8 Kasım 2011 Salı

BDP Çekilirse Ne Olur?

Özgür Politika Gazetesindeki yazısında Selahattin Erdem, BDP’nin artık dışarı da değil, zindana alınmış bir parti durumunda olduğunu belirterek, ‘’AKP iktidarı tarafından BDP ‘terör örgütü’ muamelesi görüyor. Peki bütün bunların yaşandığı bir durumda BDP, onun yönetimi ve meclis grubu çekilmeyip de ne yapacak’’ dedi.

‘’BDP açısından artık bıçak kemiği de kesmiş, neredeyse bu sürecin sonuna gelinmiş gibidir. Bu durumda ‘Çekilme’ olayının çok yönlü tartışılıp değerlendirilmesi ve geç kalmadan sürece uygun cevapların geliştirilmesi elbette elzemdir’’ diyen Erdem yazısında, BDP Eşbaşkan Gülten Kışanak’ın ‘çekilme’ uyarısının herkesçe dikkate alınması gerektiğine dikkat çekti. Erdem’in yazısı şöyle:

‘’AKP hükümetinin “KCK Operasyonu” adıyla yürüttüğü Kürt avı devam ediyor. AKP rejiminin Kürtlere yönelik uygulamaları, Hitler rejiminin “Yahudi pogromları”nı andırıyor. Hemen her gün AKP polisleri arasında ve elleri kelepçeli olarak götürülen sıraya dizilmiş Kürtlerin TV ekranlarındaki görüntüleri, adeta toplama kamplarına götürülen Yahudilere, ya da tehcir edilen Ermenilere benziyor. Bu siyasal soykırım süreci, BDP Parti Meclisi Üyesi ve Anayasa komisyonu çalışanı Prof. Dr. Büşra Ersanlı ile Yazar Ragıp Zarakolu’nun tutuklanmasına kadar ulaşmış bulunuyor. AKP faşizminin, ne kadar bilinçli ve özgürlük isteyen Kürt ile Kürt dostu demokrat varsa hepsini tutuklayıp zindanlara doldurma karar ve planına sahip olduğu anlaşılıyor.

ANAYASA ÇALIŞMALARINDAN ÇEKİLME

Yaşanan son olaylar üzerine, yani Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nun tutuklanması ardından yaptığı açıklamada BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak, ilk defa ve ciddi bir biçimde “çekilmeyi gündeme alıp tartışacaklarını“ belirtmiş bulunuyor. Herhalde bu çekilme açıklaması birçok farklı şeyi birlikte içeriyor. Örneğin ortak Anayasa çalışmalarından çekilmeyi. Örneğin meclis çalışmalarından çekilmeyi, yani sineyi millete dönmeyi. Tabi bir kere gündeme girdimi çekilmenin sınırı yoktur. Bu süreç partiyi alıp dağa ya da yurtdışına çekilmeye kadar da gidebilir.

BDP ARTIK ZİNDANDA

Elbette gidişat böyle devam ederse, “Neden çekildiniz?” diye hiç kimse BDP’yi suçlayamaz. Niye mi? Görmüyor musunuz, AKP rejiminin “Kürt programları” dolu dizgin devam ediyor. Yani siyasal soykırım operasyonlarında değil azalma, her geçen gün artış yaşanıyor. BDP artık dışarı da değil, zindana alınmış bir parti durumunda. İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit ve işkence, yani imha süreci yüz günü aşmış bulunuyor. Kürt gençleri dağlarda kimyasal silahlarla katlediliyor. Başbakan Tayyip Erdoğan dünyanın dörtbir yanını kapı kapı dolaşarak yürüttüğü Kürt katliamına herkesten destek istiyor. Atlantik ötesinde emperyalistler elinde tutsak bulunan beyni sulanmış bir zat, “Kürtlerin kökünün kurutulması” fetvasını veriyor. TC yasalarına göre kurulmuş olmasına rağmen, AKP iktidarı tarafından BDP “Terör örgütü” muamelesi görüyor.

BDP NE YAPACAK?

Peki bütün bunların yaşandığı bir durumda BDP, onun yönetimi ve meclis grubu çekilmeyip de ne yapacak? Herhalde AKP faşizminin ayıplarını örten asma yaprağı olacak değil! Bu bakımdan Eşbaşkan Gülten Kışanak’ın yaptığı açıklama çok önemli ve ciddidir. BDP açısından artık bıçak kemiği de kesmiş, neredeyse bu sürecin sonuna gelinmiş gibidir. Bu durumda “Çekilme” olayının çok yönlü tartışılıp değerlendirilmesi ve geç kalmadan sürece uygun cevapların geliştirilmesi elbette elzemdir.

İZLENEN STRATEJİ

Çünkü AKP’nin demokratik siyaseti tasfiye doğrultusunda izlediği BDP stratejisi artık netleşmiştir: Bilinçli ve örgütlü insanları “KCK Operasyonu” adı altında tutukla, parti örgütlerini işlemez kıl, ortada BDP il ve ilçe örgütü bırakma, sadece dokunulmazlığı olan bir avuç milletvekili grubunu ortada bırak, onları da mecliste yaptığın faşist çalışmaların suç ortağı kıl! İşte izlenen strateji budur. Peki BDP gibi bir parti böyle bir stratejiye “Evet” der mi? Bir partinin ve Kürt halkının “Bağımsız adaylar” olarak seçtikleri milletvekilleri böyle bir uygulamaya razı olur mu?

Olmayacağı açıktır. Dolayısıyla AKP rejiminin dayattığı gidişat BDP’nin çekileceği yönündedir. BDP adım adım bir yerlerden çekilmeye doğru gitmektedir. Fakat bu çekilme yerinin neresi olacağı ve çekilişin nerede duracağı şimdilik pek belli değildir. AKP faşizminin yarattığı şiddetli çatışma ve Türk-Kürt kopuşu ortamında BDP’nin elinde farklı bir şans görünmemektedir.

BDP ÇEKİLİRSE NE OLUR?

Peki BDP çekilirse ne olur? Elbette bu, çekilişin biçimi, yeri ve zamanına bağlıdır. AKP provokasyonuna gelerek yaşanacak yersiz ve zamansız bir çekilme AKP faşizmine hizmet edeceği gibi, yeri ve zamanı olmasına rağmen çekilmemek de AKP faşizmine hizmet eder. O nedenle BDP’nin çok derin düşünmesi ve iyi hesap etmesi gerekir. Aynı zamanda yeri geldiğinde cesur, ortak ve kararlı davranmayı bilmesi de gerekir.

Yeri ve zamanı oluştuğunda, yani halkın ve iç-dış demokratik güçlerin desteğini alan bir BDP çekilmesi, hiç kuşkusuz AKP iktidarını çok ciddi bir biçimde zora sokar. AKP’nin oyunlarını, planlarını bir bir bozar. Türkiye’de çok güçlü bir demokrasi hamlesi ortaya çıkarır. Örneğin, BDP’nin haklı bir konumda yeni anayasa çalışmalarından çekilmesi, AKP’nin biraz da yangından mal kaçırarak gerçekleştirmeye çalıştığı anayasa oyununu bozar. AKP çabalarını bir anayasa komplosu haline getirir. Zaten şu anki başlayış da bundan pek farklı değildir. Kürdistan’da savaş bütün şiddetiyle sürerken, siyasal soykırım operasyonları dolu dizgin devam ederken, İmralı’da vahşi bir imha süreci yaşanırken nasıl bir yeni anayasa çalışması yapılacaktır? Böyle bir ortamda sağlıklı bir tartışma ve ortak paydalarda uzlaşma sağlanabilir mi?

DEMOKRATİK ANAYASA HAZIRLAMA KOŞULLARI YOK


Bunların olamayacağı açıktır. O halde mevcut haliyle yeni demokratik anayasa hazırlama koşulları yoktur. Bu ortamda anayasa yapmak demek, 12 Eylül rejimi gibi yapmak demektir. Bu koşullarda AKP’de 12 Eylül cuntası gibi kendi anayasasını hazırlamak istemektedir. Dolayısıyla AKP anayasası da 12 Eylül anayasasından pek farklı olmayacaktır. Oysa Kürt kimliğini kabul etmeyen, Kürt sorununu çözmeyen ve Türkiye’nin demokratikleşmesini öngörmeyen bir anayasayı da BDP’nin ve halkın kabul etmesi mümkün değildir. Böyle bir durumda BDP çekilirse AKP’nin anayasa oyunu bozulur. BDP’nin yer almadığı bir anayasayı Kürt halkı kabul etmez. Kürtlerin onaylamadığı bir anayasanın da meşruiyeti ve yönetme gücü olmaz.

Demekki BDP’nin “çekilmesi” ciddi sonuçlar doğurur. Anayasa çalışmasından çekilirse, 12 Eylül anayasasından farklı, meşru ve demokratik bir anayasa ortaya çıkmaz. Meclis çalışmasından çekilirse mevcut meclisin demokratik meşruiyeti kalmaz. Meclis çözüm gücü olmaktan çıkınca sorunların çözümü sokakta ve dağda aranır. Bu da daha çok şiddet ve Türk-Kürt kopuşu demektir. BDP’nin dağa ya da yurtdışına çekilmesinin nelere yol açacağını ise varın siz düşünün! O halde Eşbaşkan Gülten Kışanak’ın “çekilme” uyarısının herkesçe dikkate alınması zorunludur.

BDP ATAĞA GEÇMESİ GEREKİR

Kuşkusuz “çekilme”yi tartışması ve koşulları oluştuğunda da gerçekleştirmesi BDP’nin hakkı ve görevidir. Bu BDP’nin bileceği bir iştir. Fakat çekilmeden önce farklı mücadele imkânlarını da sonuna kadar kullanması gerekir. Şu haliyle belli bir mücadele yürütse de, yetersiz görünmektedir. Neredeyse AKP faşist saldırı kampanyasını daha etkili yürütmektedir. Psikolojik savaşa tam gaz hız verilmiştir. Polis terörü ve operasyonları artarak sürmektedir. AKP yöneticileri ülke ülke dolaşarak, BDP üzerinde uygulanan teröre destek aramaktadır. Oysa BDP, AKP’den on kat fazla çalışabilir. Ardında büyük bir halk desteği vardır. İç ve dış demokratik kamuoyu duyarlıdır. BDP çok haklı bir demokrasi mücadelesi vermektedir.

O halde BDP’nin atağa geçmesi gerekir. Her türlü haksızlığa, faşist teröre ve siyasal soykırım operasyonlarına karşı kıyameti koparmalıdır. Neden yetersiz kalıyor, anlaşılır gibi değildir. Oysa yüzbinleri, milyonları meydanlarda toplayıp AKP faşizmine “Dur” diyebilir. Gerçekleri ortaya koyan ve AKP yalanlarını deşifre eden çok yoğun bir propaganda yürütebilir. Kürt ulusal birliği ve Türkiye demokratik ittifakı yönünde daha aktif çalışabilir. Yurtdışında AKP’nin Kürt katliamını teşhir edebilir.

Elbette bunlar yapılıyor, hiç yapılmıyor değil. Fakat yetersizdir. Çok daha fazlasını yapmak gerekir. Çünkü gün mücadele günü, AKP faşizmini yenmek üzere direnme günüdür.’’

Hiç yorum yok: