20 Nisan 2012 Cuma

Kürdistan'ın Bağımsızlığını Tanımaya Karşılık Kürt Petrolüne Ortaklık İddiası

Türkiye’ye iki günlük resmi ziyaret gerçekleştiren Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani’ye, Türk devletinin ‘Kürdistan’daki petrole ortak olma karşılığında Kürdistan’ı tanıma’ önerisi sunduğu iddia edildi. Diplomatik kaynaklardan elde edilen bilgiye göre Türkiye, Kürdistan’daki petrol rezervlerinin yüzde 50’sini, 50 yıllığına işletme hakkına karşı Barzani’nin bağımsızlığını ilan edeceği Kürdistan devletini tanıma ve destek verme teklifi yaptı. Barzani’nin ise teklife sıcak bakmadığı belirtiliyor.

Bir süredir Kürdistan'ın bağımsızlığını ilan edebileceğine dair açıklamalarda bulunan Barzani, ABD'de Başkan Barack Obama ile Beyaz Saray'da görüştükten sonra Bağdat'a sert uyarılar yapmıştı. Irak'ın Saddam dönemindeki gibi bir diktatörlüğe evrildiğini ve Kürtlerin böyle bir ülkede ortak olamayacaklarını vurgulayan Barzani, Kerkük ve Musul meselesinde de Irak'ın Kürtleri oyaladığına dikkat çekmişti.

Dün İstanbul’da başlayan görüşme trafiğinde gündemdeki konular; Irak’taki siyasi kriz, Suriye meselesi ve PKK konuları olduğu açıklanırken diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre Barzani ile görüşmede Türkiye’nin ‘bağımsızlığı tanımaya karşılık petrol’ dosyasını hazırladığı ve Kürt heyetine sunduğu öğrenildi.

Alınan bilgiye göre Türkiye, Kürdistan'ın bağımsızlığını tanımak koşuluyla 50 yıl boyunca Kürt petrollerinin yarısını işletme hakkı istiyor. Mesud Barzani'nin olumlu yaklaşmadığı ama yeni Kürt kabinesinin yeşil ışık yaktığı bu teklif, eğer uygulanırsa, Türkiye'nin Mudanya Mütarekesi ile çoğunluğunu kaybettiği, 5 Haziran 1926 tarihli Türkiye-İngiltere-Irak Antlaşması'yla yüzde 10'una tekrar ortak olduğu, daha sonra da 500.000 Sterlin'e İngiltere'ye peşin para ile sattığı Musul ve Kerkük'teki Kürt petrolleri üzerinde yeni bir denetim şansı elde etmesine sebep olacak.

Kürdistan'ın taraf olabileceği bu stratejik hatayla, bölgede emperyal Osmanlıcılık ideasını yeniden devreye sokmaya çalışan Türkiye'nin, Amerika'nın II. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya ve Japonya gibi ülkeler üzerine kurduğu baskının bir benzerini Kürdistan'da kurmak istediği ve Nabucco Projesi'nden dolayı ihtiyaç duyduğu petrol rezervini bu yönlü bir hamleyle kapatarak hem bölgede siyasi ve ekonomik çıkarlar elde edeceği hem de Kürtlerin siyasetini bu ekonomik perspektif daraltmasıyla kontrol altında tutabileceği öngörülüyor.

Bu yılın başlangıcında Federal Kürdistan ile Bağdat arasında büyük çatlağa sebep olan Exxon ve Total, Bağdat'a rağmen Hewler ile antlaşmalar imzalamıştı. 29 Şubat'ta Kürdistan ile antlaşma yaptığını duyuran Exxon ise petrol araması için 5+2 yıl, petrol üretimi için 20+5 yıllık bir sözleşme ile tercihini Kürdistan'dan yana koymuştu. Bağdat, buna sert tepki vermiş fakat Kürdistan'ın merkezi hükümetten 1.5 milyar dolarlık bir alacağının ödenemiyor olması durumu içinden çıkılmaz bir hale getirmişti. Mart ayı içerisinde Irak'taki doğalgaz ihalesine alınmayan Exxon ise tüm çalışmalarını Kürdistan'a kaydıracağını belirtmiş, siyasi çevreler ise bu gelişmeleri değerlendirirken, Amerika'nın dış politikasını petrol şirketlerinin belirlediği ve finanse ettiği bir dönemde Kürdistan'ın bağımsızlığının önünü açacağı tespitinde bulunmuştu. Nitekim bu gelişmelerden sonra Kürdistan ve Bağdat arasındaki ipler hızlıca gerilmiş ve Tarık Haşimi'nin Kürdistan'a sığınmasından sonra bu çekişme başka bir alana da kaymıştı ki bu sorun da henüz çözülebilmiş değil. Türkiye'li petrol şirketi Genel Energy'nin özellikle Taqtaq ve Duhok petrollerinin işletilmesindeki faaliyetleri de vardı fakat şirketin %50 hissesinin 2011'in sonlarında Rothschild'e satılmasından sonra Türkiye'nin bölgedeki eli zayıflamış oldu. Addax, KEPCO, DNO, Total ve Exxon'un bölgedeki hızlı yükselişi karşısında Türkiye müdahalelerde bulunmak istemiş ancak bunun önüne geçememişti.

SEEVAN SAEED: TÜRKİYE, KÜRT PETROLLERİNDEN ZATEN FAYDALANIYOR.

Kürt Siyaset Analisti Seevan Saeed ise konuyla ilgili ANF'nin elde ettiği bilgiyi doğrularken bu konunun bir süredir PDK'nin polit bürosunu meşgul eden konulardan biri olduğunu ve Kürt iktidarının kesinlikle bu durumu kabullenmeyeceğini belirtti. Türkiye'nin zaten resmi ve gayri-resmi yollarla Kürt petrollerinden fazlasıyla kazanç sağladığını ve Türkiye'ye kaçak petrol soktuğunu belirten Saeed, Türk petrol işletmelerinin Kürdistan'da mafya tipi hareket ettiğini ve Kürdistan'ı bir tür yarı sömürge olarak gördüklerine dikkat çekti. Kürt petrollerinden elde edilen kazançların adil bir şekilde Kürdistan'a harcanmadığını söyleyen Saeed, Kürdistan Parlamentosu'nun bu konuyla ilgili bir soruşturma yapması gerektiğini vurguladı. Yine aynı şekilde bu konuda Kürtler ve Türkiye arasında gizli bir antlaşmanın olup olmadığının da açıklanması gerektiğini belirten Seevan Saeed, Kürtlerin küçük düşünmekten ve bölge ülkelerinin kuklası olmaktan kaçınmaları gerektiğinin altını çizdi.

BARAN: KÜRDİSTAN PETROLLERİ KÜRDİSTANLILARINDIR

Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Bağımsız Araştırmalar ve Politikalar Merkezi başkanı İbrahim Halil Baran da, Türkiye’nin Barzani’ye yaptığı sözkonusu teklifi değişik kaynaklardan kendisinin de duyduğunu hatırlatarak Türkiye'nin, Kürdistan'daki egemenliğini sadece Türkiye ile sınırlamadığını ve mümkün olduğunca Kürtleri kendine muhtaç bir vaziyette bırakmak istediğini söyledi. Kürt petrollerinin Kürdistan için her zaman uluslararası bir açılım sağladığını kaydeden Baran, "Türkiye, bölgede Kürtlerin merkez bir devlet haline gelmesi durumunda çökeceğinin çok iyi farkında. Siyasal ve ideolojik olarak Kürtlerin özgürleşmesini engelleyemeyeceğini bildiği için de Kürdistan'ın kaynaklarına el koymayı, böylece sömürgeleştirmeyi deneyecektir" dedi.

Kürt iktidarının bunu göze alıp alamayacağı ile ilgili sorumuza da "Sanmıyorum, Kürtler 200 yıldan bu yana süren bir işgal sırasında artık kime güvenemeyeceklerini çok iyi öğrenmiş olmalılar" diye cevaplayan Baran, görüşlerini şöyle sürdürdü: "Kürdistan'ın bağımsızlık ilan etmesi kaçınılmaz bir sondur çünkü bu durum engellenemez bir olgunluğa erişti. Sadece Güney Kürdistan'da değil, Suriye, Türkiye ve İran'da da durum bu yönde gelişiyor. Artık komşu ülkeler bu durum üzerinden Kürtleri okuyor ve çıkarları doğrultusunda siyaset üretiyorlar. Örneğin Türkiye'nin Güney'de milyarlarca doları bulan yatırımları ve ticareti var. Kürtlere düşen ise bu çıkarları yine kendi çıkarları doğrultusunda karşılamak ve Kürdistan'da Kürtlerin egemenliklerini hedef alacak tehlikelere karşı stratejiler üretmektir. Türkiye'nin Kürdistan petrollerinde hak iddia etmesi ya da bölgedeki petrol faaliyetlerini kontrol altına almak istemesi ise köylü kurnazlığından başka bir şey değildir. Kürdistan’lılar bunu yutmayacak kadar çok acı çektiler. Şu an güneydeki Kürt topraklarının Kerkük, Musul ve Xaneqîn'i de içine alan %54'lük bölümü Arapların, %46'sı ise Kürtlerin kontrolünde. Ve henüz referandum yapılmamış bu topraklar aynı zamanda petrol rezervleri açısından çok değerli. Kürtler, öncelikle ihtilaflı Kürt bölgeleri ve Güneybatı Kürdistanlıların Suriye sorununu çözmeli. Burada Kürt özgürlük hareketi PKK'ye de müthiş bir rol düşmektedir. Zaten Türkiye'nin planı da bunun önüne geçmektir."

SAĞNIÇ: BU DURUM MÜMKÜN OLAMAZ!

Görüşlerine başvurduğumuz bir diğer Kürt siyaset bilimci Ceng Sağnıç ise "Türkiye'nin böyle bir talepte bulunması olasıdır fakat teknik ve siyasal açıdan gerçekleşmesi mümkün değildir. Teknik olarak mümkün değildir çünkü Türkiye, Kürdistan petrollerinin yani bu büyük rezervin yarısını işletecek şirketlere sahip değildir. Bunu ancak petrol devlerinin desteğini alarak yapacaktır ki zaten petrol devleri çoktan Kürdistan'da yerlerini aldılar. Siyasal olarak da bir krize sebep olacaktır, çünkü zaten dünya petrol piyasasına ve borsasına açılmış Kürt petrollerini işletenler yeni bir oyuncuyu istemeyeceklerdir. Bu pazar zaten içinde İngiltere, Fransa, İspanya, Norveç ve diğer ülkelerin olduğu bir pazar. Türkiye'nin bölgeye müdahalesi kendisi açısından felaket olur. Böyle bir teklif varsa, bu Kürtlere büyüklük gösterisi yapmak isteyen bir siyasetin ürünü olur. Şimdiye dek domino etkisinden korktuğu için Kürdistan'a karşı olan Türkiye, şimdiki siyasetinde Kürdistan'a bağımsızlığa karşı çıkmayacak ama bunun Kuzeydeki Kürtleri etkilemesine engel olmaya çalışacaktır. Kürtçe ile ilgili açılım ve benzeri siyasetler aslında bunun parçasıdırlar" şeklinde konuştu.

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: