22 Haziran 2012 Cuma

Baydemir: Hiçbir Kürdün Yeri AKP, CHP, MHP Değildir!


Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın tutuklanmasının netleşmesi üzerine polislerin havaya ateş açarak kutlama yaptığını belirterek, “Kürdün yeri AKP, CHP, MHP değildir. Kürdün yeri kendi halkının yanıdır” dedi. Bu “köleliğe” son verilmesini isteyen Baydermir, Kürtçe seçmeli dersin de “Kürt halkına hakaret” olduğunu belirti.
Baydemir, Kürtçe ve Türkçe yayın yapan Beroj internet sitesine “vicdani ve ahlaki duruşunu ortaya koyan” açıklamalar yaptı. Baydemir, hükümetin her BDP’li seçilmişi tutuklamasıyla AKP’nin bölgedeki meşruiyetini ortadan kaldırdığına dikkat çekti. Baydemir, AKP'deki Kürt milletvekilllerine yönelik söylemlerinin zulme ortak olmama çağrısı olduğunu belirterek bu sözlerden dolayı üzgün olduğunu da sözlerine ekledi. Bediüzzüman Said-i Kürdi’den “Milletimizin adını lekelemeyelim” alıntısını yapan Baydemir, AKP milletvekillerine yüzünü halka çevirmelerini istedi. Baydemir, hükümetin seçimlik Kürtçe ders girişimi için “Kürt halkına hakaret” dedi. Baydemir’in yaptığı açıklamalar şöyle:

İçerisinde yer aldığımız ve halkımızın maruz kaldığı zulümlere karşı ortaya koymuş olduğu direniş bir Kürt ve Kürdistan davasıdır. Kürt halkının haklı talepleri, haklı davası bir gün mutlaka ve mutlaka selametle sonuçlanacaktır, Kürt halkı özgürlüğüne kavuşacaktır. Bütün çaba bunun yakın tarihte geçekleşmesi ve daha fazla bedel ödenmeden, daha fazla ölüm olmadan, daha fazla insan incinmeden, daha fazla çocuk yetim kalmadan, daha fazla kadın dul kalmadan, daha fazla anne gözyaşı dökmeden bu sorun nihayete ermesidir. Ve şüphesiz ki onurlu barış tecellisidir.

Kürt davası 10-20 yıllık bir dava değildir, en az 200 yıllık bir davadır. Dolayısıyla özgürlük için mücadele tarihi ve mücadele mirası en az 200 yıllıktır. Hiçbir şey kendiliğinden doğmadı, bugün yaşadığımız olaylar, sebepler, sonuçlar da kendiliğinden değildir, evveliyatı vardır diye düşünüyorum.


İKTİDARLARIN KÜRTLERE BAKIŞ AÇILARINDA STRATEJİK DEĞİŞİKLİK YOK


Son 100 yıla baktığımızda Osmanlı döneminin sonları, daha sonra İttihat ve Terraki, çok partili rejime geçiş ve son 10 yıllık iktidarı bir bütün olarak irdelediğimizde bütün iktidarların, bütün hükümetlerin aşağı yukarı Kürt ve Kürdistan davasına bakış açılarında stratejik bir değişiklik yoktur. Dolayısıyla Kürtlerin kendi kendini kandırmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Veya Kürtlerin artık hiçbir siyasi iktidarın, hükümetin kendini kandırmasına müsaade etmesi gerekiyor. Veya buna vesile olmaması gerekiyor diye düşünüyorum.

POLİSLER BEKİR KAYA TUTUKLAMASINI ATEŞ AÇARAK KUTLADILAR

Van Belediye Başkanımız Bekir Kaya gözaltına alındığında ben Van’daydım. Van’da insan olarak, halkın büyük bir teveccühü ile seçilmiş ve Kürt halkının bir hizmetkarı, ama aynı zamanda bir Kürt olarak rencide edildik. Adeta onurumuzla, haysiyetimizle oynandı. İlk defa paylaşıyorum; tutuklama kararı çıktığında dışarıda bulunan güvenlik personeli bazı polisler tutuklamayı havaya ateş açarak kutladılar. Ve benim gözlerimin önünde yaptılar.
EDREMİT’TE HALKIN İRADESİ CEZAEVİNE KONULDU, AKP İKTİDAR OLDU

2009 seçimlerinden bu yana 190 seçilmiş belediye başkanı, meclis üyesi ve il genel meclis başkanı ve üyesi arkadaşım şu an cezaevinde. Şu anda Şırnak’ta dışarıda tek bir belediye başkanı kalmadı. Örneğin Edremit’te belediye başkanımızın tutuklanmasıyla birlikte bir AKP’li meclis üyesi Edremit belediye başkanı oldu. Halkın seçtiği belediye başkanı cezaevine konuldu, AKP’li bir meclis üyesi belediye başkanı oldu. Yani halkın iradesi cezaevine konuldu, AKP iktidar oldu. 2009 yılından bugüne değin hemen hemen her Allah’ın günü, her hafta bana yaşatılan budur.

Aynı zamanda GABB (Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği) başkanıyım. Ve bölgedeki bütün belediyeler GABB üyesidir. Bekir Kaya başkan da GABB Encümen üyesidir. Dolayısıyla ben hemen hemen her gün başkanı olduğum Birliğin bir belediye başkanını, bir meclis üyesini ya da il genel meclis üyesini cezaevine uğurluyorum.


KEM SÖZ ZULME ORTAK OLMAMA ÇAĞRISIYDI, ÜZGÜNÜM

Öfke ve kem söz çoğu zaman insani bir isyandır. Çoğu zaman da çaresizliktir. Evet Van’da kendimi çok çaresiz hissettim, naçardım. Ak Partili Kürt milletvekillerine kullanmış olduğum söz elbette ki kem bir sözdür, elbette ki hoş bir söz değildir. Buradaki kastım bu zulme ortak olmamaları, kendi halklarına reva görülen zulme karşı çıkma çağrısıdır. Ve ben o kem sözü kullandığım için de üzgünüm. Bir insan olarak hakikaten üzgünüm. Ama aynı zamanda bu kem sözü kullandığımın iki katı onların şu anda içinde bulunduğu duruma üzgünüm. Nasıl bir Kürt, zalim bir hükümetin politikasının uygulayıcısı, destekleyicisi olabilir.

Van’daki konuşmamdan dolayı beni yargılayabilirler ve mahkemeler bana ceza verebilirler. Hiç sorun değil, ama tarih bu milletvekillerini yargılamayacak mı? Tarih; AKP içinde, CHP içinde vakti zamanında DYP, ANAP hükümetleri içerisinde yer alan Kürt milletvekillerini yargılamayacak mı?. Tarih zalimin yanında yer alanı mı zulme karşı direneni mi haklı çıkaracak? Bir gün mutlaka bu coğrafya özgürlüğüne kavuşacaktır. Bu coğrafyanın evlatları, torunları kendi dedelerinin tercihlerine bakacaktır. Kim zalimden yana yer almış, kim mazlum halkının yanında yer aldığı için yargılanmış bunu görecektir.


TÜRKÜN NEYİ VARSA KÜRDÜN DE AYNISI OLACAKTIR

Benim çağrım çok açık ve nettir. Artık Kürdistan coğrafyasında ben insanım diyen her Kürdün, her insanın zalimin zulmüne karşı tavır alması gerekiyor. Bizim nazarımızda artık AKP’nin CHP’den, MHP’den hiçbir farkı kalmamıştır. Dolayısıyla ‘ben Kürtçe seçimlik ders getiriyorum, ben iyiyim’ beyanatının benim yanımda bir hükmü yoktur. Kürdistan coğrafyasına ve Kürt halkına eşitlik temelinde özgürlük istiyoruz. Eşitlik temelinde bir arada olmak istiyoruz. Bu coğrafyada Türkün neyi varsa Kürdün de aynısı olacaktır. Yoksa bunun adı özgürlük olmaz.
SEÇİMLİK KÜRTÇE DERS KÜRT HALKINA HAKARETTİR

Kürdistan coğrafyasında ''ilkokul 4’üncü, 5’inci sınıftan sonra seçimlik ders koyacağım'' diyor. Bu Kürt halkına hakarettir. Bu reform değil, bu Rönesans değil bir hakarettir. Benim coğrafyamda ben kendi evladıma ana dilde eğitim veremeyeceksem, kendi coğrafyamın ismini kullanamayacaksam, kendi coğrafyamın iradesini temsil eden bir meclis olmayacaksa, hür seçimler olmayacaksa ve bu coğrafyanın sembolleri kullanılamayacaksa bunun adı özgürlük olmayacaktır. Ekonomik manada bir özgünlüğü olmayacaksa bu coğrafya yine yoksun, yine mağdur kalacaksa özgürlük olmayacaktır. Dolayısıyla özgürlük birey olarak Osman Baydemir’in belediye başkanı, birey olarak Ahmet’in, Ayşe’nin, Mehmet’in milletvekili olması, A partisinin, B partisinin iktidar olması değildir. Özgürlük bir halkın kendi diliyle, kendi kültürüyle ve kendi kimliğiyle kendi coğrafyasında özgürce yaşayabilmesidir.
MİLLETİMİZİN ADINI LEKELEMEYELİM

Elbette ki Türk halkı ile, Fars ve Arap halkı ile kardeşçe yaşamak isterim. Ama kardeşlik bir diğer halkın dilini, kültürünü bize dayatması değildir. Biz bu dayatmayı reddediyoruz. Bu itibarla benim çağrım ve çağrımın ilhamı da Üstad Bediüzzaman’dandır. Üstad Bediüzzaman’ın çağrısından bir Kürt halkının evladı olarak etkilendim. Müsaadenizle bu çağrıyı bir kez daha yenilemek istiyorum. “Sultan Abdülhamit maaş ve ihsan denilen rüşvet ve hakk-ı sükutu kabul etmedim, reddettim. Milletimin nabını lekedar etmedim. Aklımı feda ettim, hürriyetimi terk etmedim, ona boyun eğmedim” diyor. Dolayısıyla benim çağrım bütün Kürdistanlı kardeşlerimedir. Gelin milletimizin adını lekelemeyelim. Şana, şöhrete, makama, mevkiye tenezzül etmeyelim. Her birimiz cezaevini göze almayabilir, her birimiz malımızı mülkümüzü yitirmeyi göze almayabiliriz, buna saygı duyuyorum. Ama her birimizden onurumuzu koruma talebi bence dostane, insani bir taleptir. Hiç olmazsa zalimin yanında yer almamak suretiyle kalbi duygularla karşı koyabilirler.

Yine Üstad şöyle diyor:
“Eğer dalkavukluk, kedi gibi menfaat elde etmek için yalvarmak, toplum menfaatlerini şahsi menfaatler için feda etmek akıllı olmanın gereği olarak görülüyorsa şahit olunuz ben o akıldan istifamı veriyorum. Divanelik, ki bence bu masumiyet mertebesidir, iftihar ediyorum.” Eğer hakikaten bu zulme karşı direnmek, buna boyun eğmemek bir divanelikse benim çağrım gelin hep beraber divane olalım.

KÜRDÜN YERİN AKP, CHP VE MHP DEĞİLDİR


Bana göre Kürtler artık yüzünü kendi milletine çevirmelidir. AKP, CHP, MHP içerisinde yer almak olsa olsa bu halkın hüznünü, bu halkın eziyetini, gözyaşını uzatmaktan başka hiçbir bir işe yaramayacaktır. Bu konuda tek bir adres göstermiyorum, göstermek gibi bir hadde de sahip değilim. Herkes gelsin BDP içinde siyaset yapsın çağrısında asla bulunmuyorum. Onlarca alternatif yolları var. Kürdün yeri AKP, CHP, MHP değildir. Kürdün yeri kendi halkının yanıdır.

HER TUTUKLAMA AKP’NİN KÜRDİSTAN’DAKİ MEŞRUİYETİNİ ORTADAN KALDIRIYOR

Demokratik değerler açısından bir şey daha söyleyeyim. Kürdistan coğrafyasında bir siyasi partinin halkın iradesiyle 190 seçilmişi, 35 belediye başkanı tutuklanıp cezaevine konuluyor. Hangi iktidar tarafından? Ak Parti iktidarı tarafından. Eğer Kürt halkının oy verdiği seçilmiş belediye başkanları, meclis üyesi, il genel meclis üyesini cezaevine koymak siyaseten bir tasfiye aracı ise –ki böyledir- o halde BDP’nin seçilmişlerinin yürütmüş olduğu siyaset meşru değilse o zaman AKP’nin de bu coğrafyada yürüteceği siyaset meşru olmaktan çıkacaktır. Aslında tutuklanan her Kürt milletvekili, tutuklanan her Kürt belediye başkanı AKP’nin Kürdistan coğrafyasındaki meşruiyetini ortadan kaldırıyor. Hiçbir şey görmüyorsunuz bunu da mı görmüyorsunuz? Biz burada tutuklandığımızda, cezaevine konulduğumuzda siz nasıl bu coğrafyada meşru bir siyaset yürütebilirsiniz? Dolayısıyla ey Ak Parti içinde politika yürüten insanlar; benden önce AKP politikasına sizin karşı çıkmanız gerekiyor, sizin buna isyan etmeniz gerekiyor. Benim bu manada yaptığım bir şey yok, tam tersine sizin meşruiyet zemininizi ortadan kaldıran hükümetin kendisidir. Şu anda içinde yer aldığınız hükümetin kendisi BDP’li milletvekillerini, BDP’li belediye başkanlarını, meclis üyelerini tutuklayarak sizin Kürdistan’daki meşruiyetinizi ortadan kaldırıyor.

ÇOCUKLARINIZ “İDRİS NAİM ŞAHİN’İN YANINDA NE İŞİNİZ VAR” DİYE SORMAYACAK MI?


Bundan 20, 30, 40 yıl sonra tüm bunlar yazılacak ve çocuklarımız okuyacak. İdris Naim Şahin’i de okuyacaklar, sizi de okuyacaklar ey Kürt milletvekili kardeşlerim. Kürdistan halkı İdris Naim Şahin’e kızmayacak, size kızacak. İdris Naim Şahin kendi görevini yaptı diyecekler. Peki sizin için ne diyecekler? Ne işiniz var bu adamın yanında demeyecekler mi?

Vicdan sahibi herkese bir çağrım var. Gelin 2004, 2007, 2009, 2011 yılı seçimlerinin kampanya kasetlerini ve televizyon programlarını izleyelim. Her miting meydanında, her seçim bürosunun açılışında ben BDP seçmenine, kendi halkıma ‘Başka bir siyasi partinin adayına ya da rakip partilerin adaylarına atacağınız taş önce benim başımı yarar’ demişim. Siz de bir Allah’ın günü ‘Ey hükümet sizin tutuklayacağınız her belediye başkanı önce benim meşruiyet zeminimi ortadan kaldırır’ deyin. Bir deyin bakalım hükümete. Bu kadar rahat hareket edecek mi? Bu kadar rahat zulüm edebilecek mi?


BDP, HAK-PAR, KADEP’İ BEĞENMİYORSANIZ YENİ PARTİ KURUN

Bence onların yeri AKP, CHP, MHP değildir. Onların yeri halklarının yanıdır. BDP’yi, Hak-Par’ı, KADEP’i beğenmiyorsanız yeni bir parti kursunlar. Bu kadar basit. Ama artık bizim kölelik etme hakkımız olmadığına inanıyorum. Böyle bir hakkımız yok.” 


ANF

Hiç yorum yok: