Fahişelik Doğal toplumdan devletli uygarlığa geçişle
birlikte insanlığın gündemine girmiştir. Devletçi-iktidarcı sistem ilk önce
kadını hedefleyerek düşürmek dolayısıyla fahişeleştirmek istemiştir. Bundan
önce devletçi sistemin bir özelliği ve hatta bir hastalığı olan fahişelikten
bahsetmek sözkonusu değildir. Dolayısıyla Fahişeleşme de en çok devletçi ve
iktidarcı zihniyetin geliştiği sistemlerde gelişerek derinleşmiştir.
Fahişelik ve fahişeleştirmeyi salt cinsel anlamda ele almak eksik
ve dar kalır. Devletçi-uygarlık sistemin gelişip derinleşmesiyle beraber
fahişeleştirme bir zihniyet olarak toplumun siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel
alanları başta olmak üzere toplumun tüm gözeneklerine hâkim kılınmak istenmiştir.
Devletçi uygarlık geleneğinin temsilcileri nasıl ki devletçi
uygarlık tarihin başlangıcından beri bu anlayışlarını sürdüre gelmişlerse
günümüzde de bu anlayış ve bundan kaynağını alan kültürü daha ince yöntemlerle
sürdürmek istemektedirler. Devleti ve iktidarı kutsayıp tüm insanlık
değerlerinin üstünde gören bir anlayış devleti ve iktidarı koruma adına her
çeşit komplo, oyun ve özcesi toplum karşıtı her tür soykırımı mubah
görmektedir.
Tabi bu anlayış günümüze kadar öyle kolay kolay kendini
sürdürerek getirmiş değildir. Bu kirli
ve toplumsal kanseri geliştiren gelenek, devletçi tarihin başlangıcından beri
gücünü toplumun demokratik komünal değerlerinden alan toplumsal kesimlerin
büyük ve kutsal direnişiyle karşılaşmıştır. Bu nedenle devletçi uygarlık gücü
ile demokratik uygarlık güçleri arasında bu anlamda sürekli bir mücadeleden
bahsetmek mümkündür.
İnsanlık tarihindeki özelliklede siyasal fahişeliği
irdelediğimizde de bunun birçok örneğiyle karşılaşmak mümkündür. Konumuzla bağı anlamında sadece yakın
tarihten ve TC devletinden örneklendirmek gerekirse; Tansu Çiller, Süleyman Demirel,
R.T.Erdoğan gibi devlet liderleri sıralanabilir.
Günümüzde bu geleneğin Ortadoğu’daki en büyük ve usta
temsilcisi ise TC Başbakanı ve aynı zamanda BOP’un Eş başkanı olan R.T.Erdoğan’dır.
Erdoğan Ortadoğu’da siyasi fahişe rolünü üstlenerek bu rolünü tam bir ustalıkla
oynamaya çalışmaktadır. Hatta Erdoğan’ın bu geleneğin zirvesinde olduğu bile
söylenebilir.
Özellikle Erdoğan’ın BOP çerçevesinde Ortadoğu’daki
statükocu ve anti demokratik rejimlerle önce ilişkilenip dostluk-kardeşlik
edebiyatı ile kandırıp sonradan hedefleyerek küresel kapitalizmin çıkarları doğrultusunda
düşürüp dizayn etme çabası bunun somut pratikleştirilmesidir.
R.T.Erdoğan’ın Ortadoğu’da Mısır, Libya, Suriye, İran vb
ülkelerle ilişkilenmesini önce sahte dostluk-kardeşlik edebiyatı temelinde
güven verme ve sonrada düşürme üzerine kuruludur. Bu sonradan da somut bir
biçimde açığa çıkmıştır.
Libya lideri Muammer Kaddafi’den önce ödül alan ve kardeşim
diyen Erdoğan, Kaddafi’nin devrilme merkezini İzmir’e taşıyarak devrilmesini
kolaylaştırmıştır. Suriye devlet başkanı Beşar Esad’a dosttan öte kardeşim
diyen Erdoğan şimdi de Esad’ın düşürülmesi için tehditler savurmakta bu yönlü
açıklamalar yapmaktadır.
Ortadoğu’da artık R.T.Erdoğan’ın siyasi fahişelik rolü
deşifre olmuş durumdadır. Erdoğan artık bu saatten sonra Ortadoğu’da kimseyi
kandıramaz. Çünkü Erdoğan’ın Ortadoğu’da Küresel Kapitalizmin ve BOP’un ajanı
olduğu ve Ortadoğu’daki halklara kardan çok zarar verdiği kesinleşmiştir.
Bu nedenle Ortadoğu’yu kurtaracak ve demokratikleştirecek yegâne
paradigma ve seçenek halkların öz gücüne ve toplumun demokratik komünal
değerlerine dayalı Demokratik Ortadoğu Konfederasyonu ve onun ideolojik anlayışıdır.
Mazlum Yılmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder