17 Kasım 2011 Perşembe

Suriye'yi Satan Satana...


Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik tehditleri arttı. Arap ülkeleri seslerini yükseltti, Batılı ülkeler elçilerini çekmeye başladı, AKP hükümetinin desteklediği Müslüman Kardeşler, Suriye’ye yönelik bir müdahalenin “Türkiye’den gelmesini” istedi.!

Anti-Kürt ittifakında Başar El Esad’ın “yakın dostu” olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “iyi dostu” Esad’ı ilk terk eden liderlerden biri oldu. Erdoğan bugünkü bir açıklamasında “Suriye, enerji kaynakları konusunda yeterince zengin olmadığı için dünyada yeterince izlenmiyor, Libya kadar yankı uyandırmıyor olabilir" iddiasında bulundu.

Öyle anlaşılıyor ki Erdoğan, Esad için de Libya lideri Kaddafi için aynı sonu istiyor. Kaddafi 7 aylık bir savaşın sonunda önce linç, sonra infaz edildi, ardından da tüm dünyaya izlettirildi. Kaddafi, NATO’nun direk katlettiği ilk devlet başkanı oldu.
LİBYA’NIN PETROLÜ OLDUĞU İÇİN Mİ ERDOĞAN İLGİ GÖSTERDİ?


Erdoğan “enerji kaynakları” olmadığı için Suriye’nin yeterince izlenmediğinden yakınıyor. Peki sormazlar mı Kaddafi’nin petrolü olduğu için mi Erdoğan Libya ile bu kadar ilgilendi, elinden insan hakları ödülünü aldığı bu Libya liderini anında satmaktan çekinmedi? Erdoğan Libya’ya NATO müdahalesine önce karşı çıkmış, ardından “gerekli” olduğunu savunmuştu.

Libya’ya yapılan askeri müdahale “Arap Baharı” ya da “halkların baharı”na yapılan en büyük darbe oldu. Belki de bundandır AKP hükümeti, bu tür müdahalelerin hızlanmasını istiyor. Görünüşte ise Arap Baharı’nı destekliyormuş gibi bir hava yaratıyor.

İstanbul’da oluşturulan Suriye Ulusal Konseyi’ne de AKP’nin açık desteği, bu “muhalefet” konusunda ciddi soru işaretleri bırakıyor. Özellikle Kürtler, 90 yıldır haklarını inkar eden ve bastıran bir devletin arkasında olduğu bir “muhalefete” güvenmiyor. Nitekim Müslüman Kardeşler’in öncülük ettiği bu muhalefetin Kürtlere ilişkin politikası konusunda bugüne kadar hiçbir açıklama olmadı. Aksine AKP hükümetiyle yapılan bir anlaşma, sözkonusu muhalefetin Kürtlerin haklarını tanımayacağı ve Türkiye’ye müdahale olanağı tanıyacağını ortaya koymuştu.

MÜSLÜMAN KARDEŞLER: MÜDAHALEYİ TÜRKİYE YAPSIN

Müslüman Kardeşler’in lideri Muhammed Riad Şafka düzenlediği basın toplantısında “Suriye halkı, Batı’nın aksine Türkiye’nin müdahalesini kabul edebilir. Ancak bu müdahalenin amacı Suriye halkını korumak olmalı” dedi. Şakfa, “Komşumuz olarak Türkiye’den daha fazlasını bekleyebiliriz” diye ekledi.

RUSYA VE ÇİN’DEN TARAFLARA ÇAĞRI

Batılı ülkeler ile Türkiye’nin aksine Rusya ve Çin ise şiddetin tek taraflı olmadığına dikkat çekerek ilgili taraflara çağrıda bulunmayı tercih etti. Çin Dışişleri Bakanı sözcüsü Liu Weimin, “Suriye’deki ilgili tarafları şiddete son vermeye, ulusal istikrarı ve mümkün olduğu anda normal düzeni tesis etmeye çağırıyoruz” dedi. Çin, Suriye rejiminden eylemcilerin serbest bırakılması ve silahlı güçlerin şehirlerden geri çekilmesini öngören Arap Birliği planını uygulamaya koymasını istedi.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Bizim de desteklediğimiz 2 Kasım’daki Arap Birliği inisiyatifi bir çok noktayı içeriyor. Birincisinde nereden gelirse gelsin şiddetin durulması isteniyor” dedi. Lavrov, “Bu önemli bir tespit, zira Suriye’deki şiddet sadece hükümetsel yapılardan gelmiyor” diye ekledi.

ARAP BİRLİĞİ’NDEN ULTİMATOM


Arap Birliği de Suriye’ye baskıya son vermesi için 72 saat süre tanıdı. Birlik, aksi halde Şam yönetimine ekonomik yaptırım uygulama tehdidinde bulundu. Ayrıca Fransa ve Fas da Suriye’deki elçilerini geri çağırdı.

TEK YANLI HABER BOMBARDIMANI

Tıpkı Libya savaşında olduğu gibi Suriye’de yaşananlar konusunda da Batılı medya tek yanlı haber pompalıyor. Uluslar arası haber ajanslarının Suriye içindeki şiddet olaylarına ilişkin temel kaynağının ise Müslüman Kardeşler’e ait olduğu belirtilen Londra merkezli İnsan Hakları Gözlemevi olması dikkat çekiyor.


SURİYE’YE KÜRTSÜZ DEMOKRASİ ARAYIŞI

Suriye’ye yönelik tehditlerde bulunan ve şiddete son vermesini isteyen ülkelerin hiçbiri aynı ülkede yaşayan Kürtlere dair tek kelime etmiş durumda değiller. Bölgenin en önemli sorunu olan Kürtler görmezden gelinerek Suriye’ye demokrasi vaatleri, gerçek demokrasi yanlıların ikna etmiyor. Oysa, Kürtlerin Suriye’deki ayaklanması ve mücadelesi Arap Baharı’nın başlamasından yıllar öncesine dayanıyor.

Mart 2004’te Kürtler ayaklandığında kendilerine bugün özgürlükçü diyenlerin hepsi Kürtleri yalnız bırakmış, Esad rejimi 30 Kürdü katletmişti. Kürtlerin ne dün ne de bugün Esad rejimine hiçbir sempatisi bulunmuyor, ancak Batılıların muhalefet olarak sunduğu harekete de, Kürt inkarı üzerine şekillenmiş Türkiye iktidarı ile ortaklığı nedeniyle bir sempatisi yok.
Esad rejimi ile uzun yıllardır işbirliği içinde olan Fransa ve Türkiye ile Arap ülkeleri, bugün tek tek bu rejimi satıyor. Tıpkı Libya lideri Muammer Kaddafi örneğinde olduğu gibi.

Hiç yorum yok: