14 Haziran 2012 Perşembe

Mazlumun Ahı İndirir Şahı

Geçen hafta Brüksel’de; Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen  Dersim Konferansı’na katıldık.

Kürt tarihinin en kanlı katliamlarından biri olan Dersim Katliamı’nın 75’inci yılında 5’incisi düzenlenen konferansta, katledilen günahsız ve savunmasız on binlerce masum insanımızı andık.


Geçmişin acılarını paylaştık.


Dersim’i acısı, ahı, hasreti ve kahrıyla bilincimize kazıdık.


Çoğu kadın ve çocuk on binlerce insanı katleden Türk devletini de insanlığın huzurunda bir kez daha lanetle kınadık.


Ayrıca, geçmişte Dersim Katliamı’nı unutturmaya, günümüzde ise ‘yükümlülüğü olmayan bir özürle’ durumu kurtarmaya, işlediği insanlık suçundan sıyrılmaya çalışan devleti uyardık.


 Kürt halkının ortak vicdanı, hafızası ve direnişinin yeni bir aldatmaya ve atlatmaya izin vermeyeceği uyarısını yaptık.


Önümüzdeki günlerde (29 Haziran) yüreğimizin başkenti  Amed’te idam edilen Kürt lideri Şeyh Said ve arkadaşlarını anacağız.


Elbette aynı gün PKK lideri Öcalan’a verilen ama, hukuki, ahlaki ve siyasi hiçbir meşruiyeti olmayan ‘idam kararını’ ve onun ağırlaştırılmış uygulaması olan tecridi de kınayacağız.


Cumhuriyet döneminin ilk Kürt isyanı olan Şeyh Said Ayaklanması’nın 87’inci yıl dönümünde Kürt halkının biricik kurtuluş umudu olan isyan geleneğine sahip çıkacak, bu yolun öncülerini ve bu yolda yaşamlarını yitirenleri saygıyla ve minnetle anacağız.


Gelecek ay (13 Temmuz) ise Zilan Deresi’nde vahşiçe boğazlanan ve yine çoğu kadın ve çocuk olan 15 bin masum insanımızın daha yasını tutacağız.


Bir gün sonra da zindanda (14 Temmuz) hayatlarını feda eden tutsakların anılarını paylaşacağız.


13 Temmuz 1930 günü, Van ili Erçiş ilçesi ve köylerinden toplanan çoğu kadın ve çocuk 15 bine yakın insan Zilan Deresi’nde topluca katledilmişti.


Katliam emrini veren Salih Omurtak Paşa da daha sonra Genelkurmay Başkanlığı’na getirilerek ödüllendirilmişti.


Zilan’da yaşanan acılara insanlık ve yurtseverlik adına sahip çıkacak, yoksul Kürtlerin acısını paylaşacak, onları da acıları, ahları, hasretleri ve kahırlarıyla hesabını soracağımız geleceğe taşıyacağız.


 Oradan 14 Temmuz ‘Büyük Zindan Direnişine’ uzanacağız. 


Onurlarını ve haklı davalarını savunmak amacıyla hayatlarını feda eden Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek’in şahsında bütün zindan direnişcilerini Kürt halkının ihtiyacı olan ‘ulusal gururu’ yarattıkları ve bir miras olarak bıraktıkları için şükranla anacağız.


Zulme karşı direnen tutsakları anacak, Kürt halkını zindanla teslim almaya çalışan Türk devleti ve AKP Hükümeti’ni zindan pratiğinden ders almaya çağıracağız.


 Elbette, Kürt halkının uzun özgürlük yürüyüşünde anlamı ve önemi olan daha çok gün,hafta, ay ve yıl var.


Takvimin her yaprağında, tarihin her sayfasında birşeyler yazıyor.


Örneğin Mayıs ayı ‘şehitler’ ayıdır. Yıllardır bu anlamına uygun olarak da anılmaktadır.


Dersim ve Piran katliamlarının gerçekleştirildiği Haziran ise ’yüzleşme’ ayıdır.


 Zilan Katliamı’nın ve zindan direnişinin yaşandığı Temmuz da  hem ‘yüzleşme’ hem ‘direnme’ ayıdır.


Temmuz’dan bir sonraki Ağustos ise Kürt halkının tarih sahnesine ayak bastığı, görkemli ‘diriliş’ ayıdır. 15 Ağustos, lanetli tarihte yaşanan bir kırılma anı, bir dönüm noktasıdır.


 Bu yüzden her yıl çoşkuyla kutlanmakta ve özgürlük kavgasında yaşamını yitiren herkes saygıyla anılmaktadır.


Öte yandan son yıllarda neredeyse her günün tarihi bir anlamı vardır.


Kürt halkı kendi kaderine sahip çıkmaya; inkar ve imha politikasından kurtulmaya başladığı içindir ki son yıllarda Kürdistan’da her gün bir tarih yaşanmaktadır.


Özellikle de KCK Operasyonları’nın başladığı 14 Nisan 2009’dan Hakkari ve Ağrı operasyonlarının yapıldığı 11 Haziran 2012’ye kadar geçen sürede her gün tarihi bir anlam kazanmıştır.


Milletvekilinden belediye başkanına, gazetecisinden avukatına, duvar ustasından ayakkabı boyacısına kadar her toplumsal kategoriden, her meslekten, yer yaş ve cinsten Kürtlerin tutsak alındığı, aradan geçen bu 3 yılı aşkın zaman diliminde Türk devleti ve AKP Hükümeti, neredeyse her Allah’ın günü  Alçaklığın Evrensel Tarihi’ne yeni bir katkı yapmıştır.


Devleti ve hükümetiyle Türkiye 3 yıl boyunca hemen her gün yeni bir alçaklık rekoru kırmıştır.


Alçaklık, 7 Haziran günü de Van’da zirve yapmıştır.


Bini aşkın insanın hayatını kaybettiği, binlercesinin yaralandığı, on binlercesinin göçe zorlandığı, 30 bin evin hasar, bir milyona yakın insanın zarar gördüğü depremin ardından zor bir kış geçiren ve baharla birlikte yaralarını sarmayı ümit eden Van halkının sırtına zehirli bir hançer saplanmıştır.


Irkçı Türkçülüğün kanlı bir ifadesi olan Kemalizm, geçmişte Kürtleri katlediyor, ‘toplu mezarlara’ dolduruyordu.


Onun sözde selefi olan, ırkçılığın ve Ortaçağ karanlığın projesi Siyasal İslam (AKP) ise Nazi usulü ‘toplama kamplarına’ dolduruyor.


Böylece özgürlük mücadelesini engelleyeceğini sanıyor. Fakat yakında onu yapamayacak, kimseyi tutsak alamayacaktır. Zira, artık her Kürt gönüllü bir tutsak, her tutsak özgür bir vatandır!


* Başlıktaki söz Yunus Emre’ye aittir.


GÜNAY ASLAN
gunayaslan@hotmail.de

Hiç yorum yok: