1 Nisan 2012 Pazar

Ifri: AKP ve Kürt Hareketi Arasında Karşılaşma Vakti

Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IFRI)
Paris - Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IFRI) AKP iktidarının onuncu yılında Türkiye’deki siyasi durumu analiz etti. “Birkaç utangaç ilerlemeden sonra, Kürt hareketi ile hükümet arasında gerilimler yeniden ortaya çıktı” diyen enstitünün “Çağdaş Türkiye” programı için araştırma asistanı Julien Cécillon, çatışmanın en karanlık günlerine dönüş riskine işaret etti.

1979 yılında Thierry de Montbrial tarafından kurulan Fransa’nın temel araştırma merkezi IFRI Türkiye üzerine bir analiz yayınladı. Julien Cécillon tarafından kaleme alınan analizde gelinen nokta şöyle özetleniyor: “AKP’nin iktidara gelişinden 10 yıl sonra ve birkaç utangaç ilerlemenin ardından Kürt hareketi ve hükümet arasında gerilimler yeniden ortaya çıkarak, çatışmanın en karanlık günlerine dönüş riskini getirdi.”

ÖNCELİK ARTIK ASKERİ OPERASYONLARA VERİLDİ

Analizde, 2011 yılı içindeki askeri operasyonlar, 34 sivilin hayatını kaybettiği Roboski bombardımanı, Van’da yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği depremler ve depremzedelerin hükümete öfkesi ile PKK ve devlet arasındaki görüşmeler hatırlatıldı.

Başta Mart 2009’da Kürt legal partisinin 100’e yakın belediyeyi kazandığı seçimler olmak üzere AKP’nin aldığı seçim yenilgilerinden sonra, hükümetin Kürtlere sırtını dönerek sorunu güvenlikçi yöntemle ele aldığını kaydeden Cécillon, PKK ile kopan diyaloga da dikkat çekiyor.

“Kürt örgütü zayıflatmak ve daha uygun bir pozisyonda müzakereleri başlatmak ya da tamamen elimine etmeye teşebbüs etmek için, öncelik artık ordu operasyonlarına verildi” diyen Cécillon, “Güvenlikçi açıklamalar sertleşti, terörizm ile Kürt haklarını savunma yetkililerin gözünde inceldi” vurgusunu yaparak KCK operasyonlarına işaret etti.

KCK’nin 2005’de PKK lideri Abdullah Öcalan’ın bir açıklaması ardından kurulduğunu belirten Fransız araştırmacı, 2009’dan bu yana 8 bine yakın kişinin KCK davası kapsamında tutuklandığını, bunlar arasında çok sayıda belediye başkanı, avukat, sendikacı ve gazetecinin de olduğunu ifade etti.

KCK DAVASI NİTELİKLİ KÜRT SİYASİ ELİTİN YÜKSELİŞİNİ SABOTE EDİYOR

Bu toplu tutuklamaların 2006’da Terörle Mücadele Kanunu’nda (TMK) yapılan düzenleme ardından geldiğine dikkat çeken Cécillon, Haziran 2011’deki seçim sürecinde BDP’li adaylara getirilen YSK engeliyle davanın daha büyük bir boyut kazandığını yazdı. Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürüldüğünü de hatırlatan Cécillon, “KCK davası bir bütün olarak Kürt hareketini hedefleyerek, nitelikli yeni bir Kürt siyasi elitinin yükselişini sabote ediyor” tespitinde bulunarak, bu siyasi elitin belediyelerdeki yönetim yolu ile şiddete alternatif olabilecek bir kamu işleri idaresini öğrettiğine işaret ediyor.

Akademisyen Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu gibi aydınların tutuklanmasıyla da davanın “adil yargılanma” karakterinde güçlü şüphelerin oluştuğunun altını çizen Cécillon,, yeni anayasa yazımının da henüz somut bir sonuç germediğini kaydediyor.

Kürt partisinin Kürt dilinin tanındığı bir “yerelleşme” modeli istediğine yazan analist, sık sık İspanya’daki Katalonya ve Bask Ülkesi’nin örnek gösterildiğini hatırlatıyor. Analizde, Demokratik Toplum Kongresi’nin 14 Temmuz’da “demokratik özerklik” ilan ettiği de hatırlatılırken, “Bu girişimin çerçevesi bugün itibariyle belirsiz olsa da ve etkilerini hemen göstermese de, çoğu kişi bunda gizli bir bağımsızlık biçimi görüyor” yorumunda bulunuyor.

ASKERİ ÇÖZÜM İLE KÜRT TALEPLERİ ARASINDAKİ AYRIM DERİNLEŞİYOR

Analist, “Her halükarda, yerelleşme Türkiye’de tıkanmış durumda. Zira devletin yoğunluğunu azaltma biçimi ve ayrılıkçılığın teşvik edilmesi olarak algılanıyor. Bununla birlikte devletin reformu için büyük bir sorunu teşkil ediyor ve sadece Kürt sorununun çözümü için de değil. Ama kurumsal reformu programına alan AKP bugün değişim iradesinde çok daha az sağlam duruyor” diye belirtiyor.

Fransız araştırmacı şu sonuca varıyor: “Devlet ile Kürt hareketi arasında karşılaşma atmosferine geri dönüş ile, AKP açılım partisi imajını kaybetti. Erdoğan hükümetinin otoriter ve merkeziyetçi Türk kurumsal sistemine kusursuzca aktığı görülüyor. Orduya ve Kemalist kurumlara karşı uzun süre mücadele ile damgalanan AKP, fiili olarak temsil ettiği ve kontrolü altına aldığı bir devleti reformdan geçime konusunda daha az istekli. Kürt hareketi açısından ise yetkili makamlarla çatışma bir bütün olarak kalmaya devam ediyor. Bu da çatışmanın en karanlık günlerine dönüş riskini getiriyor. Hükümet tarafından tercih edilen askeri çözüm ile yavaş yavaş radikallik kazanan Kürt hareketinin talepleri arasındaki ayrım derinleşiyor. Genellikle sosyal ve ekonomik olarak marjinalleşen Kürt gençleri dağ tarafından yeniden sınanıyor.”

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: