19 Haziran 2012 Salı

Leyla Zana’dan İkinci Kurgu

Leyla Zana: „Türkiye’de sistematik işkence yok” demişti.

Ve 2004 yılında, Avrupa Birliği’nin genişlemeden sorumlu Komiseri Verheugen, Leyla Zana’nın bu tesbitini müzakerelerin önünü açabilecek bir emare olarak aktarmıştı.


Sonra neler oldu?


İşkence devam etti.


Hala da var.


Leyla Zana’nın Cumhuriyet’e bahşettiği bu „kurgu”nun arka planında 'yararlı birşeyler' olduğu söylendi.


Nafile.


Cumhuriyetçiler, Zana’nın sözlerini çiğnediler.


O dönemde söylenmiş Leyla Zana sözleri Türkiye’ye „can simidi” gibi yetişti.


Tesiri kısa süreli oldu.


Sonra çarklar döndü.


Leyla Zana’nın o dönemde söyledikleri unutulmak üzereyken…


Ve Leyla Zana uluslararası alanda da Kürtler’i temsil eden önemli bir şahsiyet olarak kabul görmüşken, Zana’dan basına ikinci bir „kurgu” yansıdı. 


Kürt sorununu kast etti ve: 


„Bu sorunu çözecek kişi Başbakan Erdoğan’dır” dedi.
Türkiye’de Kürt gazetecilerin de içinde olduğu binlerce siyasi kadronun tutuklandığı, askeri operasyonların devam ettiği bir süreçte, Zana’nın sözleri, büyük tepkilere yol açtı.


Ve objektif olarak Leyla Zana, niyeti ne olursa oldun ikinci kez Cumhuriyet’in „can simidi” oldu.


Bu, Leyla Zana’nın söylediklerini anlamak için yeterli mi?


Soruya cevap vermek için, olanları inceleyelim:


Leyla Zana’nın açıklamalarıyla birlikte, BDP’de ilk siyasi ayrılık başgösterdi.


Bu aynı zamanda karşı cephe, AKP siyasi karargahı için artı oldu.
Bu açıklama, Baydemir’in Türkiye Cumhuriyeti’ni „faşizm”e denk düştüğünü belirttiği günlerin akabinde yapıldı.


Leyla Zana’nın açıklaması, Wan Belediye Başkanı ve arkadaşlarının tutuklanmasından hemen sonraydı ve siyasi tabloya: Zana Kürtler adına Erdoğan rejimini „afetti” gibi yazıldı.


Ve Cumhuriyet’in bu dönemdeki nöbetçisi, ve Mir Dengir’den sonra Kürt cephesindeki „Kürt As’ları avcısı”, Şivan Perwer’i transfer için inisiyatif kullanan Bülent Arınç: 


‘’Onu söyleyeni tehdit etmeye gayret edenler var…. Allah’ın izniyle biz bunu inşallah en kısa zamanda çözeceğiz” dedi ve Leyla Zana ile daha önce istişarede bulunduklarının ipucunu verdi.


Ortaya çıkan tablo şu:


Leyla Zana’nın söylediklerinin arkasında BDP yok.


Güney Kürdistan’daki güçlerden kim olabilir?


Barzani’ler (Mesut, Neçirvan) mı?


Talabani mi?


Bunlardan biri olsaydı, BDP yetkilileri açarlardı.


Yoksa, „büyük kardeş“ ABD mi?


Yoksa görünürde olmayan, AKP’yi, BDP’yi de açan bir güç mü?
Benim kurgum şu: Belki de Kürt hareketi siyasi pazarda birçok kartla oynuyor. Leyla Zana da bu kartlardan biri.


Bu kartın ikinci kez kullanıldığını varsayalım.


Türkiye ikinci kez „soluk alıyor“.


Ve bunu sağlayan Leyla Zana.


İki kez „siyasi intihar“ gibi.


Üçüncüsünde neler olacak?


SELİM FERAT
Selimferat@web.de

Hiç yorum yok: