15 Kasım 2011 Salı

Din Milliyetçiliği!

Duyan da Türk oğlu Türk olarak anasından Müslüman doğmuş sanacak. Kürtler Müslüman olmadan önce Zerdüştlük dinine inanıyordu da Türkler neye inanıyordu? Birisi kalkıp sana Şaman halinle Müslümanların hakkını savunmaya kalkıyorsun, haddini bil dese, ne diyeceksin?

Kuşkusuz mesele din meselesi değil, milliyetçilik meselesi. Tayyip efendi Kürtlerin (AKP’ye de oy verse BDP’ye de fark etmez) büyük çoğunluğunun İslam dinine katı bir disiplinle bağlı olduğunu bilir. Bugüne kadar İslamcı yazarların Kürt hareketini eleştirirken en çok vurgu yaptıkları konu “PKK’nın laikliği” olgusu olmuştur. 1990 başlarına kadar “komünist” olan PKK, 1990 sonrası “laik” olmuştur. Her iki sosyal olgu da Türkiye muhafazakârlığının “dinsel eleştiri” alanına girmektedir.


Başbakan Kürtlerin geleneğindeki Zerdüştlüğü aşağılayıcı bir unsur olarak ifade ederken aslında yapmak istediği Kürtleri dışlamaktır. O sırada kendisine oy veren milyonlarca dindar Kürt vatandaşımızın bundan kırılıp incineceğinin hiçbir kıymeti yoktur onun için. Çünkü o yeni bir “egemen ulus” yaratma peşindedir. Eskinin egemen “laik Türk milleti” yerine “dinci Türk milleti”ni koymaya çalışmaktadır. Onun dinci-milliyetçi misyonu seçim öncesinde kendisini çok açık ortaya çıkartmıştı. Anadolu ve batının milliyetçi oylarını almak için açıktan Kürt sorunundaki gerilimi tırmandırmış ve milliyetçi oylara talip olduğunu göstermişti.


Kemal Kılıçdaroğlu nezdinde Alevi vatandaşlarımızı aşağılarken de aynı pervasızlığı görmüştük. Şimdi de kendi elindeki “türban” kozunu zayıflatmak isteyen BDP nezdinde Kürtlere bir benzerini yapıyor. Üstelik “BDP Kürtlerin temsilcisi değildir” diye yırtınan kendileri değilmiş gibi.


Din, AKP için zorda kaldığı her anda çıkartıp ateşleyeceği bir silah gibidir. Ancak bunun, basitçe halkın dini hassasiyetlerini siyasete tahvil etmekle sınırlı bir durum olmadığını görüyoruz. AKP, dini ihtiyaç duyduğunda son derece faşizan bir “dışlayıcılık” silahı olarak kullanabiliyor. Bir taraftan İslam dışı dinlerle barış kardeşlik lafazanlığı yaparken diğer taraftan kendi resmi Sünni ve Türk kimliğine tehdit olarak gördüğü vatandaşlarını dışlamak için İslam dinini kullanıyor.


Dışlayıcılık faşist ideolojinin en güçlü motiflerinden birisidir. Bugüne kadar egemen sınıfların yürüttüğü milliyetçilik merkezinde gördüğümüz “dışlayıcılık” olgusunun AKP ile din merkezli hale gelmeye başladığı görülüyor.


AKP’nin iktidarını Türkiye’nin siyasal coğrafyasının en güçlü damarı üzerine inşa etmeye çalışmasını anlamak zor değil. AKP on yıldır “demokrasi-liberalizm-yoksulların hamisi-dindarlığın iade-i itibarı” temelinde sürdürdüğü iktidarını daha gerçekçi bir zemine taşımak isteyecektir.


Ancak bu yönelim yani AKP’nin kendisini Türkiye’deki Türk ve Sünni çoğunluğun iktidarı olarak tarif etmeye kalkışması onu büyük bir hızla 1980 öncesi Milliyetçi Cephe iktidarlarına benzetecektir. Bu ise bir taraftan AKP’nin toplumun geniş kesimleri üzerindeki büyüsünün (hegemonya) bozulmasına neden olabilecek diğer taraftan da zaten aşamadığı Kürtlerin ve Alevilerin direnişini daha da netleştirecektir.


Yeni Anayasa hazırlık süreci biraz da AKP’nin kendisini taşımak istediği zemine ne kadar sağlam oturtacağını da gösterecek. Bir başka deyişle Anayasa tartışmaları AKP’nin dinci-milliyetçi hatlarını daha netleştirme çabasıyla başta Kürtler olmak üzere Alevilerin kimlik ve haklarının tanınması arasındaki gerilimle geçecek gibi görünüyor.


* Tufan Sertlek
Dev Sağlık-İş Yönetim Kurulu Üyesi

Hiç yorum yok: