29 Şubat 2012 Çarşamba

Mezhep Kavgasına Hazırlık Ve Taraf’a Dostça Uyarı

Veysi Sarısözen
 
 
Baransu, Cemaat’in MİT’e karşı başlattığı ve hükümeti de hedef alan operasyonda rol oynayan bir gazeteci. MİT Müsteşarı ve diğer MİT mensuplarının “şüpheli” sıfatıyla sorguya alınmak istendiği gün, bu gazeteci, hem kendisini “takip” eden iki MİT elemanını “yakalattı”, hem de MİT’in Taraf yazarlarını, casusluk şüphesiyle dinlettiğine dair belgeleri “elde etti.”

Böylece Cemaat’e yakın savcı-polis operasyonuna, Cemaat dışı “liberal-demokrat” çevreleri ve Taraf gazetesini alet etmek için, kimliğini deşifre etme pahasına harekete geçti. Belli ki Baransu Cemaat’in MİT operasyonunda en başından beri yer almıştı. Nitekim Roboski Katliamı’nda MİT’in “rolü” hakkında ilk haberi de o yapmış, katliamın MİT tarafından verilen bir “istihbarat” yüzünden yapıldığını yazmıştı.

Cemaat; MİT operasyonunu, Başbakan’ın hastalığı nedeniyle ve panik içinde aceleyle başlattı ve yüzüne gözüne bulaştırdı. Gerçi, MİT Müsteşarı kazara boş bulunup savcının çağrısına icabet etseydi, bu işlerden anlayanların dediğine göre, tutuklanması mutlaktı. Ve böyle bir tutuklama Cemaat’in MİT’te yapmak istediği temizliği büyük bir gürültüyle başlatmış olacaktı. Ve Cemaat Erdoğan sonrasına stratejik bir hazırlık yapacaktı. Olmadı.

Ama şimdilik olmadı.

Baransu Cemaat’in has yazarlarının sütre gerisine çekilmesine rağmen, MİT’e karşı opereasyonun devamı için vargüçle çalışmayı sürdürüyor. Şöyle yazıyor: “Bu ekip de tıpkı Ergenekoncu, Balyozcular gibi yargı önünde yaptıklarının hesabını verecek.”

Onun yazdıklarından anlaşılıyor ki, hem bu operasyon sürecek hem de bu operasyon yalnız Türkiye içi iktidar kavgasıyla sınırlı değil. İran-Suriye sorunuyla ve Ortadoğu’da yaklaşan “mezhep savaşlarıyla” ilgili.

Yazdığı bir yazıda, ordudaki “yapılanmalarla” ilgili açıklamalar yaptıktan sonra şöyle demişti: “Askerin yanı sıra harekete geçen bir kurum daha vardı; MİT. Benzer bir çalışma orada da yürütülüyordu. Ordu ve Yargı içerisine çöreklenmiş ‘mezhepsel’ yapılanmanın benzeri, başta dindarları olmak üzere, milliyetçileri ve ülkenin ‘ötekilerini’ raporluyor, hazırlanan raporlar tek elde toplanıyordu.”

Baransu’nun sözünü ettiği “mezhep”, Alevilik.

Böylece MİT operasyonunun “yönü” hızla MİT içindeki “Alevilere” karşı çevrilmiş oldu. Şimdi MİT Müsteşarı’ndan çok, “onun etrafında toplanan Aleviler” hedef tahtasına konuyor. Baransu, bir Alevi MİT yetkilisinden söz ederek şöyle yazıyordu: “Ancak emekli olmasına rağmen, 20’nin üzerinde yakın akrabasını MİT’e yerleştirmiş, 1996’nın sonunda hızla hayata geçirdiği ‘mezhepsel’ örgütlenme içinde yer alanlar da MİT’te üst düzey yönetici pozisyonuna gelmişti. 1970’lerin ortasında başlayan çalışma, 28 Şubat sürecinin olağanüstü dönemiyle ivme kazanmış, ‘devlet ele geçirilmişti’. Ekip kurumda etkin pozisyonunu halen koruyor. Ekibin içinde yer alan bazı isimlerin yakın akrabaları ise, bazı terör örgütleri içinde üst düzey yöneticiler. “

Bizler, MİT’in içinde kimin kiminle yapılaşmalar kurduğunu ve bu yapılaşmaların neler yaptığı bilemeyiz. Baransu’nun MİT’te “Alevi yapılanması” ile ilgili iddialarını yanıtlamak MİT’e düşer. Ama aklı başında herkes bu “mezhepsel yapılanma” hakkındaki lafların nasıl büyük bir tehlikeyi işaret ettiğini bir bakışta anlayabilir.

Belli oluyor ki, Cemaat Türkiye’yi Irak’ta süren, Suriye’de artık kanlı bir kavgaya dönüşen “mezhep kavgasına” hazırlıyor. Bu kavganın bölgede ABD yanlısı Sünni çoğunluklu devletlerle İran arasındaki savaşların arifesi olduğunu da unutmamak gerekiyor. Ajan mıdır, meczup mudur, provokatör müdür yoksa fanatik midir bilinmeyen bir takım adamların “mektuplarından” ve “konuşmalarından” yararlanarak, bir takım resmi kurumlardaki Alevi bürokratlara karşı yapılan bu kışkırtma, Ortadoğu’da gelişmekte olan “mezhep savaşları”na Türkiye’nin karışmasından önce Cemaat’in “cephe gerisini” Alevilerden temizleme adımları attığını gösteriyor. Böylece Gülen’in Aleviliğe karşı önyargıları, şimdi iktidar kavgasında ve “mezhepler savaşında” ölümcül bir silaha dönüşüyor.

Devlet bürokrasisinde farklı kanatların birbirlerini temizlemesi devlet olmanın gereğidir. Çok geçici taktik önemlerine karşılık, esasında böyle boğuşmalar stratejik açıdan önemsizdir. Ama boğuşma bu kurumlarda “mezhep savaşları” halini alırsa, o zaman iş bürokrasi içi bir iş olmaktan çıkar, milyonlarca Sünniyle, milyonlarca Aleviyi karşı karşıya getirecek tehlikeli bir oyuna dönüşür.

Baransu’nun MİT içinde herhangi bir “yapılanmadan” değil, örneğin “Ergenekoncuların uzantılarından”, “darbecilerin yardakçılarından” değil de, “mezhepsel yapılanlanmalardan” söz etmesi, Cemaat’in çok tehlikeli bir oyun oynamakta olduğunun işareti sayılmalıdır. Durumu tersine çevirmek için girişilen bir kumar: “Devleti Cemaat değil, Aleviler ele geçiriyor.”!!!

Taraf gazetesi giderek devlet içi, servisler arası kavgaların aleti haline geliyor... Altan kardeşlerin AKP’ye karşı artan muhalefeti, ustalıkla Cemaat kanalına akıtılıyor. Taraf gazetesinde bu gidişe dur diyecek yok mu?

Kaynak: Özgür Gündem

Hiç yorum yok: