26 Mart 2012 Pazartesi

‘Devlet Kandırır, Amacını Gizler’ Gündem de Bunu Açıklar!

Gündem’i kapattılar. Neden? Çünkü bu gazete hem Newrozlara karşı patlatılan gaz bombalarının zehirli bulutlarını, hem de halkın bilincine atılan „istihbarat“ bombalarının köreltici sisini dağıtıyor.
Hakikat bizim biricik silahımız.

O halde hakikatleri yazmaya devam edelim.

Başbakan Seul’e giderken „PKK ile savaş uzantısı BDP ile müzakere“ dediğinde, içimden Ahmet Altan’ın ifadesiyle şöyle dedim: „Zavallı Başbakan, hastalık zihnini iyice bulandırmış…“
Ama öyle değil. Seul’de ABD Başkanı Obama ile yaptığı görüşmenin sonunda, Obama’nın açıklamalarının ardından Başbakan şöyle dedi:

„Tabii bölücü terör örgütü ile verilen mücadelede ABD’yi yanımızda görmek bizleri ayrıca memnun etmiştir. Bölücü terör örgütü ile mücadelemiz zaten devam edecektir. Ama siyasi uzantılarıyla da müzakere etme şansımız mevcuttur.“

„Bölücü terör örgütünün siyasi uzantısı BDP“ denince siz bundan ne anlarsınız?

Herhalde „doğal“ bir tanım söz konusu değil burada. Ortada bir „bölücü“, hem de „terör“ örgütü varsa ve BDP de onun „uzantısı“ ise, yapılacak iş, Türk hukuku açısından belli değil mi?

Belli. Türk hukuku, Terörle Mücadele Kanunu, Türk Anayasası, Türk Yargısı, Türk Yargısının „Özel Yetkili“ Mahkemesi, nerede bir „bölücü terör örgütü üyesi ve uzantısı“ varsa tutuklar. Tutukluyor da.
Bu durumda Başbakan’ın bu „uzantılarla müzakere“ lafını nasıl yorumlamak gerekir? Acaba Taraf’taki Cemaat’in „gizli“ çekirdek kadrosunun, Zaman Gazetesi „ideologlarının“, eski rütbeli patronları hapise giren ve yeni patrona kapılanan Bila’ların dediği gibi Hükümet „BDP’yle müzakere“ sürecini mi başlatıyor?

Bir bakalım...

Başbakan bu „münasebetsiz“ „uzantı“ tanımıyla, şöyle demiş oluyor: „Sen bölücü terör örgütünün siyasi uzantısısın, gördüğün gibi uzantı olduğun için yedi bin üyeni tutukladım, eğer Apo’dan kopar ve PKK’yle arandaki mesafeyi açarsan söylediğim cümlenin ‘müzakere’ kısmını hayata geçiririm, yok Apo’dan kopmaz ve PKK’yle arandaki mesafeyi açmazsan, söylediğim cümledeki ‘uzantı’ kısmını gündeme getiririm ve 7 bin ‘uzantıya’ yaptığım gibi seni tümden ‘infaz’ ederim“... 

Başbakan’ın ABD Başkanının önünde söylediği sözlerin anlamı bu…

Bir devlet „müzakere“ yapmak istediği örgüte, eğer müzakere sözü samimiyse, o örgüt „illegal ve silahlı„ bir örgütün „uzantısı“ demez. Belki o örgütü zorlamak, diyelim ki Kürt halkı arasında bölünme yaratmak için bazı şartlar öne sürebilir, örgütün içinde zayıf kişilikleri etkilemek, onları bu şartlara razı etmek isteyebilir. Ama hiçbir devlet müzakere edeceğini açıkladığı örgütü „illegal“ ya da kanun dışı ilan etmez.

Ederse ne olur? Ederse bu „infaz“ planının bir adımı olur.

Başbakan bu sözlerle birinci olarak Batılı devletlerin, belki de Obama yönetiminin „müzakere“ talebini sözüm ona „kabul“ eder görünüyor. Onların „müzakere“ taleplerine, „artık Oslo’da olduğu gibi değil de, Oslo’da sizlerin de katılımıyla görüştüklerimizin ‘uzantılarıyla’ görüşürüm“ diyerek yanıt vermiş oluyor. Ama aynı zamanda Oslo müzakerelerini nasıl bir oyalama yöntemiyle çıkmaza soktuysa, aynı şekilde BDP’yle müzakereleri de, daha başlamadan işte bu „uzantı“ lafı ve „uzantı olmaktan vazgeç“ şartıyla imkansız hale getiriyor. Getirince de geriye, hem PKK’ye karşı savaş, hem de BDP’yi tasfiye etme şıkları kalıyor…

İnsanın, „cin olmadan şeytan çarpacaklar“ diyesi geliyor.

Ve bir de bakıyoruz, Bülent Arınç, Başbakan’ın „onlar dürüst olmazsa başkalarıyla olur“ sözlerinin „icrasına“ başlıyor. Dün AKP’nin „yeni Türkçü ‘Kürt’ İslam partisi“ oyunu hakkında yazdım. „İnfaz memurları„ndan söz ettim. Bakın Arınç ne diyor:

„Siyasal bilinçlenme olumlu seyrediyor. 30 yıl sonra Kemal Burkay Türkiye’ye geldi. Zamanında kaçmıştı. Düşünceleri ve kurduğu partiler itibariyle örgütle yakın bağlantı içindeydi. Şimdi örgüt onu tehdit ediyor. İbrahim Güçlü, Muhsin Kızılkaya terör örgütünün kendi içindeki cinayetleri ortaya çıkarma çabası içindeler. Bunlar geçmişte yoktu. Bugün bazı partilerde var.“

Elbette bu sayılanlar göstermelik. „Uykuya yatırılanların“ önünü açmak ve asıl „infaz memurlarını„ gizlemek için isimleri kullanılıyor...

Hükümetin „gizli“ amaçları var. „Kandırmak“, „hile“ yapmak bunların mesleği… Hükümetin „yeni stratejisi“ hakkında yazan Zaman yazarı Mümtazer Türköne devletin stratejisi hakkında bakın ne diyor:

„Düz yoldan giderseniz, öngörülür hale gelirsiniz ve kaybedersiniz. Baskın yememek, karşı tarafı aldatmak ve asıl amacınızı gizlemek için dolaylı yolu, yani bir stratejiyi uygularsınız.“

Evet…Böyledir. „PKK ile savaş ve siyasi uzantısıyla müzakere“ lafları, zayıf kişilikleri „aldatmak“ amacıyla edilmektedir ve onun gizli amacı otuz yıldır yok edilemeyen „dağı“ değil, ama onun „uzantısı„ ilan edilen BDP’yi „infaz“ etmek ve onun yerine sahte bir „Kürt partisi“ kurmaktır. Cin fikirli „dağa“ bundan sıra geleceğini düşünmektedir.

Eh. Türköne bu yazıyı okuduğunda, „vay canına, ‘öngürülür hale geldik, o halde kaybettik’ diye saçını başını yolacaktır.

Gündem işte bu kandırmacaları ve gizli amaçları ortaya çıkardığı için kapatıldı.

VEYSİ SARISÖZEN

Hiç yorum yok: