21 Haziran 2012 Perşembe

AKP'nin Kandil'i İşgal Hesapları

Türk kamuoyu yeni asker cenazelerine alıştırılıyor...
Erdem Can
 
 
Geride bıraktığımız bir kaç haftadan beri, “kaynağı” belli olmayan bir haber-propaganda yöntemi ile AKP Hükümeti'nin Kürt sorununun çözümü konusunda, “ciddi” bir atılım içerisinde olduğu empoze ediliyor topluma. Daha ileri gidilerek, Kürt halkının özgürlük talebi ve bunu sağlayacak temel anayasal değişiklikler, salt birer politik ”argümanmış” gibi değerlendiriliyor. AKP'nin bunların tümünü “PKK'nin elinden aldığı” söyleniyor. Dikkat edilecek olursa burada ifade edilen bir değişim bir yeniden yapılanma değil, bir argümanın kullanım hakkının el değiştirmesidir. Bir grup AKP yandaşının Kürt sorunu algısı bu denli sığ, bu denli egemen bakışın denetimindedir. Bunlar varlık olarak da TC'nin yeni paradigmasının prematüre üretimleridir.

Dağlıca'da gerçekleşen HPG eyleminin ardından da PKK'nin AKP'nin bu “canhıraş barış çabasını sabote ettiği” yine aynı çevreler tarafından dillendirilmeye başladı. Adeta bu yolla uygulanmakta olandan çok daha güçlü yeni bir şiddet dalgasına meşruiyet zemini hazırlanmak isteniyor.
Bu açıdan bakıldığında Türk Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Dağlıca eylemi sonrası bulunduğu Meksika'dan yaptığı değerlendirme dikkat çekiciydi. Şöyle konuşuyor Erdoğan;

“Şu anda biliyorsunuz, ana muhalefet partisi ile iktidar partisinin bu konuda neler yapabiliriz noktasında bir gayreti vardır. Ziyarete geldiklerinde de kendilerine söyledik yani illa dört partinin katılması diye bir gayretin içinde olmaya gerek yok. Ana muhalefet bu noktada iktidar partisiyle dayanışma içerisinde, heyetlere talimatları verelim, görevlendirelim çalışmaları yoğun bir şekilde başlatalım bugüne kadar atılmamış adımlar varsa onları süratle, hızla atacağımızı belirler ve yürütme olarak da bu adımı atarız.”

Erdoğan'ın “bugüne kadar atılmamış adımlarla” neyi kast ettiği bu hali ile bir belirsizlik içinde. Yani Türk Başbakan bu sözleri ile bugüne kadar atılmayan demokratikleşme adımlarından mı söz ediyor? Yoksa bugüne kadar denenmemiş bir savaş yöntemi kaldı da AKP Hükümeti diğer partilere hele de BDP'ye ihtiyaç ve hatta gerek duyulmayan bir savaş yöntemini uygulamaya mı hazırlanıyor?

Erdoğan'ın bu sözlerine ne AKP cephesinden bir izah geldi. Ne de o sırada savaş çığlıkları atan Türk basını, “şimdiye kadar atılmayan adımların” neler olduğunu Erdoğan ya da bir başka Hükümet yetkilisine sordu.

Sorunun cevabı Erdoğan'ın bir başka yakın mesai arkadaşından dahası iktidar ortağından geldi. Türk Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, BBP heyetini kabulünde bugüne kadar “denenmeyen” bu yolun ne olduğunu açıkladı. Radikal Gazetesi'nin haberine göre Özel, görüşmede “bugüne kadar hiç sorulmayan”, “Kandil’e niye girmiyoruz?” sorusuna, “Türk Silahlı Kuvvetlerin Kandil’i etkisiz hale getirecek güce sahip olduğunu ancak, oraya gidişin belli şartları olduğu” karşılığını verdi.

Özel, “Kandil’e saldırının bir devlet kararı gerektirdiğini, ABD’nin buna rıza göstermesinin de şart olduğunu” anlattıktan sonra, “Ağır kayıplar da olabilir. Kamuoyu da buna hazırlıklı olmalı” diyerek de bugüne kadar “atılmamış adımları” anlattı.

Bugün iktidarda olan AKP ile TSK'nın MGK koalisyonu savaşta ısrarlı olduğunu Özel üzerinden bir kez daha çok net bir biçimde açıkladı. Savaşı sonlandırmak bir yana bu koalisyon kamuoyunu daha fazla can kaybına “nasıl alıştırabiliriz”in derdinde. AKP'nin CHP'nin çağrısına olumlu cevap vermesinin temelinde yatan da budur. AKP geniş kapsamlı bir kara harekatı ile Kandil'i işgal etme planlarına CHP'yi de ortak etmek istiyor. Bu sırada yaşanacak çok sayıdaki asker ölümü konusunda da CHP'nin sessiz kalmasını sağlamayı hesaplıyor. MHP'ye ihtiyaç duymuyor çünkü olası bir “Kandil seferinde” MHP'nin mehter marşları çalacağından emin.

Kısa bir süre önce Haziran ayı başında CHP Milletvekili Gürsel Tekin'in Bursa'da gazetecilere, “son üç ayda 150 güvenlik gücü hayatını kaybetti bu basından saklandı” açıklaması basına yansıdı. Tekin'in bu sözlerine bir yalanlama gelmedi. Özel'in “çok sayıda asker kaybına karşı” kamuoyu hazırlanmalı derken de ne kastettiği bu biçimde anlaşılıyor.

Özel ayrıca, iktidar ortağı AKP'nin sivil bürokratları için uyguladığı koruma zırhının TSK personeli için de uygulanmasını istiyor. Habere göre Özel, “terörle” mücadele eden askerler için de ‘koruma kalkanı’ mesajını verdi. Özel görüşmede, “Terörle mücadele eden askerin elini güçlendirecek hukuki düzenlemeler gerekiyor” diyerek bundan sonra işlenecek savaş suçlarına dokunulmazlık sağlayacak yasal düzenlemelerin hazırlığı içinde olduklarını duyurdu.
AKP-TSK koalisyonunun özellikle Kürtler'e karşı uygulanan şiddet politikası konusundaki uyumunu göstermesi bakımında Roboski Katliamı ve Urfa Cezaevi katliamları karşısındaki ortak tavırları ibret vericidir.

Erdoğan, Meksika'da bir soru üzerine Urfa Cezaevi'nde gerçekleşen isyanı, “Terörle” ilişkilendirerek kendi denetimindeki cezaevinde 13 insanın yanarak can vermesini perdelerken, ortağı Özel de kendisine bağlı personelin, Roboski'de katlettiği 34 Kürd'ü kast ederek, “aralarında silahlı teröristler” olduğunu ''ancak kendileri olay yerine gidene kadar silahların saklandığını'' söyleyerek katliama gerekçe üretiyor.

MGK koalisyonu ortakları kamuoyunu ölümlere karşı hazırlamada kendi yöntemlerini uygulamaya başlamışlar bile.
erdemcan@riseup.net

Hiç yorum yok: