17 Mayıs 2012 Perşembe

Karayılan Savaşsın mı? Meclis’te Konuşsun mu?

Sinsilik ve Komploculuk, AKP ve Erdoğan'ın dünü, bugünü ve geleceğini tarif eder
Veysi Sarısözen

 
Tutuklu vekillerin serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in girişimiyle partiler arasında sağlanan anlaşma, Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından çöpe atıldı. Güya TMK’da yapılacak bir değişiklikle tutuklu vekiller serbest bırakılırsa, “Karayılan”, şu ana kadar her hangi bir davadan hükümlü olmadığı için aday olup Meclise girebilirmiş...

Sizin amacınız Karayılan’ın Meclise girmesini mi engellemek, yoksa o da içinde tüm PKK’lilerin dağdan inmesini mi sağlamak? Karayılan Türkiye’de Anayasa ve yasalar olduğu gibi dururken, dağlarda savaş devam ederken, kitlesel tutuklamalarla cezaevleri doldurulurken dağdan inip, Meclis’e girmek için aday olacak... Siz ya ahmaksınız, ya da kendi milletinizin aklıyla, fikriyle dalga geçiyorsunuz.

Yok eğer 2015 yılında yapılacak seçimlerden önce demokratik bir anayasa yapılırsa, Kürtlerin kimlikleri, dilleri,o kimlik ve dilde örgütlenme ve kendilerini demokratik özerklik temelinde yönetme hakkı tanınırsa, böylece savaş sona erer, zindanlar boşalırsa, taraflar birbirlerini karşılıklı olarak “afvederse”ÖBaşta PKK önderi Abdullah Öcalan, Karayılan ve arkadaşlarının seçilmesi önünde hiçbir engel kalmaz. Artık bundan sonrası onlara kalmıştır; isterlerse Türklerle ortak Meclis’te, isterlerse, demokratik özerk bölgelerden birinin Meclisinde yer alırlar...

Bugün “Tutuklu vekillerin Meclise girmeleri için yasada değişiklik yaparsak Karayılan Meclise girer” diyen kafa; yarın, hatta şu anda, biz, demokratik bir anayasa yaparsak Öcalan, Karayılan ve öteki PKK’liler meclise girer” diyerek her türlü demokratik değişime karşı çıkacaktır, çıkmaktadır.

“Karayılan meclise girer” demagojisinin asıl anlamı budur.

Bu demagojinin ikinci anlamı ise şu: AKP şimdi “Karayılan’ı Meclise sokacaklardı, son anda önledik” diyerek yerel seçimlerde MHP ve CHP’yi suçlayacak. Bu pis kurnazlık siyasette ahlaki soysuzlaşmanın geldiği noktayı gösteriyor.

İşin bir yanı bu.

Diğer yanı ise şu: Tutuklu vekillerle ilgili partiler arası görüşmeler, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in Başbakan Tayyip Erdoğan’la yaptığı ikili görüşme sonrasında başladı. AKP ve onun başı, bu görüşmelerin başlamasına “yeşil ışık” yaktı. Ardından Cumhurbaşkanı da tutuklu vekilleri Meclis’te görmek istediğini açıkladı.

Bunlar neyi gösteriyor?

Birbirinden beter ihtimaller bana göre şunlardır:

Birincisi, AKP başları MHP’lilerin tutuklu vekillerle ilgili görüşünü hesaba katarak, bu görüşmelere “yeşil ışık” yaktı. Bilindiği gibi MHP tarafı görüşmeler öncesinde, yapılacak yasal düzenlemede BDP’li vekillerin dışlanması ve CHP ve MHP’li vekillerin serbest bırakılmasının sağlanması yönünde görüş belirtmişti. O halde, bir ihtimale göre, AKP’li Cingöz Recailer, bu görüşmelerde partilerin anlaşamayacağını hesap etmişlerdi. Böylece, MHP BDP’li vekillerin serbest bırakılmasına karşı çıkacak, CHP bunu benimsemeyerek BDP’li vekillerin serbest bırakılmasından yana tutum alacak, AKP CHP’yi bu tutumundan dolayı vuracak, ortaya çıkan anlaşmazlığı bahane ederek de vekillerin serbest bırakılmasını sağlayacak yasal düzenlemeyi yapmayacaktı. “Ne yapalım, partiler anlaşamadı” diyerek üç partiyi birbirine düşürmüş olacaklardı. Zihni Sinir Procesi gibi bir sakillik anlayacağınız.

İkinci ihtimale gelince... Buna göre, Meclis Başkanı Başbakan’la yaptığı görüşmede, Cumhurbaşkanının da desteğini alarak, tutuklu vekillerin Meclisteki yerlerini almaları için samimi bir görüşme yaptı. Diyelim ki, başlangıçta bu üçlü, demokrasinin üzerine gölge düşüren bu rezalete son vermek istedi. Ve partiler arası görüşmeler başladı. Bu görüşmeler boyunca Hükümet tarafından hiçbir olumsuz işaret verilmemesi, AKP’nin kendi Meclis Başkanını rezil etmeyeceği yönünde değerlendirmeler ve başka olgular, Hükümetin bu konuda samimi olduğu kanısını güçlendirdi. Diyelim ki bu kanılar doğruydu. Ne oldu?

Eğer bu ihtimal doğruysa, “Cemaatçi polis-yargı vesayeti” devreye girdi. Vesayetin AKP içindeki unsurları harekete geçti. Ve tam partiler arasında görüş birliği ortaya çıkmışken, AKP MYK’sı “tutuklu vekillerle ilgili yasal düzenlemeye” karşı “AKP’li hukukçuların hazırladığı bir muhtıra” sonucunda karşı çıktı.

Yani CHP nasıl “Kemalist askeri vesayetin” partisi idiyse, şimdi AKP de, “Cemaatçi polis-yargı vesayetinin” partisi oldu...

Birinci ihtimal ahlaksızlığı, ikinci ihtimal vesayet köleliğini gösterir...

İster öyle, ister böyle olsun. Bu hükümetle “diyalog”, “müzakere”, “uzlaşma” olanakları her geçen gün biraz daha daralıyor. Tutuklu vekillerle ilgili “görüşme” masasının Tayyip Erdoğan ve vesayetçiler tarafından tekmelenmesi şu gerçeği gösteriyor:

AKP güvenilmez bir partidir. Herkesin gözünün önünde süren ve büyük beklenti yaratan şu “tutuklu vekillerle” ilgili görüşme masasının tekmelenmesi, Oslo’da “gizli” görüşmelerin yapıldığı masayı kimin tekmelediğini göstermek bakımından paha biçilmez bir kanıt sağlıyor.

Başında TBMM Başkanının bulunduğu “Meclis” masasının ortasına tüküren, başında bir bürokratın bulunduğu “Oslo” masasına neler yapmaz!?...

* Kaynak: Özgür Gündem

Hiç yorum yok: