1 Ekim 2011 Cumartesi

Diz Çökecek TC’dir Kürtler Değil!

MEMO ŞAHİN

Hiç bir toplum, hiç bir halk, hiç bir ulus başka bir ulusun egemenliği, boyunduruğu ve buyruğu altında yaşamak istemez. Hatta bu kişi bazında, toplumsal sınıflar bakımından da böyledir. Bu boyunduruk ve buyruktan kurtulmak için uğraşır, çaba gösterir, mücadele eder.

Böyle olduğu içindir ki üç kıtada at koşturan Osmanlı dağılmış, güneşin batmadığı koca Britanya imparatorluğu gelip bir adaya hapsolmuştur. Aynı sonuçla bir Fransa, Hollanda ve İspanya, Belçika ve Portekiz de karşılaşmış, Afrika, Asya ve Latin Amerika’dan el çekmek zorunda kalmışlardır.
Osmanlı’dan TC’ye geçen Kürdistan ise bir sömürgedir. Hatta öyle bir sömürmedir ki Seyda Cegerxwîn’in tanımlamasıyla sömürgeden de alt komundadır. O nedenle de Robson’a atfen yazdığı şiirinde “rengimiz beyaz olsa da biz de Ortadoğu’nun siyahlarıyız” der:

Ey heval Robson!
Ne tenê reşik ketin bin destan
Em jî sipî ne mane perîşan
Reben, belengaz, bindest, çarereş
Birçî û tazî, tev jar û nexweş...

Kürtler, “Kürdistan sömürgedir, işgal altındadır” her dediklerinde hemen hemen her cenahtan Türk’ün aklına gelen deniz ve okyanustur. Onlara göre bir ülkenin sömürge olması için illa da donanma ve gemilerle sefere çıkılması gerekir.

Kürtlerin mücadelesi iki asırdır yabancı, işgalci ve sömürgeci bir güce, devlete karşıdır. Öyle olduğu içindir ki onbinlerce, yüzbinlerce insan katledildiği halde aralıklarla bugüne geldi ve son otuz yıldır kesintisiz sürüyor. Hem de yirminci yüzyılın son çeyreğinde elli bin insan katledildiği, dörtbin köy ve yerleşim birimi yerlebir edildiği, üç milyon insan yerinden yurdundan sürüldüğü ve bir lokma ekmeğe muhtaç bırakıldığı halde. Hem de TC’nin kozmik odalarıyla Çankaya Köşkü’nde listeler hazırlanıp farklı katmanlardan binlerce Kürt infaz timlerince katledildikleri halde. Hem de son otuz yılda birbuçuk milyon insan salt Kürt olduklarından dolayı içeri alındıkları, insanlık onuru yerlerde süründürüldüğü halde.

Öncekilerden bahsetmiyoruz. Son otuz yılda cenaze kalkmamış tek bir Kürt köyü kalmadı. Son otuz yılda ateş düşmeyen tek bir ocak yok. Bu devlet bırakalım yurtsever bir Kürde, bırakalım bir PKK’liye Kürt mafyasına dahi aman tanımadı. Kafalarına sıkarak bu alanı dahi Türk mafyasına açtı. Aynen Rum ve Ermeni esnaf, tüccar ve zanaat erbabını katlederek, ürküterek, kovarak yaptığı gibi.

Erdoğan’ın savaş bakanı Vecdi Gönül bunu ve sürmekte olan Kürt Özgürlük Mücadelesi’ni kastederek Ankara’da değil, Avrupa Birliği’nin merkezi Brüksel’de Kasım 2008’de aynen şu cümlelerle dile getirdi: “Ege’de Rumlar devam etseydi ve Türkiye’nin pek çok yerinde Ermeniler devam etseydi, bugün acaba aynı milli devlet olabilir miydi?”

Bu “milli devletin” ilelebet sürmesi için Kürtlerin de tarih sahnesinden silinmesi, bu olmuyorsa bile diz çökmeleri ve temel haklarından vazgeçmeleri gerekir. İstenen ve amaçlanan bu.

Bunu sağlamak içinse denenmemiş hiçbir yol, atılmamış tek bir takla kalmadı. “Gel bu sorunu konuşalım” dendiğinde bile akılda tutulan tasviye ve elimine etme oldu.

Ama bu durum sonsuza dek böyle sürüp gitmez. AKP ve TC Başbakanı Kemalizmin geriletilmesi amacıyla Batı tarafından, ABD ve AB tarafından oldukça şımartıldı. Şımartıldıkça da pervasızlaştı, hiçbir sınır ve kural tanımaz oldu ve “ben neymişim delisine” döndü.

Daha dün kardeş diye şapur şupur öpüp ayakları altına kırmızı halılar döşediklerine, ödüller alıp verdiklerine, saray ve köşklerde ağırladıklarına kendisine bakmadan bugün diktatör diye diklenmeye başladı. “Komşularla sıfır sorun” senfonisinden seferberlik marşlarına terfi etti.

Ekonomisine güvenen Erdoğan bunda da yanılıyor. İthalatı ihracatından fazla olan, cari açığı her geçen gün katlanarak büyüyen hiçbir devlet, aldığı sattığından fazla olan hiçbir tüccar, ayakta kalmayı beceremedi. Dolar 1,80’leri, Avro 2,50’leri aştı. Erdoğan bir dönem daha böyle hoyratça harcayabilir. Elimizde liste falan yok, ama bir gün birileri de sessizce onun kapısını çalabilir.

Ve onunla devletini 2006’larda PKK ile aynı masaya oturtan irade onu buna yeniden mecbur kılar. Oslo değilse Salahaddin’de, Norveç değilse Kürdistan’da, bir İngiliz veya Norveçli’nin gözlemi altında olmasa da bu gerçekleşir.

Özgürlük ateşi ile yanıp tutuşan ve bu uğurda bunca bedel ödeyip acılar çeken hiçbir halkı bu ülküden, bu davadan vazgeçirecek silah daha icat edilmedi. Tarih insanın iradesini kıracak işkencenin olmadığını yazar. Heronların yerine Pradetor alınsa ne çıkar.

“Teröristlerle masaya oturulmaz” diyen bir devlet buna mecbur kılınmışsa gerisi gelecek ve Kürt halkı temel haklarına kavuşacak, Kürdistan işgalcilerden temizlenecektir! Yeter ki Kürt hareketi ortak hareket edip hata yapmasın ve tüm ulusal değerlerine göz bebeği gibi sahip çıksın!

msahin1@web.de

Hiç yorum yok: