30 Mart 2012 Cuma

Cennetin Kapısı ve Kürt Çocukları

‘Kim ki var gelmiş ve gelecek bu dünyada, her birinden bir örnek kapıların ardında, zindanda.
Kaabil gibi öldürmeyi öğreten, Musa gibi elinden bir kaza çıkaran,
Devletle çalan, dirhemle alan.
Süren zindanda sürülen zindanda. GADDAR ZİNDANDA MAĞDUR ZİNDANDA. Namus karalayan zindanda, namus aklayan zindanda. Kan döken zindanda kanı dökülen zindanda.
Zalim zindanda mazlum zindanda.”
Nazan BEKİROĞLU
***
12 Eylül’ün torunları olan bir çocukluğu anlatmak, nedense 12 Eylül çocuklarını anlatacak hafızamızı zayıflatıyor... Günümüzün flaşları, geçmişimizin anılarını kendine doğru çekip iki tarihi birbirine yakınlaştırıyor. Psikolojide, sonraki öğrenilenlerin, önceki öğrenilenleri unutturması -siz bunu ‘aratması‘ olarak okuyun- gibi.

Kürt çocuğu olmak; Cumhuriyet’ten Cemaat’e, TMK Yasası’ndan tecavüze kadar uzanan bir bürokrasi... Evet, tecavüze uğramak, maalesef devlet eliyle direk ya da endirek olarak başınıza gelebilecek olan muhtemel bir bürokrasi süreci artık... Hani şu, kimlik çıkartırken, başınıza gelebilecek en ufak başka bir olay türünden, bir bürokratik sorun gibi çok basit...

Sodomist bir mantıkla bir ülkenin yönetilmesi, zihinlerin Sodomvari mantıkla kendini yaşatabilmesi, ancak; hukuksuzluğun insan vicdanına uğramadığı bir coğrafyada gerçekleşebilirdi. Yani tecavüz kaçınılmazdı bu topraklarda... Bu ülkede üzgünüm ki; geniş bir zihniyetin kortekslerinin içindeki cennetin hurilerinin yolu, Kürt çocuklarının bedenlerinin üzerinden geçiyor görüldüğü kadarıyla.

Ağır çekim bir tren kazası gibi gelen ve bu toplumunsa hep bakıp durduğu TMK Yasası, artık günde 5 vakit, haber ajanslarında kendisini zikrettiren bir besmele. Bir dönem Evren’in masal(!) kitaplarının arasında sıkışmış ‘demokrat çocukluk’tu 12 Eylül’de tutuklanan çocuklar. Şimdi de Kur’an-ın arasına konup eziliyor, görünürde yalnızca birkaç TMK mağduru çocuk sandığımız, ama diğer adli(!) suçlu diye anılan çocukların tümüne varana kadar, tüm ülkem çocukluğu, AKP eliyle... Şimdi, kimse bana ne alakası var demesin Kur’an’la, kitapla! Madem bu ülke Müslüman, madem bu devlet, bu halk ve Meclis Müslüman, bana da sesini çıkarmayanlara bu eleştiri hakkı ve bu teşbih mübah oluyor.

Tecavüz, taciz ve hak ihlallerine ilişkin hergün yeni bir açıklamayla Kürt çocukları, aslında bir bakıma, ‘Türkiye’deki cezaevleri’ konulu kitabın tozunu aldırtıp, kapağını açtırtıyor. Rahle’nin üzerindeki Kürt çocuğu haberleri, hiç de cennet’i izah etmiyor ve hiç de cezaevlerindeki çocukların görüntüsü, ne Meclis’teki meleklerimizin yeminlerine ne de “camilerimiz medreselerimiz, minarelerimiz kışlalarımızdır” diyen Tayyip’sel ‘Ezan’ın me’aline uyuyor. Bu durumda, AKP’ye oy vermiş olan Türkiye’nin en az yarısı, uyuyor.

Garibim Kürt çocuğu, gözaltı ve cezaevleri süreçlerinde acı çekerken, kurtulmak için cümle başı dua etsin, ne mülki, ne vicdani ne de İlahi Adalet onu duymuyor.

“Bize tekme tokat girişiyorlardı, sonra da 5’er dakikalık din dersleri veriyorlardı“ diyen çocuklara; kendisine sözümona yardım(!) edecek olan psikolog için “psikolog elimde kalacaktı“ diyen öfkeli çocuklar da ekleniyor.

İnsanın hakları kurumuna yaptığı açıklamasında belirtecek kadar ruhunun çelişkilerle donatıldığı bir başka çocuk, ve cennet bahçesi ve bekçisi var bizde. Çocukların bedenlerinin de adli(meclis-i) vücutların altında ezilmesi çok da şaşırtıcı gelmiyor... Şaşırtıcı olan şudur ki; hala cenneti kitapların arasında bulacağını düşünen inançlı insanların, bu ironiyi garipsemeyip... üstüne şükretmesi:

Türkiye’de artık şükredilen durum şunlardan ibaret: Şükür, bugün de bana tecavüz eden olmadı, akıllı oldum... şükür, ülkenin Batısında doğmuşum... şükür ki; Kürt değilim!.. şükür ki; din diye bir olgu var ve ben Tanrı’yı yarattım! Ve O’nun adına, hala ne yapsam masumum şu ülkede!!! şükür de şükür bu ülkede...

“Bugün Allah için bir Kürt çocuğuna tecavüz ettim”, mantığıyla o günü huzurla(!) tamamlayan, oruç tuttuğu ayda, yüreği Başbakanı ile taaaa Somali’ye gidebilecek kadar miyop ama, sokağındaki taşlar niye yerinden oynuyor diye düşünmeyip, Kürt çocuklarına karşı anlayış cimriliğine varacak kadar hipermetrop vicdanlı Müslüman geçinen kimse ve insanların duaları tutar mı bilmiyorum... 

Devletin, duaların ve duvarların ardında işlediği suçların niteliği ve niceliği; kurbanının ne cinsiyetine, ne yaşına bakıyor. Zaten; bir tecavüz toplumu olan Türkiye’de, “bi tecavüz, bi cezaevi; bi taciz bi kurşun, bi ‘piçiz’ bi ‘yüceyiz’”... almış başını gidiyor...

Üç-beş seanslık psikolojik yardım vb. ile de çözülebilecek bir statistik olmayan bu rakam ve travmalar, tecavüzle etnik temizlik(!) arasındaki bağı ortaya koyuyor. Beni asıl düşündürense, bunca yıldır bu devlet bunları pek ala görünmez kılabiliyor ve bu millet de bunları görmek istemezse görmüyor.

Savaş stratejisine hergün üç vakit secde eden devlet, Allah yolunda(!) Kürt çocuğuna tecavüz ederek kendisine cennetin yolunu açıyor! Kürt sorununun, kendi deyimleriyle “sosyal ve kültürel” dedikleri yanlarına; tecavüzün, asimilasyonun bir parçası olması özelliğini de psikolojik savaş yöntemi olarak ekleyip, ardından “Amin” diyor... Türkiyeli Müslümanlar irem’de cennetin kapısının önünde bekleyip, camilerin önünde burhan ola dursunlar; Erdoğan ise, ‘yeni tipte bir peygamberliğe’ soyunuyor ve Türklere cennetin kapısının anahtarını, adli koğuşlarda dağıtıyor. Haydi Bismillah!!!

Bugünlere nasıl gelindi: Tabii ki, sistematize edilmiş bir mağduriyetle.

Sistematize edilmiş mağduriyette, bu çocuklar hem savaş esiri olarak görülmekte, hem de savaş ganimeti olarak… Çünkü biliriz ki, savaşta esir ya da ganimete tecavüz etmek hak olarak askerlere verilmiş bir ödüldür.

TMK ile istismar edilmelerine engel olunamadığı için, şimdi çocukların tecavüz ve cinsel tacizle istismarına tanık oluyoruz. AKP’nin uygulamalarına göre, eğer akıllı biriyseniz, Müslümanlık zor değil! Kadir Gecesi, oturup sabaha kadar dua edip günahlarımızdan arınmak yerine, önümüze gelen bir Kürt çocuğuna tecavüz etmek ya da onu öldürmek, daha kolay bir yöntem olarak görünüyor. Ama öte taraftan, benzer sindirme istismarı, adli çocuklara da yapılmaktadır ve henüz bunlar açığa çıkartılmıyor.

Burada bir not düşmem gerekebilir: Yukarıdaki düşüncelerim, Müslümanlıktan ziyade; AKP’ye inanan Müslüman kesimin idealizmi ile, AKP’nin uyguladıkları arasında bir çelişki olduğunu düşünmemle ilgili bir durumdur. Bu çelişkiye rağmen, hala nasıl oluyor da, birileri AKP’ye inanıyor, anlamamamla ilgili bir durumdur...

İkinci bir nokta ise; TMK mağduru çocuklara, üç maymunlar sürecinde desteklerini sunmuş olan Müslüman’lardır. Kendimce, onlara teşekkür ediyorum.

GÜLNAZ DUMAN BİLGE

Hiç yorum yok: