez’de de. Bence ABD varlığı, özellikle Bahreyn gibi yerlerde artacak.

Türkiye hükümeti Körfez’deki gücünün ve önderliğinin arttığını, Osmanlı’yı da anarak iddia ediyor. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?

Türkiye’nin bakışını Ortadoğu’ya çevirdiği ve Körfez’le ilişkilerin birçok açıdan güçlendiği doğru.Ancak bölgedeki gücü değişmedi, Körfez hala özellikle ekonomik açıdan bölgenin en önemli gücünü oluşturuyor.

Körfez’in ekonomik rolü ve Türkiye’nin siyasi rolünün birlikte, birçok ülkede aynı yönde çalıştığını söylemek doğru olabilir. Ama bunun Ortadoğu’da yaşayanlar için iyi olduğunu düşünmüyorum, çünkü ne AKP ne de Körfez modeli bölgedeki insanların yaşadıkları koşulları düzeltmez.

Hiç yorum yok: