9 Mayıs 2012 Çarşamba

İspanya: Boş Bir Ev Yığınının Üzerine Oturmak


Macaristan, Yunanistan, İrlanda ve Portekiz’in ardından finansal spekülatörlerin baskısı altına girme sırası İspanya’nın. Temmuz 2011’den beri ülke toplamda 128.7 milyar euroluk sermaye çıkışlarından muzdarip. Sadece, verilerin açıklandığı son ay olan Şubat 2012’de 25 milyar euro ülkeden çekildi. İspanya için kamu borcunu finanse etmek çok daha pahalı hale geldi. Oysa ki temel problem kamu borcu değil. Devasa özel borçlar ve muazzam sayıda boş daire –her ikisi de gayrimenkul patlamasının enkazı- daha ilgili zorluklar.

2008’e kadar İspanya bir neoliberal başarı öyküsü olarak selamlanıyordu. Büyüme oranı oldukça yüksekti, işsizlik oranı inmişti ve kamu maliyesi sağlam görünümdeydi. İnşaat, gayrimenkul ve hızla artan özel hanehalkı borçları İspanya’nın hızlı büyümesinin bileşenleriydi. Başka bir Avrupa ülkesinde, GSYİH içinde inşaatın payı İspanya’dakinden yüksek değildi. İnşaat çok sayıda düşük ücretli emeği emdi. Hem post-frankist Halk Partisi (PP) hem de İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) inşaat ve gayrimenkul sektörünü sistematik olarak kayırdılar. 1997’den 2007’ye daire sayısı %30 civarında –yani 7 milyon- arttı ve gayrimenkul fiyatları iki kattan fazla yükseldi. Sonuçta, bu aşırı üretimle sonuçlandı. 2008’in sonunda bir milyon civarı daire satılamadı. Aşırı ev üretimi geniş bir ölçekte ekolojik tahribatlar yarattı. Herhangi bir yeşil alan kalmaksızın, Costa del Sol ve Akdeniz sahillerine yakın Alicante boyunca 100 kilometrelik bir kentsel koridor uzanıyor.


Gayrimenkul patlaması kredilerle finanse edildi. İspanya’nın euro bölgesine girmesiyle kredi patlaması mümkün kılındı. Faiz oranları önemli ölçüde düştü. Gayrimenkul kredilerini agresif bir şekilde destekleyen özellikle bölgesel tasarruf bankaları oldu. Yoksul aileler bile kredi verilebilir olarak sınıflandırıldı. 2008 sonunda, özel hanehalkı borçları GSYİH’nın %84’üne yükseldi. Bu açıkça aşırı bir borç seviyesiydi.


Bu büyüme modeli son derece eşitsizdi. Ekonomik eşitsizlikle ilgili olarak, İspanya AB’de sadece Portekiz tarafından geçildi. 1995’ten 2007’ye kadarki canlanma yıllarında, İspanya iyi gidiyorken, İspanyalıların %40’ı yoksulluk döneminden geçiyordu.


Büyüme modeli sadece sosyal dışlama ile değil aynı zamanda ekonomik kırılganlık ile de karakterize olmaktaydı. AB’ye giriş ile birlikte İspanya kısmi bir sanayisizleşmeden zarar gördü. Euro bölgesine giriş ve Almanya’nın agresif ücret deflasyonu İspanya ekonomisinin yapısal sorunlarını şiddetlendirdi. Krizden hemen önce, İspanya’nın cari açığı GSYİH’nın %9’unu aştı. Cari açık, özellikle Alman ve Fransız bankalarınca sağlanan dış kredilerle finanse edildi.


Küresel krizin hızlandıran etkisi olmadan, büyük bir krizin tüm unsurları 2008’de zaten mevcuttu. PSOE hükümeti krizin ne kadar derin olduğunu kabul etmekte geç kaldı. Krizin derinleşmesi ve dış basıncın artmasıyla birlikte PSOE hükümeti kemer sıkma önlemlerini giderek daha fazla hayata geçirdi. PSOE’nin seçim yenilgisinin ardından bu politikalar Halk Partisi hükümetine radikalleştirildi. İspanya ekonomisi yeniden daralmaya başladı. İşsizlik oranı %24.4’e ulaştı. Gençler için bu oran daha da kötü. Onlar İspanya’nın şu ana kadar sahip olduğu en eğitimli kuşak, ancak yarısı işsiz. Resesyon ve yüksek işsizlik özel borç sorununu daha da kötüleştirdi.


PP hükümeti eğitim ve sağlık hizmetlerinde daha sert kesintileri açıklarken, bankaları şüpheli alacaklarının bir kısmından kurtarmanın yeni yollarını aramakta. Özel bankaların şüpheli alacaklarını yıkabilecekleri bir tür “kötü banka” yaratılması tasarlanıyor. The Financial Times, zayıf İspanyol bankalarının yeniden yapılandırılması için 100 milyar eurodan fazla bir rakamı telaffuz ediyor.


Kemer sıkma politikalarına ve kırılgan ekonomik modele karşı çok boyutlu bir direniş oluşuyor. Bir ay önce, bir genel grev ekonomik hayatı felce uğrattı. Geçen sene de, kadın ve erkek “öfkeliler”(İndignados)in güçlü bir protesto hareketi kamusal alanları işgal etti. Harekete öncülük edenler özellikle genç işsizler. Bu hareket, özel borçlarla mücadelede, bankalara değil borçlulara yardımı merkeze alan yeni bir yol önerdiler. Kadın ve erkek “öfkeliler” bankalara daha sıkı kontrol, daha ilerici bir mali rejim ve kamusal barınma programları istediler. Bununla beraber alternatif bir kalkınma modeli üzerine tartışma zorlukla başlamakta.


[Sendika.Org'un İngilizce sitesindeki orjinalinden çevrilmiştir]

Hiç yorum yok: