20 Haziran 2012 Çarşamba

Hangi Barış?

Dağlıca eyleminin ardından, Türk medyasındaki “zamanlama” vurgusu ve “barışa darbe” şeklindeki tartışmalar, AKP’nin 2002’de iktidar gelmesinden bu yana zihniyette çok şey değişmediğini gösteriyor. Sanki ortada bir “barış” vardı da, Dağlıca’daki eylem bunu yerle bir etti.
Yaratılan beklentiler ve oyalamalar dışında barışın gerçekleşmesi için atılan tek bir somut adımdan söz etmek mümkün değil. 2002’de kriz ortamında iktidara gelen, 2005’e iktidarını tüm devlet mekanizmalarında kurmak için yeşertilen sahte umutlar, 2007’ye kadar polis ve istihbaratın ele geçirilmesi, 2009’da asker üzerinde hakimiyet kurulması ardından Kürtler başta olmak üzere tüm muhaliflere karşı tam bir faşizm uygulanması dışında, barış adına atılan hangi adımdan bahsediliyor?

Kendilerini Türk aydını, gazetecisi ya da uzman olarak görenler yine gazetelerde, olmayan bir durum üzerinden gerçek dışı değerlendirmelerle, Kürtlerin hak talepleri karşısında ne kadar sefil bir durumda olduklarını gözler önüne seriyor.

“Hangi zamanlama”, “hangi oyun” ve “hangi barış”? Bu soruların hiçbirine gerçekçi bir yanıt verilmiyor. İlk kez Dağlıca eylemi olmuyor, ilk kez çatışmalar yaşanmıyor ve çatışmaların duracağına dair herhangi bir iyileşme de sözkonusu değil.

Ancak her çatışma sonrası aynı çapta tartışmaların yürütülmesi de, neden halen çatışmaların sürdüğüne ışık tutuyor. Kürtleri ve mücadelesini, henüz gerçek anlamda tanıyan “gazeteci” ve “aydın” kitlesi yok.

Zaman zaman barışa duyulan ihtiyaç, altı çizilen insani değerler, duygusal hamleler, Kürtlerin hak taleplerine yapılan vurgular, Kürtler ve mücadelelerini anlamak için yeterli değil.

Ve bu “aydın” ya da “gazeteciler”, hani yüzlerce veya hadi onların dediği gibi olsun “binlerce yıl” birlikte yaşadıkları bu halka, bu kadar yabancı kaldıkları sürece, sorunun “ortak yaşam” çerçevesindeki çözümü de mümkün olmayacak.

Sahi hangi barış? Ortada barış mı vardı da sabote edildi? Hükümet yetkililerinin ağzından bugüne kadar iki halkın “barış” yapması yönünde herhangi bir açıklama duyan oldu mu? Yoksa PKK’yi ezme, yok etme, dışında barışçıl çözüm lehine ortaya atılan bir formül sunuldu da biz mi duymadık?

Türk aydını, Türk gazetecisi, Türk politikacısı, hangi barış ortamından bahsediyor? 32’si belediye başkanı, 6’sı vekil olmak üzere 200’ye yakın BDP’li seçilmiş içerdeyken hangi siyasal çözümden bahsediliyor?

100 kadar gazeteci içerdeyken, medyanın neredeyse tümü hükümetin kontrolündeyken özgür bir tartışma sözkonusu olabilir mi? Her gün kitlesel gözaltılar ve tutuklamalar yaşanırken, hak ihlallerinde tüm rekorlar kırılırken ve toplumun tüm muhalif hücrelerine karşı amansız bir saldırı sözkonusu iken, hangi barış iradesinden söz ediliyor?

34 sivilin katledildiği Roboski bombardımanı üzerinden yaklaşık 6 ay geçti ve henüz bunu sorumluları bile ortaya çıkarılmadı. Bir özür dahi bilenmedi. Katliamlar sadece Roboski ile başlamadı, öncesi de var, sonrası da. En son 16 Haziran’da Urfa cezaevinde 13 tutuklu Türk adalet sisteminin “adaletsizliği” nedeniyle yanarak can verdi. Tüm bunların hesabı sorulmadığı gibi, Kürt halkının seçilmişleri tutuklanmaya ve görevlerinden alınmaya devam ediyor. En ufak demokratik tartışma ortamına dahi tahammül edilmezken, yeni anayasa yapma ya da daha da ötesi barıştan söz etmenin karşılığı nedir?

Bu devletin başbakanları hangi gün barışı ağzına aldı? Her gün hakaret ve suçlamalar dışında, hiçbir yasal temeli olmayan içi boş vaatler dışında, barış adına ne yaptı ki biz duymadık?

Daha 19 Haziran günü Türk Başbakanı Erdoğan, bu sorunu Kürtleri muhatap almadan “çözeceğini” söylemedi mi? Ki bu durumda “barışçıl bir çözüm”den söz edilemeyeceği muhakkak.

Kürdün temsilcileri dışlanarak, bu sorunun çözüleceğine inanmak ya da bunu “barış umudu” diye pazarlamanın Kürtlerle barışa değil, çözümsüzlüğe hizmet edeceği açık.

Kısaca ortada bir barış durumu yok, AKP rejiminin 2002’den bu yana manipülasyonlarla yarattığı sahte bir beklenti var. AKP rejimi değil, Kürt sorununu çözmek özgür ifade olanağı sunacak tek bir demokratik açılımı sağlayacak kabiliyette değil. Zira demokrasi de Kürt sorununun çözümü de, faşist zihniyetlerin sonu olur.

Hiç yorum yok: