2 Haziran 2012 Cumartesi

Duran Kalkan: Kürtler Sürece İyi Hazırlanmalı

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Kalkan: “Şimdi Suriye odaklı kıyasıya bir mücadele var. Suriye’deki çözüme göre hem yeni Arap statüsü hem yeni Kürt statüsü, dolayısıyla Ortadoğu’nun yeni statüsü belirlenecek. Kürtler ister savaş olsun ister uzlaşma, bunu nasıl karşılayacaklarını iyi belirlemeli, buna göre iyi hazırlanmalı. 

Kürt Özgürlük Hareketinde yeni bir direnme hamlesi olarak tanımlanan 1 Haziran 2004 hamlesini değerlendiren KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, “1 Haziran 2004 hamlesi AKP politikalarına karşı aynı zamanda onları destekleyen, onlarla birleşen ABD’nin Ortadoğu’ya müdahalesine karşı, bu müdahalenin PKK’ye yönelik boyutuna karşı direnişti” dedi.

PKK, Kürt sorununun demokratik siyasal çözümü için birçok defa tek taraflı ateşkes kararı aldı. Üçüncü tek taraflı ateşkes de 1 Eylül 1998’de ilan edildi. Türk devleti, 2004’e kadar devam eden bu süreci de heba etti. Kürt Özgürlük Hareketi de 1 Haziran 2004’te aktif savunma savaşına başladığını ilan etti. Böylece Kürt sorununda yeni bir aşama başladı. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, Kürt Özgürlük Hareketi tarafından 1 Haziran hamlesi olarak ifade edilen hamleye gelinen süreci, hamle kararının nedenlerini, hamle ile yaşanan gelişmeleri, gerillanın eylemlerini, yaşanan çatışmaları ve günümüzde hamlenin Kürdistan ve bölgeye yansımalarını, dün akşam Stêrk TV’ye değerlendirdi. 

1 Haziran 2004’teki hamle kararına nasıl gelindi, kısaca o süreci anlatabilir misiniz?


Hareketimiz, siyasi mücadele ve çözüm stratejisini 93 Mart’ında ilan ettiği ilk ateşkes ile başlatmıştı. Bu süreci topyekun savaş temelinde, Nisan ayından itibaren sabote ettiler. Topyekun savaş konsepti temelinde ezme, imha ve tasfiye dayatıldı. 5 yıllık direnişten sonra 1 Eylül 1998 ateşkes dönemine gelindi. Üçüncü tek taraflı ateşkesti bu. Bu döneme kadar bazı gerçekler kanıtlanmıştı. PKK’nin yenilemeyeceği, gerillanın ezilemeyeceği gerçeği ortaya çıkmıştı. Tabii biz de 93 ateşkesiyle birlikte silahlı zafer kazanma ihtimalini devre dışı bırakmıştık. 1 Eylül 98 ateşkesi aslında siyasi çözüm için önemli zemine dayanan bir ateşkesti. Fakat buna karşı da uluslararası komplo dayatıldı. Büyük bir direniş sonucu uluslararası komplo istediği amaca ulaşamadan boşa çıkartıldı. Önder Apo, 2 Ağustos 1999’da, süresiz ateşkes ilan etti. Gerilla TC sınırları dışına taşındı. Dağdan ve Avrupa’dan barışçıl siyasi zeminini güçlendirmek için dağdan ve Avrupa’dan barış grupları gönderildi. Önder Apo, PKK’yi demokratik siyasi çözüm hareketi haline getirdi. Bunun teorisini yarattı, stratejisini geliştirdi, örgüt sistemini ortaya koydu. Böylece 99 yazından itibaren de 2004 yazına kadar beş senelik bir süreç gelişti.


Fakat bütün bunlar dikkate alınmadı, değerlendirilmedi. 2002 Kasım’ından itibaren tek başına iktidara gelen AKP Hükümeti, çok sinsi bir biçimde imha ve tasfiye sürecini daha derinden geliştirmeye çalıştı. Süreci heba etti. ABD’nin Ortadoğu’ya müdahalesiyle birleştirerek hareketimizi imha ve tasfiyede kullanmak istedi. Erdoğan, 2005 yazında Ankara ve Amed’de Kürt sorunundan ve çözümünden söz etti. Güzel sözlerdi fakat o sözlerin gereği doğrultusunda hiçbir adım atmadı. Görüldü ki ortada oyun var, hile var, bölgeye müdahale var. Ateşkes ortamından yararlanarak PKK imha ve tasfiye edilmek isteniyor. Bu duruma da elbette ki hareketimiz ilelebet razı olamazdı. Dolayısıyla 1 Haziran 2004 hamlesiyle AKP’nin bu tutumuna devrimci temelde bir müdahalede bulunuldu. Aslında yine barışçıl siyasi çözümün önünü açma müdahalesiydi bu. Nitekim belli ölçüde bu hamle rol oynadı. AKP’nin çözümsüz, hileci, sinsi, özünde soykırımcı, imhacı olmasına rağmen dil ucuyla Kürt’ün kimliğini tanıyorum, Kürt vatandaşlarım diyerek Kürtleri kandırmaya dönük politikalarına karşı gelişti.


1 Haziran 2004 hamlesi bir aktif savunma savaş hamlesiydi. Yani düşük yoğunluklu bir gerilla direnişiydi. Özünde savaşla zafer kazanmayı değil; savaşla tıkanan siyasetin önünü açması, savaşla AKP hilelerini, oyunlarını, özel savaşını boşa çıkartmayı öngören bir devrimci direnişti, demokratik direnişti. Bu temelde de önemli rol oynadı. AKP’nin maskesini düşürdü, gerçek yüzünü açığa çıkardı, özel savaşını başarısız kıldı, tersine Kürt halkının bilinçlenmesini, örgütlenmesini AKP’nin gerçek yüzünü görerek AKP’ye karşı Önder Apo öncülüğündeki özgürlük hareketine daha çok katılıp birleşmesini sağladı. Büyük bir kitle hareketi gelişti. Kürt demokratik siyaseti 1 Haziran hamlesi temelinde çok daha büyüdü, gelişti, güçlendi ve Kürt sorununun siyasi çözüm zeminini çok daha imkan dahilinde ve güçlü hale getirdi.

1 Haziran kararını almanızla birlikte gerilla eylemlerinde de artışlar yaşanmaya başladı. Türk devletinin gerillanın artık savaşamayacağı söylemlerini de boşa çıkardınız. Türk devleti ve AKP Hükümeti’nin Kürt legal siyaset ve kurumlarına yönelmesinin temel nedeni gerilla karşısında başarısız kalması diyebilir miyiz? Yani o söylenen sözde “açılım” politikasının maskesi düşürüldü denilebilir mi?


AKP’nin savaş siyasetinin yenildiği, PKK’nin direniş siyasetinin kazandığını en açık bir biçimde 29 Mart 2009 yerel seçimleri kanıtladı. Demokratik siyaset büyük bir başarı kazandı, yerel yönetimler Kürt demokratik siyasetinin eline geçti. Bu da demokratik siyaseti güçlendirerek Kürt sorununun siyasi çözüm zeminini çok güçlü, siyasi çözümü imkan dahiline gelir düzeye çekti. Bunun gerçekleşmesi için de 13 Nisan 2009’da hareketimiz yeniden tek yanlı eylemsizlik ilanında bulundu. Demokratik siyaset temelinde Kürt sorunu çözülsün istedi.


İşte buna karşı 14 Nisan 2009’da Kürt demokratik siyasetini imha ve tasfiye etmeyi amaçlayan siyasi soykırım operasyonları geliştirildi. Bu operasyonlar üçüncü yılını doldurdu, dördüncü yılı içerisindedir. Aslında gerillanın düşük yoğunluklu direnişi temelinde AKP’nin savaş politikaları kırılarak Kürt halkının demokratik siyaset etrafında birleştirilip Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünün zeminin güçlendirilmesinin, önünün güçlendirilmesine karşı bu zemini kurutmak üzere geliştirilen bir saldırı oldu. AKP aslında 14 Nisan 2009’da demokratik siyaseti tasfiye etmek, Kürt sorununun siyasi çözümünü yok etmek üzere bir saldırı başlatmasına rağmen, pratikte bunu yürütürken, kamuoyunu aldatmak üzere, başta Kürtleri, demokratik kamuoyunu, liberalleri, uluslararası siyaseti de aldatmak için de bu açılım oyununu ortaya koydu. Açılım kavramı bir oyundu aslında. Kürt sorununu demokratik siyasi çözüm zeminin yok etmek amaçlı saldırıyı maskelemek, gizlemek için geliştirilen bir söz oyunu. Başka hiçbir şey yok, nitekim o temelde başka hiçbir şey geliştirilmedi. Kürt sorununun çözümü yönünde hiçbir adım atılmadı. Kimse kendisini kandırmamalı. Dolayısıyla da böyle bir açılım politikası yok. Açılım denen şey AKP’nin gerilla ve halk direnişi karşısındaki yenilgisini maskeleme durumudur.

Bugüne bakıldığında 1 Haziran kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle Ortadoğu’ya müdahalenin yaşandığı bir süreçte...


Bu önemli bir konu. Güncelde de müdahale var. İçten PKK’yi provokatif tasfiyeci girişimle bölüp parçalama siyaseti aslında 2003 Irak müdahalesinin yarattığı zeminde onun bir parçası olarak gelişti. 1 Haziran 2004 hamlesi aslında bu müdahaleye karşı bir direniştir. 1 Haziran 2004 hamlesi, AKP politikalarına karşı aynı zamanda onları destekleyen, onlarla birleşen ABD’nin Ortadoğu’ya müdahalesine karşı, bu müdahalenin PKK’ye yönelik boyutuna karşı direnişti. ABD müdahalelerinin PKK’ye dönük etkilerini kırdı. AKP’nin oyunlarını bozdu. İçteki tasfiyeci, provakatif etkileri boşa çıkardı. Devrimci direnişin gelişimi kitleleri, halkı PKK etrafında, Önder Apo etrafında daha güçlü birleştirdi. Bu anlamda 1 Haziran hamlesi kazandı, başardı. 1 Haziran hamlesi elbette Kürt sorununun siyasi çözüm stratejisi içinde geliştirilen bir hamleydi. Tam başarısı Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünü gerçekleştirdiğinde oluşacaktı. Bu anlamda tam bir başarıya ulaşmadı. 2000’li yılların başındaki müdahale boşa çıkınca şimdi 2009-2010’dan itibaren daha sinsi bir politikayla yeni bir müdahale oluştu. İşte açılım denen süreç aslında yeni bir müdahaleyi ifade ediyor. AKP eliyle sürdürülüyor, arkasında ABD vardır. Şimdi üç yıldır bu müdahaleye karşı direniliyor.


AKP’nin oyunbaz, hilebaz yüzü açığa çıkınca demokratik siyasi çözüme yanaşmak yerine demokratik siyaseti tasfiye etmedeki kararı ve ısrarı netleşince işte buna karşı 1 Haziran 2010’dan itibaren hareketimiz yeni bir stratejik hamle sürecine girdi. 1 Haziran 2010 hamlesi yeni bir stratejik hamledir. ABD-AKP politikalarına karşı Kürt sorununun demokratik çözümünü geliştirme ve gerçekleştirme hamlesi. Şimdi bu temelde kıyasıya bir mücadele var. Bu mücadele Ortadoğu’daki Üçüncü Dünya Savaşıyla tamamen birleşmiş ve iç içe geçmiş bulunuyor.


Ortadoğu yeniden yapılandırılmak isteniyor ve bu temelde gelişen savaş da Suriye’de odaklanmış bulunuyor. Suriye’deki statü bütün Ortadoğu’nun yeninde yapılanmasının ne olacağını belirleyecek. Dolayısıyla Suriye’deki mücadele Ortadoğu merkezli Üçüncü Dünya Savaşının sonucunu belirleyecek, kaderini belirleyecek. Bu savaşın nasıl sonuçlanacağını ve Ortadoğu’da nasıl bir yapılanma ortaya çıkaracağını ortaya koyacak. İşte günümüzde bu mücadele yaşanıyor.


Şimdi ciddi bir durum yaşıyoruz. İşte ilk müdahale yapılmak istendi Suriye’de boşa çıktı. Annan Planı’yla aslında taraflar bir tür karşılıklı oyalama politikası izliyorlar. Herkes yeni bir sonuç alıcı hamle yapmaya hazırlanıyor. Suriye’de çatışmanın dış müdahaleyle gelişmesi demek bir bölgesel savaştır. Lübnan’dan İran’a kadar gelişecek bir savaş olacak.


Suriye’deki çözüme göre de hem yeni Arap statüsü hem yeni Kürt statüsü, dolayısıyla Ortadoğu’nun yeni statüsü belirlenecek. Bunu iyi göreceğiz. Kürtler ister savaş olsun ister uzlaşma, bunu nasıl karşılayacaklarını iyi belirlemeliler, buna göre iyi hazırlanmalılar. Mevcut durumdaki parçalı halleriyle bunu karşılayamazlar. Onun için doğru Kürt stratejisini çizecek, Kürtlerin ulusal iradesini, kararını ortaya çıkartacak, icra organını yaratacak bir konferans ve kongreye ihtiyaç vardır. Hareket olarak bunun derin bilincindeyiz. Bütün Kürt siyaset çevrelerini de bu bilince ulaşarak bu temelde doğru siyaset etrafında birleşip ortak hareket etmeye çağırıyoruz.


DEMHAT TOLHİLDAN / BEHDİNAN

Hiç yorum yok: