Türk basının Kürtleri kandırarak yumuşatma dönemi tekrar başladı.
Hürriyet Gazetesi, Diyarbakır milletvekili Leyla Zana'yı ağırlamış. PKK
sorumlularından Karayılan, eski MHP militanı Avni Güler'le buluşmuş.
Şerafettin Elçi, Erdoğan'ı desteklediğini söyleyen Leyla Zana'yı
destekleğini belirtmiş. Türk basını, 20 milyon olduğu halde doğru düzgün
bir basını ve ana dilde tek okulu olmayan Kürtleri bülbül gibi
konuşturuyor. Soru soruldu mu şakıyor mübarekler...
Hürriyet Gazetesi Leyla Zana'ya soruyor:
- Son 10 yılda başka iyi şeyler diye tanımlayacağınız olumlu adımlar var mı?
- Var tabii ki, hem de çok önemli şeyler var. Bugün
bölgeye gidin duble yollar var. Ulaşım sorunu çözülmüş, ihtiyacı olan
yeşil kartla devlet tarafından tedavi ediliyor. Okuması yazması olmayan,
ekonomik özgürlüğü bulunmayan Kürt ev kadınları devletten aldıkları
ekonomik destekle hayatları boyunca görmedikleri bir farklılığı yaşadı.
Leyla Zana'nın Kürtleri tarif eden bu sözlerini okuyunca buz kestim.
Sokaktaki Leyla ile meclisteki Leyla'nın farkını anlamamız gerekiyor.
Hürriyet gazetesi soruyor:
- Türkiye'deki Kürt sorunu ile bölgesel sorunları benzetenler var, katılıyor musunuz? Katılmıyorsanız, fark nerede?
Ben de dünyanın çeşitli noktalarındaki sorunlarla Türkiye'deki
mesele arasında benzerlikler kurulduğunu görüyorum, ancak ben buna
şiddetle karşıyım. Çünkü Türkler ve Kürtler bir ailedir. Dünyada çatışma
bölgelerine baktığımızda Filistin-İsrail sorununda olduğu gibi kültürel
ve siyasi beklenti ile sosyal doku temelinde farklılıkların olduğunu
görürsünüz. Farklı din ve inançların öne çıktığını görürsünüz. Bizde
böyle bir durum asla olmadı. Her anlamda tarihi bir birliktelik var.
Paylaşmışlık var. Bence en temel noktada İsrail-Filistin veya
İsrail-İran eksenindeki çatışmaların aksine birbirini tamamen reddetme,
yok olsun üzerine mücadele etme diye bir şey söz konusu değil.
İnsan cahil olunca sorulan soruya ancak bu kadar cahilce cevap verir.
Filistinlilerle İsrailliler bir kere amca çocuklarıdırlar.
Kürtlerle
Türklerin soy akrabalığı yok. İsrail, silahtan arındırılmış bağımsız
Filistin devletini desteklediğini açıklıyor. Türkler, 20 milyon Kürde
ana dilde bir ana okulu vermiyor. Leyla zana, hak denince meclisten
aldığı maaşı ve gösterilen basın ilgisini anlıyor herhalde... Kürtlerin
yüzde seksenin açlık sınırında yaşadığını ben değil, devlet istatistik
ensititüsü söylüyor.
Leyla Zana'nın Erdoğan'ı öven ve desteklediğini açıklayan sözlerini
es geçiyorum. Kendisiyle Erdoğan arasında bir görüşme yapılırsa bunun
büyük heyecan yaratacağını belirtiyor.
Ben bundan hiçbir heyecan duymam. Leyla Zana'nın çözeceği Kürdistan sorunun kapasitesi yukarıda tarif ettiği kadardır.
Leyla Zana, Şerafettin Elçi ve diğerlerinin bu yumuşak ve teslimiyet
içeren açıklamalarının altında rejimden aldıkları pay yatıyor. Bu
kesinlikle böyle. Kürdistan sorununda sokağın, meclisin, cezaevlerinin
ve Diyasporanın bu kadar farklı düşünmesinin nedeni de bu. Kim kimin
penceresinin önünde oturuyorsa, onun manzarasını tarif ediyor.
Peki Kürdistan sorunu bu mudur? Kürdistan sorunu yiyeyecek ekmeği zor
bulan Kürt yoksullarının bugünlere taşıdığı bir özgürlük ve mülk sorunu
değil miydi? Bu sorunu iktidar ve mülk paylaşımını şiddetle reddeden
Erdoğan hangi ilahi kapasitesi ile çözecek?
Kürt halkı, Selçuklu ile başlayıp, Osmanlı ile devam eden, Türkiye
Cumhuriyeti devletinde ise tamamen teslim olan aşiret ve siyaset
önderlerinin düşük davranışlarının kurbanı olagelmiştir.
Şimdi yapılanlar, geçmişte yapılanların zamana uydurulmuş basit bir kopyasıdır.
Kürt halkı, özgürlük, güvenlik, adalet ve bağımsız yaşam istiyor.
Bunlar, Türk postalı altında klarak elde edilecek değerler değildir.
Önümüzdeki günlerde de üstünde duracağımız bu konuda Kürt siyasetçilerine diyeceğimiz tek şey şudur:
Kürt halkı sizlere Türk yağcılığı yapmanız için yetki ve destek
vermedi. Ezilenlerin ve hak yoksunlarının dili her zaman sert ve net
olur.
Ama bir yanıyla ara dönemlerin kapanmasında bir sakınca yoktur.
Talepleri ve davranışlarıyla gittikçe radikalleşecek Kürt halkının
önümüzdeki yıllarda talebi daha net olacaktır:
"Özgürlük, güvenlik, adalet ve bağımsız yaşam"
Bunların topunu içermeyen siyasi açıklama ve davranışların Kürdistan
sorunun sert karakteri karşısında pek bir değeri olmayacaktır...
Hasan Bildirici
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder