15 Kasım 2011 Salı

Her Dönemin Adamı Fetullah Gülen Kimin Ajanlığını Yapıyor?



Fetullah Gülen’in yazarları bize diyor ki “Hocaefendinin söyledikleri öyle değil. Hoca öyle demek istememiş.” Yani diyorlar ki “Kürtlerin kökünü kazımak, 500 değil, 5 bin değil 50 bin de olsa öldürün!” dememiş. İnsan Allahtan korkar, biz mi Fetullah Gülen’in kılığına girip de başımıza takke takıp o sözleri ettik. Kendi sitenizde yayınladınız.

“Polis, öğretmen, sağlıkçı, savcı gitsin onların alyuvarlarına-akyvarlarına girsin! Kuşatsın çembere alsın altını üstüne getirsin” diyen Fetullah Gülen değil mi? Etrafında “amin amin!” diye sesler çıkaran da sizler değil misiniz? Yok Efendim Fetullah Gülen’in konuşmasının tamamında öyle demiyor muş? Ne deniyormuş peki “NATO, istihbaratlar, ordular, polisler valiler birlikte hareket etsin ve bu şakilerin kökünü kazısın” denmiyor mu? Hem söylüyorsunuz hem de söylediğinizi inkar ediyorsunuz! Yakışır mı dini bütünlere! Sanki biz her söyleneni yazıyoruz? Öyle her söyleneni yazsaydık,“Fetullah Gülen’in uyuşturucu kullandığı için gözaltı torbacıklarının büzüldüğünü” yazardık. Ya da “Fetullah Gülen’in ABD’deki o çiftlikte harem kurduğunu” yazardık.

Ama bu tür spekülasyonlar yerine Fetullah Gülen’in neler söylediğini bizzat kendi ağzından verdik. Konuşmasının özeti de Kürt soykırımı ve Kürtler üzerinde yeni bir katliam fetvası içeriyordu. Bunun için hiç kıvırmayın. Ya Kürtlerden özür dileyeceksiniz ve bu yanlıştan vazgeçeceksiniz ya da yapılan eleştirileri olgunlukla kabul edeceksiniz. Çünkü sadece Kürdistan’da değil, Türkiye ve Avrupa’da da Fetullah Gülen’e yönelik büyük bir tepki var. Kürtlere mikrofonu uzatın bakın bakalım Fetullah Gülen ve şürekası için ne düşünüyorlar? Biz her gün onlarca halk görüşü yayınlıyoruz. Fetullah Gülen’i “Bel’amlık, münafıklık, ırkçılık, neonazi, faşist vb” sıfatlarla tanımlıyorlar. Ne yapabiliriz ki!

FETULLAH GÜLEN ZAMANCILARI FIRÇALADI MI?

Bunun için hiç boşuna Fetullah Gülen’i yüzyılın insanı olarak göstermeye çalışmayın. O testi kırıldığında kirli çamaşırlar ortaya kötü saçılacak. O’nu bir “alim, entelektüel ve din alimi” olarak göstermeye çalışanlar da var. Gülen’in “yeni demokratik Türkiye inşa ettiğine” inanmamızı isteyenler de var. Hatta Gülen’in askeri vesayet rejimine karşı olduğunu savunanlar da az değil. Zaman gazetesinden Ekrem Dumanlı, Bülent Korucu, Abdulhamit Bilici, Hüseyin Gülerce ve dahası yazıyor, savunuyor Fetullah Gülen’i ama nafile!.. Ya bunlar geçmişlerini bilmiyor Fetullah Gülen’in ya da maddi çıkarları fazla olduğu için gerçekleri yazmıyorlar. Ya da son dönemde çizilen karizması için Fetullah Gülen’den ağır bir fırça yediler!

GECE BARDA GÜNDÜZ CEMAATTE!

Bir kere Gülen’in örgütleme ve çalışma alanlarındaki yaşam tarzlarına bakın, “ağabeyler” “hocalar” ve bazı evlerde gestapoların kamplarındaki totaliter yaşamın izlerini görürsünüz. Farklı düşünce, başka gazeteler ya da televizyon kanallarının izlenmesi yasaktır. Değişik fikirler içeren kitapların okunmasına izin verilmez. Tek dil, tek din, tek bayrak ve tek millet asal eksenlerini oluşturuyor bunların. Yurtdışındaki öğrencilere ve çalışanlara danışmanlık yapıp onlara konaklama vb. alanda maddi yardımda bulundukları için istedikleri her şeyi yaptırmayı kendilerine hak buluyorlar. Yani insani bir yardım değil, karşılığını alacakları bir çıkar ilişkisi var. Türkiye ve Kürdistan’dan çok fazla bilgi geliyor. Teyidi yapıldığında daha açık yazılabilir. Ancak Gülen Cemaatinin örgütlenme şeması ve yaşam tarzındaki faşizm sadece tek adam tek düşünce ile değil, başkalarına karşı değişik baskılar uygulanarak yürütülüyor. Yurtdışındaki örgütlenmeleri için de benzer şeyler söyleyebiliriz. Örneğin New York’tan bu yapılanmayı çok yakından tanıyan bir arkadaşım bunların örgütlenme araçlarına dikkat çekerken havaalanında ve üniversite koridorlarında adeta insan avına çıktığını söylüyor. Ve diyor ki ABD’de konaklama, iş ve bürokratik sorunları giderdikleri için –ki Fethullah Gülen’in ABD ile sıkı ilişkileri sayesinde- insanlar cemaate dahilmiş gibi görünüyorlar. Hatta daha somut örnek verip akşamları bar-cafe yaşamlarını devam ettirip içkisini de içiyor, alemini de yapıyor. Bu türden olan ve cemaatten görünenlerin sayısının bir hayli fazla olduğunu söylüyor. Fetullah Gülen ve yakın çevresinin Alevilere karşı da özel bir düşmanlık yürüttüğünü söylüyor. Ayrıca cemaatin İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere birçok alanda çalışanları “Alevi-Kürt-Solcu” şeklinde fişlediklerini de söyledi. Tabii bu konuların daha detaylı araştırılması gerekiyor.

GÜLEN ASKERİ DARBENİN AJANLIĞINI KABUL ETTİ Mİ?

Ancak Gülen ve şürekasının insanlık için en tehlikeli özelliğini bunlar oluşturmuyor. Cemaat askeri vesayete, Ergenekon’a, JİTEM’e karşı olduğunu söylüyor. Oysa tarih bize bunun tam tersini belgeleriyle gösteriyor.

Fethullah Gülen 12 Eylül Askeri Faşist darbesini destekleyen isimler arasında yer alıyor. Gülen başyazarı olduğu Sızıntı dergisindeki “Son Karakol” (http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/son-karakol.html) yazısında darbeyi çok açıktan savunuyor ve hatta yalakalığını yapar. Daha da ileri gider. O dönemlerde 12 Eylül Darbesinden sonra Yeni Asya gazetesinin sahibine gider ve dinci hareketlerin içine ajan olarak girilmesi istenir. Ama o cemaat kabul etmez. Ama Fethullah Gülen bu öneriyi kabul eder ve 12 Eylül darbesi ile işbirliği yapar. İşte Gülen Cemaati böylece palazlanır. Zaten Gülen Cemaati’nin iktidarlarla pek bir sorunu olmaz.

GÜLEN: İKTİDAR İÇİN HER TELDE OYNALABİLEN BİR CAMBAZ

İlkesiz karakteri gereği farklı ideolojik ve politik uçlardaki her iktidar ve akımla flört eder. Morisson Süleyman Demirel’i de, liberal Turgut Özal’ı da, Sosyal demokrat Ecevit’i de, JİTEM’in anası Tansu Çiller’i de, Milli Görüş dönmesi Tayyip Erdoğan’ı da destekler. Ama Kemalist elit ile bir çelişki de yaşar. 28 Şubat darbesinden sonra korku ile ABD’ye yerleşir. Milyon dolarlarla çiftlik satın alır. Çiftliğin parası cemaatin örtülü ödeneğinden “Kutsal Hoca” parası ile alınır. Fetullah Gülen ABD’de neden kaldığını ve orayı neden tercih ettiğini ise Nevval Sevindi’nin "Fetulllah Gülen ile New York sohbeti"nde şu cümleler ile anlatır: "Amerika şu andaki konum ve gücüyle bütün dünyaya kumanda edebilir. Bütün dünyada yapılacak işler buradan idare edilebilir. Amerika hala bu dünya gemisinin dümeninde oturan bir milletin adıdır." (s.6)

"Amerika daha uzun zaman dünyanın kaderinde çok önemli rol oynayacaktır. Bu realite kabul edilmeli. Amerika göz ardı edilerek şurada burada bir iş yapılmaya kalkışmamalıdır." (s.7)

"Amerikalılar istemezlerse kimseye dünyanın değişik yerlerinden hiçbir is yaptırmazlar. Şimdi bazı gönüllü kuruluşlar dünya ile entegrasyon adına gidip dünyanın değişik yerlerinde okullar açıyorlarsa, bu itibarla, mesela Amerika ile çatıştığınız sürece bu projelerin gerçekleştirilmesi mümkün olmaz." (s.8)

"Amerika ile iyi geçinmezseniz işinizi bozarlar. Amerika’nın bize yarım arpa kadar bile, sadece bizim menfaatimize olacak bir desteği yoktur. Buna rağmen şurada bulunmamıza izin veriyorsa, bu bizim için bir avantajsa, bu avantajı sağlıyor demektir." (s.9)

Dolayısıyla Gülenciler bir gerçeği iyi görmek durumunda. Hoca dilinin altındaki baklayı çıkardı. Türkçü olduğunu ve Kürt düşmanlığı yaptığını ilan etti. Kürt Özgürlük Mücadelesine karşı son hamlesini gerçekleştirdi. Kürtlere karşı savaş ilanında bulundu. Gerisi cemaatin kendisine kalmış. Ekrem Dumanlı gazetesinde her gün Kürtlerin onuru ve haysiyetiyle oynarken bunların başına geleceğini bilmiyordu. Bilmediği kavramları yan yana dizerek yazı yazdığını sanıyordu.

Totaliterizm tanımının en güzel karşılığı Fethullah Gülen’in yaşam tarzında görülür. Bütün totaliterlerin tipik özelliğidir. Etrafındakileri başarısız ve yanlış görüp kendisini doğru ve başarılı görmek ve göstermek. Bunu konuşurken takkesi düştü "Hoca Efendi”nin.

Son bir not; bilmediğiniz konularda yazmayın. Önce araştırın sonra akıl ve vicdan muhakemesinden geçirin. Ya da bu konu hakkında girin biraz arşiv taraması yapın, o dönemleri bilen insanlarla konuşun, yani biraz soru sorup eleştirel olduğunuzda durumun hiç de öyle olmadığını rahatlıkla göreceksiniz. Çünkü insanı bir bütün olarak insan yapan özellikleri geçmişidir. Geçmişine doğru sahip çıkarsa, geçmişindeki hatalarıyla yüzleşirse, doğru bir özeleştiri yaparsa ve bunu samimi olarak ortaya koyarsa saygınlık kazanır. Ama geçmişte yaptığını unutturarak, gizleyerek siyaset sahnesinde hem de insanların samimi inançlarını sömürerek “yeni Türkiye” inşa edilemez.

Askeri vesayetten, JİTEM’den, MİT’den arınmak için o gerçeklerle yüzleşmeniz, payınıza düşen sorumluluğu açıklamanız ve hesap vermeniz gerekmektedir. Yani yalanla kimseyi imana çekemezsiniz. Yalanla kimseye haber veremez ve gazeteci olamazsınız.

Baki GÜL

Hiç yorum yok: