Türk devlet yetkilileri ikide bir bizi başka ülkelerin
hizmetinde bir örgüt olarak göstermeye gayret ediyorlar. Başka devletlerin
hizmetinde olan bir örgüt olduğumuzu iddia ediyorlar. Ve bu iddialarını adeta
bir amentü haline getirerek tekrardan da öteye herkesi kabul etmeye
zorluyorla Şili’de 1970’li yıllarda ABD şirketlerinin ve ABD’nin eliyle
geliştirilen dünyanın en kirli kara propagandasıyla “yirmi yalan bir doğru
eder” teorisiyle de Şili halkının gönlünde yerini almış olan Salvatore
Allende’yi götürmesini bildiler.
Bugün Kürdistan’da Şili’de uygulanan bu inanılmaz ölçüde
kirli ve ahlaksız kara propagandanın çok üstünde yalanlarla bir özel savaş
yürütülüyor. Öyle ki artık “yirmi yalan bir doğru eder”in çok ötesinde adeta
“bin yalan bir doğru edecekse bin yalan söylenmelidir” felsefesiyle bir yalan
propagandası yürürlüktedir.
Öyle ki dünyanın neresinde kirleri açığa çıkmış bir güç
varsa ilk elden ilişkisini hemen bizimle yani PKK ile kurmak bir çirkin kültür
haline gelmiştir. Yine Kürdistan’da gerillamızın yaptığı her etkili eylem
mutlaka bir devlete bağlanarak bizlerin ne kadar başkalarının güdümünde
olduğumuz iddia edilmektedir. Ve bu iddialar o kadar çok sık yapılıyor ki adeta
inanmayan biri çıkarsa neredeyse dinsizlikle yani kâfirlikle suçlanıyor.
PKK’nin başkalarının bir enstrümenti olduğu iddiası PKK’yi
karalamak için ilk günden beri kullanılan bir yalandır. Özelde de TC devleti
kiminle ihtilaflıysa PKK o süreçte o güçlerin kullandığı bir güç oluveriyor.
Dediğimiz gibi bin kere üst üste tekrarlanması, sıralanması,
dile getirilmesi mutlaka birilerinin kafasında bir karışıklığa yol açacak bir
etkide bulunmak için yapılıyor. Hedef söyledikleri yalanı birilerine inandırmak
ve gerçekten ortamı muğlâk kılmak içindir.
Örneğin son yıllarda özelde de son zamanlarda en çok
kullanılan iddia PKK’nin ne kadar bir taşeron örgüt olduğudur. Taşeronluk
biliniyor: birileri adına işleri kiralayarak yapma anlamına geliyor.
En son moda olan taşeronluk iddiası ise PKK’nin İsrail’e
taşeronluk yaptığıdır. Daha önce moda olan taşeronluk iddiası ise ABD’ye
ilişkin olandı.
Şimdi çok uzatmadan bir iki soru soralım, ABD ile
başlayalım:
Bugün dünyada ABD ile en ileri düzeyde ilişki içerisinde
olan güç kimdir?
Bugün ABD’de en ileri düzeyde istihbarat paylaşımı yapan ya
da alan güç kimdir?
Bugün ABD’den en ileri öldürücü teknikleri alan güç kimdir?
Bugün ABD’nin Ortadoğu’da ki en ileri düzeydeki ajan gücü
kimdir?
Bugün ABD’nin Ortadoğu’yu kontrol etmek için yerleştirdiği
radar sistemini kimin eliyle yerleştirmiş?
Bugün Ortadoğu’da ABD’nin sopası olarak kullanılan en etkili
gücü kimdir?
Ya da bugün ABD’nin Libya’ya karşı, Suriye’ye karşı günlük
olarak bilgi paylaşımının da ötesinde talimat alan gücü kimdir?
Tüm bu sorulara ve daha fazlasına verilecek tek bir cevap
vardır: Türkiye ve Erdoğan.
Peki, bir soru da biz soralım: o zaman kim kinin
taşeronudur. Kim birilerinin kullandığı azılı vurucu gücüdür. Kim gerçekten
birilerinin hizmetindedir. Bunlar ABD’ye ilişkin olanlardır.
Devam edelim:
Ortadoğu ve dünyada İsrail devletiyle en ileri düzeyde
stratejik ilişki kuran devleti hangi devlettir?
İsrail devletinde en çok silah satın alan devleti hangi
devlettir?
İsrail devletiyle en ileri düzeyde istihbarat paylaşımı
yapan hangi devlettir?
İsrail devletinin Ortadoğu halklarına karşı kullanılan en
etkili devleti hangi devlettir?
İsrail cumhurbaşkanı hangi devletinin parlamentosunda en
ileri düzeyde karşılanmıştır?
Böyle soruları sormaya devam edebiliriz. Ve bu soruların
hepsine verilecek tek cevap vardır: Türkiye,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
Akepe.
Durum bu kadar açıkken bin tane yalan söyleyerek bizleri
karalamanın hiçbir anlamı yoktur. Ortadoğulu halklarda: “yamuk otur ancak doğru
konuş” diye bir söz vardır. Ne var ki Akepe ve ona yakın duran yazarçizerler
hem yamuk oturuyorlar hem de doğru konuşmuyorlar.
Bugünkü dünyada kimin ne kadar kimin taşeronu olduğu
herkesin gözlerinin önünde cereyan ederken bin dereden yalanlar üreterek bizi
karalamaya çalışmak sadece ve sadece ahlaki olarak dibe vuran bir politikadır.
Dünya tarihinde dibe vurmuş ahlaki durumlar, duruşların ise nasıl
sonuçlandığını ise tarihi inceleyen herkes ama herkes bilmektedir.
Kasım Engin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder