15 Ekim 2011 Cumartesi

Katliam Silsilesi ve 'Bebek Katilleri'

Nuri Fırat / Özgür Gündem


Kürt sorununun çözümsüzlüğü gündemdeki yerini koruyor ve yine 1990’lı yıllara dönüşten söz ediliyor. 1990’lı yıllara dönüş, özellikle benimsendiği kaydedilen yol ve yöntemler ve bunların sonuçları olarak ortaya çıkan durumlar itibariyle dile getiriliyor.

Anlaşılan şu ki; 1990’lı yıllarda yaşanan durumlar yeterince idrak edilmiş, aydınlatılmış ve hesabı sorulmuş değil. Bu nedenle bugün yaşananlar, büyük acı ve her alanda kayıp anlamına gelen 1990’lı yıllarla mukayyese ediliyor. Oysa büyük acılar yaşatan ve onarılması oldukça güç tahribatlar yaratan uygulamalarıyla 1990’lı yıllarla yüzleşilebilseydi, bugün bambaşka bir noktada olacağımız kesin olacaktı.

1990’lı yıllar, yüzlerce kişinin gözaltında kaybı, binlerce kişinin faili meçhul cinayete kurban gidişi, binlerce köyün yakılıp yıkılması, sınırsız işkence, binlerce kişinin tutuklanması, milyonlarca kişinin göçü anlamına geliyor.

Bütün bu olup bitenler, hâlâ olduğu gibi orta yerde duruyor. Bazı devlet yetkililerinin bugün dile getirdiği gibi bütün olup bitenler “sistematik devlet politikası”nın bir sonucu muydu yoksa “birer münferit vaka” mıydı?

Bazı eski askerler bugün bazı faili meçhul cinayetlerden dolayı yargılanıyor. Hükümetin tutumu, münferit vakalar düzeyinde kalıyor. Ancak kamuoyu, böyle düşünmüyor ve daha kapsamlı bir yüzleşme talebini sık sık dile getiriyor.

Buradan bakıldığında bile neden bugün yaşananların 1990’lı yıllarla mukayesse edildiği daha iyi anlaşılıyor. Çünkü 1990’lı yılların hâlâ üstü bir şekilde örtüldüğü için bugün de benzer vakalar, üstelik benzer yol ve yöntemlerle yaşatılıyor ve yine benzer şekilde üstü örtülüyor.

***

Yarından itibaren Katliamlar Silsilesi ve ‘Bebek Katilleri’ adıyla bir araştırma dosyasını yayınlayacağız. Bu dosyada ele alınan birçok olay bir şekilde kamuoyunda tartışıldı, ancak olayların önemli bir kısmı nedense ya hiç gündemleştirilmedi ya da bilmezlikten gelindi. Daha da önemlisi ilk kez bu araştırma dosyasında somut veriler ışığında olaylar arasında nasıl da bir sistematik bağlantının olduğu rahatlıkla görülecektir. Dosyayı önemli oranda farklı kılacak ve birçok kişiye şaşırtıcı gelecek olan da bu olacak.

“1990’lar neydi?” sorusuna önemli bir pencere açacağına inandığımız araştırma dosyamızla aynı zamanda “Yaşananlar aydınlatılsaydı, hesap sorulsaydı ve adalet yerini bulsaydı bugün benzer vakalar yaşanmazdı” tematiğini kurmaya çalışıyoruz. Yaşananlardan ders çıkaramayanlar, aynı trajedileri yaşamaya mahkumdurlar. Bu dosyanın en azından hakikat, adalet ve yeni bir başlangıç için önemli bir işlev göreceğini umuyoruz.

***

Mehmet Şenol’a ithaf olunur...

1967 yılında Amed’in Kore Mahallesi’nde doğdu. Gazeteciliğe 2000’e Doğru dergisinin Amed bürosunda başladı. 1991 yaz aylarında Yeni Ülke’ye katıldı. Daha sonra Özgür Gündem’e... Silahlı saldırıya uğradı, tehditler aldı, gözaltına alındı, tutuklandı. Ama pes etmedi, savaşın bütün yakıcılığıyla sürdüğü Bölge’den çıkmadı ve inatla gerçekleri ortaya çıkardı. 30 Ağustos 1994 günü Hazro ile Kulp arasında dağlara doğru giden 11 kişilik bir grup, Reşanê köyü civarında tuzağa düşürüldüğünde, kurşunlanan bedenlerin birisinin cebinden Özgür Gündem tanıtım kartı çıktı. İsim hanesinde Mehmet Şenol yazıyordu...

Bu dosyamızda ilk giriş konusunu yıllar önce Şenol’un izini sürdüğü ve büyük oranda aydınlattığı bir haberle başlatıyoruz ve inanıyoruz ki, Şenol yaşasaydı, sonrasında yaşananların tümünü aydınlatacak kabiliyetteydi.

Kalemin yerde kalmadı Şenol...

Hiç yorum yok: