2 Ekim 2011 Pazar

Çözümün Anahtarı İmralı’dadır

Evet BDP’liler meclise gittiler, yemin de ettiler.
 
Peki bundan sonra ne olacak?
 
Kamuoyunun merak ettiği asıl soru bu!
 
Ateşkes olacak mı?
 
En önemlisi İmralı’ya giden koster hala “bozuk” olacak mı?
Daha da önemlisi “hava muhalefeti” hala devam edecek mi?
 
Kim ne derse desin, İmralı sürece müdahale etmediği sürece, ne savaş durur, ne de ateşkes olur.
 
Kimse kendini kandırmasın…
 
Bir çok kişi BDP’nin Meclis’e gelmesiyle sanki bütün sorunlar çözülecekmiş havasına kapıldı. Daha doğrusu böye bir kamuoyu, bir algı yaratıldı.
 
Hayır!
 
Bu BDP ile çözülmeyecek kadar karmaşık ve büyüktür!
 
BDP burada sadece arabulucu rolünü üstlenebilir.
Belki gizli görüşmelerin ikinci veya üçüncü ellerin (ülkelerin) aracılığıyla değil de BDP üzerinde yürütülmesinin yolu açılmış olur.
 
Hiç kuşkusuz bu anlamıyla BDP’nin Meclis’te olması elbette önemlidir. Elbette barış sürecine önemli bir katkı sunacaktır.
 
Bunu kimse inkâr edemez.
 
Ancak unutmamak gerekiyor ki, savaşın tamamen Türkiye gündeminden çıkmasının yolu İmralı ile yapılan müzakerelerin tekrar başlamasından geçtiğini artık her kesin anlaması gerek.
 
Yani sorun ancak muhataplarıyla çözülür!
 
Devlet bunu anlamadı mı?
 
Evet anlamıştır!
 
Hatta devlet o kadar anlamıştır ki, ellerinde tutsak olan Öcalan’ın gücü karşısında adeta telaşa kapılmıştır. Bunun için devlet Öcalan ile PKK’nin ve dolayısıyla da Kürt halkının arasını açmak için maskeli “devrimci-demokrat-Aydın”lari bile kullanmaktan çekinmemiştir.
 
Şıvan bu işe alet edilemedi mi?
 
Burkay bunun için getirilmedi mi?
 
O da işe yaramayınca bu sefer başka yöntemler kullanmaya başladılar.
İşin özü, Kürtlerin her kesiminde Öcalan’a büyük bir bağlılık ve saygı var.
 
Bu saygıyı ve bağlılığı kırmak için topyekun bir savaş başlatıldı. Özellikle görsel ve yazılı medya bu konuda inanılmaz kullanıldı.
 
Adeta online devasa yalan makineleri kuruldu
 
Ne yazık ki hiç biri işe yaramadı. Kürt halkı her zaman olduğu gibi, yine “yalan” söylediklerini biliyordu ve bu tür psikolojik saldırılara karşı efsunluydu…
 
Onları Bir tek Öcalan durdurabilir!
 
Kulaklar ve gözler İmralı’dan gelecek bir işaret bekliyor….
   
Öcalan sadece PKK’nin değil, Kürt halkının her kesiminde çoktan ruhsal şekillenmenin anahtar sözcüğü “Önder” olarak ulusal hafızalarına kazıldı.
 
Kürtler bin yıllardır özlemini çektikleri, “önder”liğe kavuşmaları Ahmedê Xanê’nin düşlerini süsleyen tarihsel bir mitoloji olarak Ortadoğu coğrafyasında hakkettiği yeri çoktan almıştır.
 
Devlet aklı bu işin  farkındadır.
Dahası AKP’de farkındadır. Zaten bütün telaşı da bu nedenledir…
 
Devlet açısında, Militarist, ırkçı şoven güçler açısında “bu işi nasıl ucuza kapatabiliriz”in hesabı yapılıyor. Artık inkar ve imhanın mümkün olmadığı görülmüştür.
 
Her gün yeni cinayet şebekelerinin yeni belgeleri ortaya çıkıyor.
 
Her gün onlarca toplu mezar ihbarları yağıyor, çeteler birbirilerini suçluyor, devletin kendi eliyle işlediği cinayetler bir bir ortaya saçılıyor.
 
Çözüm kendisini dayatıyor;
ya barışa giden güçlü bir Türkiye,
ya kaosa sürüklenmiş, savaşta gücünü tüketmiş, ruhsal bütünlüğü parçalanmış, misak-i Milli sınırları tartışılan bir Türkiye…
 
Tercih Meclis’in ve dolayısıyla da devletindir…


Rodi BAZ

Hiç yorum yok: