18 Eylül 2011 Pazar

Sultan’da Yanmak!


Nuri FIRAT


Hücre içinde bir hücre düşünün.

Elleriniz kelepçeli, başınızı kaşımak isteseniz bile kaşıyamayacak halde bağlısınız.


Karşıda kameralar gözlerinizin içine bakıyor.


Oturağınız demirden ve küçücük...


Dik durmak zorundasınız, saatler boyu, günlerce. Uzanmak isteseniz de uzanamazsınız.


Havasızlıktan söz etmeye gerek bile yok. Hava size bir insaf kadar uzak, eğer hâlâ yüreklerinde birazcık insaf duygusu varsa havalandırma sistemini çalıştırırlar, ama insaf ne arar!


***


Van’dan İstanbul’a nakil edilen 5 mahkum, önceki gün Kayseri’de mavi ring aracında diri diri yanarak can verdi. Sağa sola bile kıpırdayamayacak kadar çaresiz bir halde demir koltuklar üzerinde eridi bedenleri, geriye kömür karası kemikleri kaldı...


***


Bu mavi ringlere sultan deniliyor. Oysa sultanlar gibi karşılanmıyorsunuz, tutulmuyorsunuz bu rignlerde. Yüzyıllar öncesindeki köleler gibisiniz ya da şehirler arası gezici sirklerin hayvanları gibi bir kafeste...


***


Ring aracı yandığında bile askerler kapıları açmıyor, çünkü içindekiler “kafesteki birer hayvan” onlar için. Oysa onlar ölümün yangın halini izleyecek kadar insanlığın dip noktalarına bile erişememiş birer hayvandılar da farkında bile değillerdi.


Bu kadar mı? Elbette, hayır! İzahat getiriliyor, deniliyor ki, teknik arıza veya kötü benzin ya da hararet...


Birazcık merhamet varsa eğer içinizde, elinizi yüreğinize koyun ve düşünün; ateşte eriyip kömürleşen bedenler insanlara aitti. Bu insanların taşınma biçimi zaten ölüme ramak bir noktadaydı. Sorun burada, başka gerekçeye ne hacet!


***


Ring aracı yandığında 1989’un yaz sıcağında Eskişehir’den Aydın’a 15 saatte götürülen, yol boyunca her türlü zulme maruz kalan ve böylece katledilen Hüseyin Eroğlu ile Mehmet Yalçınkaya’nın hikayesi akıllara geliyor.


Ringlerde bir şekilde zaten mezara gömülü gibisiniz, gerisi ölüme giden yolun biçimi kalıyor, ha yanmışsınız ha işkence görmüşsüz ne fark eder ki!


***


Aslında sadece bir aracın yanmasına tanık olmadık, bir bütün cezaevlerindeki vahşete tanıklık ediyoruz. Cezaevi sistemleri ve içeride yaşananlar da birer ring gibi. İmralı sistemi ve yaşanan tecridi, hasta tutuklulara yönelik zulmü, F tipi odalardaki işkenceyi hep bu gözle sorgulamadıkça mavi ringin anlamına varamayız.


***


Bütün bu yaşananlardan sonra şu kesin; bu sistemden sorumlu herkes insanlık suçu işliyor. Farkında mıyız, bilmiyorum ama gerçek bu.

Hiç yorum yok: