9 Nisan 2012 Pazartesi

Devletin ‘Muhataplık Krizi’

Veysi Sarısözen
 
 
Geçtiğimiz gün, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan’ın “terör örgütüyle savaş, onun uzantısıyla müzakere” diye formüle ettiği terbiye dışı ifadelere ve BDP’ye dönük “muhataplık” şartlarına yanıt verdi.

Başbakana ilk defa yanıt verilmiyor elbette. Ama bu yanıt başka yanıt. Tam isabet...

Eşbaşkan, Başbakan’a “asıl biz muhatap arıyoruz” dedi. Muhatabın “AKP mi, ordu mu, cemaat mi olduğu belli değil” diye vurguladı. Muhatap belli olsa, BDP’nin “müzakere”ye hazır olduğunu da bir kere daha tekrar etti.

Şimdiye kadar verilmiş en iyi yanıt budur ve şimdiye kadar sorulmuş en isabetli soru budur.

Gerçekten de, ortada bir “muhataplık krizi” olduğu çok açık. Ya da başka türlü söylersek,MİT krizi” denilen şey, düpedüz bir “muhataplık krizi”...

Kürt özgürlük hareketinin içinde “muhataplık krizi” yaratma oyunu oynayanlar, “Öcalan’ı ve PKK’yi muhatap saymıyoruz, BDP bunları reddetsin, gelsin masaya otursun” diyenler, gerçek anlamda bir “muhataplık krizi” yaşıyorlar.

PKK’nin, legal örgüt yöneticilerini “vesayet” altına aldığını söyleyenler, o nedenle BDP’nin “muhataplığı”nı aşağılayanlar gülünç durumdalar. Çünkü asıl “vesayet” onların “muhataplığını” denetim altına aldı.

“Denetim” çok hafif bir ifade aslında. Onların PKK’nin karşısına “muhatap” diye oturttuğu insanları, Vesayetçi Cemaat bırakalım denetim altına almayı, tümünü “gözaltına” almaya, tutuklamaya ve “ihanetten” mahkum etmeye kalkıştı. Polis ve yargı içindeki Cemaat “uzantıları” düpeedüz “muhataplardan” birini ortadan kaldırmak için harekete geçti.

Ve PKK’nin karşısına oturan “muhatabı” ortadan kaldırdı. MİT Müsteşarı artık muhatap değil. Ve hatta savcı eski muhatabın hala peşinde...

Benim bildiğim kadarıyla Kürt özgürlük hareketi içinde “kim muhatap” sorusu etrafında hiçbir tartışma yok. Kürtlerin birleştiği ve yıllardır açıkladığı görüş biliniyor; Kürt özgürlük hareketinin bütün bileşenleri, yani İmralı, Kandil ve Amed, Öcalan, PKK ve BDP-DTK kendi alanında muhatap. Muhatapların arasında “gözaltına alma, tutuklama, hapsetme ve infaz etme” gibi bir kavga yok. Tam bir anlaşma var.

Devlet tarafında ise durum tam tersine. “Muhataplar” birden fazla... Hükümet, Hükümetin içindeki “Şahin”ler, “güvenlikçiler” ve “müzakereciler”, ordu, ordunun içinde Ergenekon, Ergenokunu ispiyonlayan Kurmay, polis, yargı, Anayasa Mahkemesi, MİT, Cemaat... Say sayabildiğin kadar ve bunların hepsi birbiriyle kavgalı.

Cemaat PKK’yle masaya oturan “muhatabı” tasfiye etti. Başbakan BDP’ye “uzantı” diyedursun, kendisi “Cemaatin uzantısı” durumuna düştü; kendi MİT müsteşarını can havliyle tutuklanmaktan kurtardı, artından da, Cemaate “daha müzakere falan yapmam” diye “biat” etti. Kürt muhataplar arasında “meşveret” var, bunların muhataplarının hali “fetret”...
Selahattin Demirtaş’ın konuşması işte bu “muhataplık krizini” bütün gerçek içyüzüyle gözler önüne serdi.
Sonuç ortada; İmralı ve Kandil BDP’nin “muhataplığını” reddetmiyor, “masaya otururum” diyen BDP’yi “gözaltına almaya, tutuklamaya, mahkum etmeye” kalkmıyor. Hem İmralı, hem de Kandil defalarca BDP’nin de “muhataplardan biri” olduğunu açıkladı. Bu cenahta “muhataplık krizi” yok. Ama Devlet cenahında durum “kaotik”. “Muhataplar birbirini yemekte”. Bu muhatapların hepsi birden hem PKK’yle, hem İmralı’yla, hem Kandil’le savaşmakta, hem de birbirleriyle boğuşmakta.

Şu sıralar bu boğuşmada yeni bir fasıl açıldığı da medyaya yansıyor. Hükümetin kimi üyeleri “uzantıyla müzakere” lafına fena halde bozuk. Bu laf terbiyesiz bir laf olduğu için değil; “dağda şehit verilirken müzakere lafının hükümeti zaaf içinde göstereceğini”!!! düşündüklerinden. Başkası da var. Başbakan “çabuk İmralı ve Kandil’e sırtınızı dönün, vaktimiz yok” diyerek, son KCK iddianamesini yazan Savcının BDP’yi “kapattırma” gayretinin arkasına geçiverdi. Yerel seçimler yaklaşıyor, Başbakanın BDP’yi tasfiye etmek için acelesi var.

İşte Kürt özgürlük hareketinin müzakere sürecinde karşısına alacağı devlet “muhataplarının” hal-i pür melali böyleden böyle...
Böyle olduğu için Selahattin Demirtaş, mealen “içinizde patlayan ‘muhataplık savaşlarını’ çözün, öyle karşıma gelin” diyerek AKP’ye ağzının payını verdi.

Evet, her şey artık çok açık: BDP müzakereye hazır. İmralı ve Kandil gibi o da kendi alanında muhatap. Ama karşısında masaya kimin oturacağını merak ediyor; yine “MİT müsteşarı” mı oturacak; yoksa onu tutuklatmak isteyen “cemaatçi polis şefi” mi baş köşeye geçecek?

Ve benim Selahattin Demirtaş’ın sözlerinden anladığım şu: Kürt özgürlük hareketi, devlet “kendisiyle muhatabın kim olacağına” karar verirse, “cemaatle de, cemaatin “uzantısıyla” da, “devlet terörünün” asli bileşenlerinden “orduyla” da, “polisle” de, “MİT”le de, Erdoğan’la da, Fethullah’la da, Şahin’le de, güvercin ya da ördekle de, müzakereye hazır; yeter ki, devletin muhatap olarak masaya kimi oturtacağı belli olsun.

Kürt tarafında masaya oturacaklar belli. Hükümet tarafında ise, hem masaya oturacaklar belli değil, hem de masaya oturanların başına neler geleceği meçhul... Vah, vah!..

Kaynak: Özgür Gündem

Hiç yorum yok: