2 Ekim 2011 Pazar

AKP Devleti Yol Ayrımında

Yusuf ZİYAD
AKP devletinin Sayın Öcalan üzerindeki tecridi devam etmektedir. Bu tecrit Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı bir şantaj aracı olarak kullanılmaktadır. AKP ve Erdoğan hükümeti sadece Kürt sorunu konusunda yürütmüş olduğu politikalarda değil dış politikada da yol ayrımına gelmiş bulunmaktadır. Dış politikada ABD ve İsrail’in yanında yer alarak bölgedeki tüm güçlerini karşısına alırken, içeride ise arkasına almış olduğu bir basın ordusu ile iç kamuoyunu her konuda manipüle etmektedir. İç politikanın Kürt ayağı tamamıyla özel savaş ve kara propagandayı esas alırken, Türkiye ayağı ise milliyetçi ve şoven propagandalarla yürütülmeye çalışılmaktadır. Türkiye cephesinde Erdoğan ve AKP hükümetine karşı muhalefet yapacak ciddi bir güç yokken Kürdistan ayağında ise AKP devletinin tüm politikalarını deşifre edecek çok güçlü bir hareket söz konusudur. O da Kürt Özgürlük Hareketi olan PKK’dir. PKK’nin son dönemlerde AKP devletine karşı başlatmış olduğu direniş hareketinin dozajı yapılan açıklamalara bakılırsa artarak devam edecektir.

AKP devleti Ramazan ayında bayramdan hemen sonra PKK hareketini tümden imha etmek için Federal Kürdistan’a yönelik sınır dışı operasyon düzenleyeceklerini dile getiriyor. Erdoğan’ın o tehditkar ve kendine son derece güvenen üslubunu herkes hatırlıyordur. O dönemde öyle bir hava yaratıldı ki sanki 30 yıldır Türk ordusu hiçbir imkanını kullanmamış ve PKK gerilla güçlerine karşı savaşmamıştır. Erdoğan’ın bu külhanbeyli tavırlarının altında yatan önemli sebepler vardı. Birincisi PKK’ye karşı İran, Irak, Güneyli güçler ve ABD’nin desteğini açık bir biçimde almasıydı. İkincisi içeride PKK’ye karşı sağlamış olduğu ittifaktı. Bunu ilk başta basın ve medyanın büyük çoğunluğunu ele geçirerek geri kalanı da korkutup teslim alarak, ikincisi ise Türkiye siyasi parti ve sivil kurumlarını Kürdistan’daki uygulamalarına ya arka çıkma ya da sessiz kalma için ikna etmişti.


Kürt Özgürlük Hareketi’ni imha etmek için Erdoğan hükümetinin dayanmış olduğu stratejinin birinci ve en önemli ayağı çöktü. Bu ittifakı devam ettirebilselerdi PKK gerilla güçlerini zorlamak mümkündü. Ancak bu yürümedi. Aksine bu ittifakların hepsi Türkiye’nin kendilerinin kandırdığını ve kendilerini kullanmak istediğini anladılar. Hatta bu planın özünde kendilerinin imhası olduğunu gördüler. Bunun için PKK ile savaşmaktan ziyade PKK’yi önemli bir ittifak güç olarak görmeye başladılar. AKP devletinin dış politikadaki yanlışlıkları PKK’ye yeni alanlar açmıştır. PKK’nin manevra alanını genişletmiştir. Her şeyden önce İran, Irak, Suriye ve Lübnan’a kadar olan saha hem genişlemesine hem de uzunlamasına PKK’ye açılmıştır. Bu durumu ileriki günlerde daha açık bir biçimde görmek mümkün olabilir. Bu durumu geçici ittifaklar ya da Türkiye’yi girdiği yoldan geriye çevirmek için yapılan geçici ittifaklar olarak değerlendirmemek gerekir. Bu ittifakların kalıcı ve ileriye yönelik oldukça stratejik ittifaklar olacağını düşünüyorum. Bunun böyle olmasının en önemli sebebi ise bu ittifaklarda bulunan tüm güçlerin tek çıkış yolu olmasıdır. Onun için başta yavaş yavaş karşılıklı güven adımları atılacak, ondan sonra ise çok somut ve kalıcı adımların atılacağını düşünüyorum.


AKP devletinin tüm sınırlarının denetimi PKK güçlerinin eline geçecektir. PKK her taraftan Türkiye’nin içine müdahale etme kabiliyeti kazanmış olacaktır. Bu durum Türkiye’de yürütülecek savaşımının boyutunun hangi düzeyde olacağı hakkında da ipuçları da vermektedir. Türkiye’nin tüm ordusunu ve istihbarat gücünü bu sınırlara yığsa bile bu sınırları denetlemenin mümkün olmadığını şimdiden söylemek gerekiyor. Onun için mevcut durumda Türkiye’den yürütülen savaşın fırtına kopmadan önceki savaşın provaları olarak değerlendiriyorum. Şayet AKP ve Erdoğan hükümeti yürütülecek olan savaşın yine eskiden olduğu gibi kırsalla sınırlı kalacağını, sadece vur-kaçla süreceğini, dolaysıyla böyle bir savaşı yıllara yayarak iktidarını ayakta tutmayı düşünüyorsa şimdiden söyleyeyim büyük yanılır.


AKP görüldüğü kadarıyla askeri operasyonlarla PKK güçlerine darbe vurmayacağını anlayınca bu sefer sözüm ona Kürtleri PKK’ye karşı kışkırtarak, halkı sokağa çıkararak PKK ile Kürtleri karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Bunu yapmak için de her şeyden önce sivilleri katlederek PKK üzerine atmaya çalışıyor. Bu konuda başlatmış olduğu kara propagandaya bazı sözde Kürt aydınlarını da dahil ederek halkı etkilemeye çalışmaktadır. PKK eylemlerinin şehirlere yayılmaması için sivil halk bilinçli bir şekilde katlediliyor. Bununla sen şehirde eylem yaparsan ben de halkı katlederim diyor. Bu strateji oldukça tehlikeli, işin sonu Kürt-Tük çatışmasıyla sonuçlanabilir. Bu tür eylemlerle PKK’nin şehir eylemlerinden vazgeçmeyeceğini düşünüyorum. Buna karşı Kürtlerin daha radikal ve milliyetçi örgütlenmesi olan TAK ise Ankara türü eylemler geliştirebilir. Nitekim o yönlü açıklamaları da olmuştu. Onun için AKP’nin bu stratejisi de kısa süre sonra ona karşı dönecektir.


Nerede bakılırsa bakılsın AKP ve Erdoğan’ın bu sürecin yükünü taşıyacak güçte ve akılda olmadığını düşünüyorum. Şayet akıllı olsalar onları kurtaracak tek bir kişi vardır. O da Sayın Öcalan’dır. Sayın Öcalan’ın ayağına giderlerse ve onun dediklerini pratiğe geçirirlerse o zaman hem Türkiye’yi hem de Erdoğan’ı kurtarırlar.

Hiç yorum yok: