20 Mart 2012 Salı

Newroz 2012 ve Güneybatı Kürdistan'ın Özgürlüğü

Dünya'nın bir numaralı gündem maddesi Suriye. Bizim bir numaralı gündem maddemiz ise Newroz'la müjdelenen bahar ve onun coşturduğu ulusal duygularımız. Bugün bu iki konuya değinmek istiyorum.

NEWROZ 2012

Hacı Zengin'in öldürülmesi haberi Türkiye metropollerindeki ve genelde de Kuzey Kürdistan'daki 2012 Newroz kutlamalarının en önemli haberi oldu.

Kendi ulusal bayramını bir bayram gibi kutlamaktan başka isteği olmayan halkımın Türk ırkçılığı altındaki halinin resmidir bayram kutlamasında polislerin kitleye saldırması, içlerinden birini darp ile öldürmesi. Türk ırkçılığı Kürdlere ölümden başka birşey vaad etmemekte.

Newroz şehidi Hacı Zengin'in ailesine başsağlığı diliyorum.

Gün gelip Kürdistan Türk ırkçılığından özgürleştirildiğinde Hacı Zenginler ölmeyecek, Kürd çocukları okullarında Kürdçe ders görüp, Türk ırkçılığı pisliği ve korkusu taşımada
n, uzun ve refah dolu bir ömür hayalleriyle büyüyecekler.

O zamana kadar Türk ırkçılığı Kürdistan'ı kaybetme korkusuyla saldıradursun Kürdlere. Korkunun ecele faydası nasılsa olmayacak. Düşmanlaştıradurun Kürdleri. Günü geldiğinde yarattığınız düşmandan aman dilemek zorunda kalacaksınız. Bayram kutlamasında öldürülen Hacı Zengin'in çocukları, torunları bu ırkçılığı yatiştirip ortalığa salanları affetmeyecek.

SURİYE'NİN GELECEĞİ VE GÜNEYBATI KÜRDİSTAN

Konuya terminolojiye dair bir notla gireyim. Kürd medyasında ve siyasetçilerinin dilinde Suriye işgali altında kalan Kürdistan parçası için kullanılan Güneybatı Kürdistan ve Batı Kürdistan ifadelerinden tercihimin neden Güneybatı Kürdistan olduğuna değinmek istiyorum. Açıkçası bir coğrafya için iki farklı terimin kullanılması hem okur hem de yazar için yorucu bir durum.

Öncelikle, Batı Kürdistan dendiğinde, genelde Alevi Kürdlerin yaşadığı bir coğrafyayı anladığımı, o coğrafyanın ve o coğrafyada yaşayan Kürdlerin özel bir durumları olduğunu; günü geldiğinde geri kalan Kürdistan'dan farklı bir içerik ve yaklaşımla ele alacağımızı düşündüğümü belirteyim. Bu bir. İkincisi, Kürdistan haritasını elinize alıp baktığınızda (ki pek çok Kürd'ün bu işi ne kadar az yaptığını çok iyi biliyorum) Kürdistan'ın batısında Malatya, Antep, Maraş, Adıyaman ve Afrin'i içeren bir bölge olduğunu görürsünüz. Salt Suriye'de kalan Kürdistan parçasına baktığınızda ise, ağırlıklı olarak Cizre'nin güneyinde kalan, Qamışlo merkezli bir bölgeyi konuştuğumuzu görürsünüz. Bu bölgenin Kürdistan haritasının batısında falan olmadığı nettir. Yazar ve siyasetçiler, 1) ezberle iş yapmayı bırakmalılar, 2) ele aldıkları ve dönüştürmekle yükümlü olduklarını hissettikleri objeyi bilmek zorundalar.

Bu gerekli girişten sonra Güneybatı Kürdistan'la ilgili, dünya gündeminde Suriye eksenli devam eden gelişmelere dair kısa bir yorum yapmak istiyorum.

CNN, BBC World, Al Jazeera, EuroNews gibi global yayın kuruluşlarını takip edenler elbette farkındadırlar ki dünyanın bir numaralı gündem maddesi Suriye. Hiç şüpheniz olmasın ki, diplomasi masalarının da, yani paylaşım kavgası güdülen kapalı kapıların ardının da bir numaralı gündem maddesi Suriye. Ve elbette bizim Güneybatı Kürdistan bu paylaşım savaşının merkezinde.

Bu masada Türklerin ne istediğine dair hiçbirimizin şüphesi yok. Türk ırkçılığı ve onun yaslandığı Türk sömürgeciliği mevcut statükonun devamını, Kürdlerin sindirile sindirile asimilasyonuna devamı istiyor. Bunu elde edebildiği sürece ırkçı Türk Devleti'nin dünya devletlerine vermeyeceği taviz yok. Buna ve nedenlerine, bir önceki yazıda söz verdiğim 'Kürdistan'ın Jeopolitiği ve Jeostratejisi' yazı dizisinde genişçe yer vereceğim.

Son günlerde Suriye'de Arapların kendi içlerinde çatışmayı yükselttiklerini okuyoruz. Şam'ın kenar semtlerine kadar ilerlemiş iç çatışmalar bir süredir de Antakya'ya komşu İdlib kentinde yoğunlaşıyor. Hatay'dan sonra Türkler Antep'te de olası mülteci akınına hazırlık maksatlı 'geçici' kamplar açmaktan bahsediyorlar.

Geçici kelimesini tırnak içine almamın maksadı şu. Türkler Amerikalılar, Fransızlar ve İngilizlerle Suriye'nin akibeti üzerine yürüttükleri müzakerelerde kendi ülkelerinde mülteci kampı istemediklerini, insani yardımı Türkiye'ye komşu Suriye topraklarında kabul edebileceklerini şart koşuyorlardı.

Kürdler için yabancı olmayan Türkiye'ye komşu Suriye toprakları elbette bizim Güneybatı Kürdistan'dır. Türklerin bu topraklarda herhangi bir insani yardım dertleri olmayacağını biz elbette biliyoruz. Dünyanın geri kalanının da bilmediğini sanmayın.

Türklerin Hatay'dan sonra Antep'in İslahiye'sindekilerle devam eden yeni mülteci kampları açması diplomasi masasında istediğini elde edememesi olarak okunmalıdır. Bir ihtimal ki bunu Türklere Kürdistan vizesi verilmemesi olarak da okuyabiliriz.

O ya da bu. Her koşulda Kürdlerin Güneybatı'da ne yapması gerektiği üzerine konu üzerine yazanlar olarak bize düşen Kürd örgütleri arası birlik politikalarını desteklemek, farklı  politikaları anında eleştirerek elden geldiğince engellemeye çalışmaktır.

Tarih boyunca her darbeyi tenhalarda tek tek kandırılmakla yemişiz. Çözüm birlikte, birlik halinde bağımsızlıktan yana ulusal tavır almakta. Stratejide bir bütün Kürdistan topyekün kurtulamadığımıza göre parça parça kurtulacağız. Güney'i hemen hemen kurtardık. Geriye dönüşü olmayan ilerlemeler kaydedildi orada.

Sıra Güneybatı'yı Güney'e eklemlemekte. Bugün Güney'in keyfini sürdüğü güvenlik yarın Güneybatı'ya da sağlanabilecek olsa; Türklerin Güneybatı'ya da saldıramayacağının garantisi olsa, emin olun Kürdistan'a ve geleceğine dair çok farklı, neşeli ve derin stratejileri yazılarımıza konu ediniyor oluruz.

Güneybatı + Güney Kürdistan parçalarından oluşan Kürd veya Kürdistan Koridoru eğer Amerika için İran saldırısında bir lojistik koridoru ise, Kürdler için Güney Kürdistan'da bugüne 2003'ten bu yana elde edilen kazanımların en az bir on misli ile çarpılması demektir.

Denizleri Kürdistan'a yaklaştırmaktır Güney'in Güneybatı'ya kavuşması.

M. Husedin (@MHusedin)
http://husedin.wordpress.com/

Hiç yorum yok: