4 Ekim 2011 Salı

KCK'den AKP Faşizmine Karşı Direniş Çağrısı

KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı bugün Diyarbakır ve İstanbul merkezli gerçekleştirilen gözaltı dalgasına sert tepki gösterdi. Operasyonların bir saldırı ve zulüm siyaseti olduğunu ifade eden KCK, AKP’nin faşizan saldırılarına karşı direniş çağrısı yaptı.

Açıklamada ayrıca Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın protokollerin varlığını inkar etmesi de “protokollerin varlığının bir yalan olduğunu söylemenin kendisi bir yalandır” şeklinde değerlendirildi.

AKP'nin Kürt sorununu şiddet, şantak ve baskıda karar kıldığını ifade eden KCK, bizzat Erdoğan'In başını çektiği yoğun bir karalama ve psikolojik savaş eşliğinde yürütülen saldırı dalgasının yurtsever kimlikli bütün kesimleri tehdit eder hale geldiği tespitinde bulundu.

GÖZALTINA ALINANLARLA KCK'NİN İLİŞKİSİ YOK

Operasyonların amacını esas olarak Kürt halkını siyasetsiz bırakma, sindirme ve köle bir statüyü kabul ettirme olarak nitelendiren KCK açıklamasında “Bu insanların birer KCK ilişkisi oldukları iddiası, AKP ve Gülen Cemaati’nin büyük bir yalanı, onlara bağlı polisin uydurduğu safsatadan başka bir şey değildir” denildi.

Açıklamada devamla şunlar belirtildi: “KCK adı altında tutuklanan Kürt siyasetçilerinin KCK yapılanması ile hiçbir ilişkileri yoktur. Bunun hiçbir belgesini ortaya koyamazlar. Çünkü böyle bir şey yoktur. Tamamen Kürt halkını ve siyasetini teslim almaya, boyun eğdirmeye dönük sömürgeciliğin bayat bir uydurmasıdır. Her türlü hukuk normlarını ayaklar altına alan doğrudan yapılmış bir saldırı ve zulüm siyasetidir.”

ÖCALAN'A TECRİT AHLAK DIŞI

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecrite de dikkat çekilen açıklamada “AKP devletinin, Kürt Halk Önderliği ve yanında bulunan devrimci tutuklulara uyguladığı hukuk ve ahlak dışı tecrit ve işkence sisteminin nasıl keyfi bir uygulama olduğu, bizzat Başbakan’ın itiraflarıyla açığa çıkmıştır. Aynı zamanda Başbakan, “ailesiyle görüşüyor” diyerek açık açık yalan söylemekte hiçbir beis görmemiştir. Açık ki Önderliğimize ve Kürt siyasetçilerine karşı yürütülen uygulamaların hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Hakim olan şey, tamamen baskı ve şantajın kullanılması ile sonuç almaya dönük sömürgeci hukuk yasalarıdır. Bunun altında da yalan ve iftira vardır” denildi.

PROTOKOLLERİN VARLIĞININ YALAN OLDUĞUNU SÖYLEMEK YALANDIR


Tayyip Erdoğan'ın Öcalan ile Türk devleti arasındaki görüşmeler sonucu oluşturulan protokollerin varlığını inkar etmesine de değinilen KCK açıklamasında “Önder Apo’nun kaleme aldığı ve hareketimizin de kısa bazı eklemeler yaparak kabul ettiği Kürt sorununun barışçıl demokratik çözüm esaslarını belirleyen ve 3 başlık altında toplanan protokollerin hazırlandığı ve hükümete sunulduğu bir gerçektir. Ama bu protokoller Başbakan tarafından cevapsız bırakılmış, bunun ardından ise baskı ve şiddet yöntemi devreye konulmuştur. Bu protokollerin Başbakan tarafından imzalanmadığı doğrudur, ancak görüşmelerin bir sonucu olarak protokollerin ortaya çıktığı inkar edilemez. Buna rağmen protokollerin varlığının bir yalan olduğunu söylemenin kendisi bir yalandır” belirlemelerinde bulundu.

VAKIF İDDİALARI TEMELSİZ

Erdoğan'ın Alman vakıflarına yönelik açıklamaları konusuna da dikkat çeken KCK açıklamaları şu şekilde değerlendirdi: “Kendi karşıtlarını etkisiz kılmak için her türlü yöntemi kullanma alışkanlığına sahip olan Başbakan Erdoğan, CHP ve BDP belediyelerinin kredi anlaşması yaptığı bir Alman vakfının hareketimize de fon aktardığı imasında bulunmuştur. Bu, tamamen doğru olmayan bir çarpıtma ve yalandır. Bırakalım böyle bir yardımı, Alman devletinin Avrupa’daki Kürtler arasında hareketimizin yardım toplamasını engellemek için Türk sömürgeci pratiklerini aratan cinsten uygulamalarda bulunduğunu herkes bilmektedir. Bu nedenle Başbakan’ın bu konudaki iddiaları temelsiz ve gerçeğe dayanmamaktadır.”

KCK açıklamasında devamla şunlar belirtildi: “AKP, bütün bunları Kürt halkı öz yönetim hakkını istediği için yapmaktadır; Kürt Halk Önderliği ve Özgürlük Hareketi tarafından kirli siyaseti açığa çıkarıldığı ve başarısız kaldığı için yapmaktadır. Esas amacı, Anayasa yapımından önce özgürlük hareketini geriletmek, Kürt siyasetini baskılamak, Kürt toplumunu bastırarak teslim olmuş, sessiz ve hareket edemez bir hale getirmektir. Ancak Kürt halkının örgütlülük ve bilinç düzeyini hesaba katmayan ve 30 yıldan beri uygulanan şiddet politikasının iflas etmesini göz önünde tutmayan bu politikanın sonuçsuz kalacağı kesindir.

Tamamen yalana ve yoğun bir psikolojik savaşa dayanan AKP’nin saldırıları, asla sonuç almayacak; halkımızın haklı ve doğru yolda ilerleyen, görkemli özgürlük yürüyüşünü hiçbir güç durduramayacaktır. Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin büyük emek ve yılların deneyimine dayanan mücadelesi ve önlenemeyen gelişmesi karşısında sıkışan ve çözümsüzlükte ısrar eden AKP’nin sömürgeci refleksleri gittikçe tüm yurtsever halkımızı hedeflemektedir. Başarısız kalmanın ruh haliyle pervasızlaşan bu saldırgan ve faşizan politikasına karşı hiçbir Kürt yurtseveri sessiz kalmamalıdır.

SALDIRILARA TEPKİ KONULMALI

Bugün İstanbul’da 80’in üzerinde Kürt siyasetçisinin gözaltına alınmasıyla birlikte Amed ve Derik’te de çeşitli gözaltına almalarla sürdürülen saldırı dalgasının genişletilmesiyle zirveye çıkarılan bu zulüm siyasetiyle, Kürdistan ve Türkiye’deki tüm barış ve demokrasiden yana olan güçlerin sessiz kalamayacağı tehlikeli bir süreç başlatılmak istenilmektedir. Bu gerçekler ışığında Kürdistan’da, başta gençlik ve kadın olmak üzere tüm yurtsever-demokratik kurum ve kuruluşları, AKP’nin Kürt halkını iradesizleştirmeye, geleceğini karartmaya dönük bu hoyratça gelişen faşizan saldırılarına karşı toplumsal tepkilerini her yerde ortaya koymaya ve sessiz kalmamaya çağırıyoruz.

Bilinmeli ki, halkımızın öz örgütlenmesi, toplumsal direnişi ve büyük serhildan hareketinin AKP’nin faşizan uygulamalarına dur demesiyle çözüm gelecek, başarı ancak bu temelde sürdürülecek güçlü bir direnişle mümkün olacaktır. Yurtsever halkımızın özgürlük iradesinin kırılamayacağını herkese göstermenin gününün geldiğini bilerek ve bu temelde sürece katılarak sonuç almak için büyük bir özveri ve fedakarlıkla yürümek temel bir görev haline gelmiştir.”

Hiç yorum yok: