14 Eylül 2011 Çarşamba

Spyer: ''Lieberman'ın Sözleri Hükümet Görüşü Değil ''

Jerusalem Post ve İngiliz The Guardian Gazetesi yazarı, Ortadoğu uzmanı ve İsrail hükümeti eski dış politika danışmanlarından Jonathan Spyer, ”Türkiye'nin İsrail ile girdiği bu krizle Arap sokaklarında etkisini artırdığını ancak krizin uluslararası arenada Türkiye’ye bir kazanç sağlamayacağını” söyledi. ANF’nin İsrail Türkiye krizi ve İsrail Dışişleri Bakanı Avidgor Lieberman’ın son çıkışı ile ilgili sorularını yanıtlayan Spyer, Türkiye'nin uluslararası arenada da aradığı desteği bulamayacağını söylüyor.

Geçtiğimiz yıl Kandil'de KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan‘la görüşen ilk İsrailli gazetecilerden biri olan Spyer’e göre, Lieberman’ın PKK ile ilgili sarf ettiği sözler hükümetin görüşünü yansıtmıyor. ‘’Lieberman açıklamasında kendi görüşünü belirtmiştir” diyen Spyer, ”Lieberman, Türkiye İsrail'e karşı bu tavrını sürdürürse olması muhtemel olan şeyleri dile getirdi” diyor.

AKP hükümetinin İsrail'e karşı sergilediği sert tutumun altında yatan ana nedenin, AKP’nin ”İslamist bir parti olması ve yöneticilerinin İsrail'e karşı derin bir kin ve nefret duymasıyla alakalı” diyen Spyer, BM Adalet Divanı'na gitmeyi planlayan Türkiye’nin bir şey elde edemeyeceğini söyledi.

* Türkiye’nin Mavi Marmara olayı ile ilgili BM Palmer Raporu'nu açıklanmasından sonra İsrail'e karşı sergilediği tutumu nasıl değerlendiriyorsun?

- Türk hükümetinin BM Palmer raporuna verdiği cevap sadece uzun bir sürecin son halkası olarak görülmeli. Türkiye bu rapora dayanarak İsrail'e olan saldırganlığını artırmıştır. Bu Türk hükümetinin tasarladığı İslam dünyasındaki stratejisinin bir parçası. Türkiye Mavi Marmara olayından sonra İsrail'den talep ettiklerinde samimi, çünkü AKP bir İslamist parti ve liderlerinin İsrail'e karşı derin bir kin ve nefreti var. Ben bu saldırganlığın altında bu duyguların yattığına inanıyorum. Kin ve nefrettir onları böyle saldırganlaştıran. Türkiye'nin yeni stratejiden algıladığı ve gitmek istediği yön Erdoğan hükümetini böyle şeyleri söyletmeye teşvik ediyor“.

‘GEMİLER SAVAŞ SEBEBİ OLUR’

* Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu, rapordan sonraki açıklamalarında bundan böyle Türk savaş gemilerinin Doğu Akdeniz'de daha fazla görüneceğini ve Gaze'ye yardım götürecek gemilere eşlik edeceğini söyledi. Artı İsrail'i tek taraflı olarak Doğu Akdeniz'deki doğal kaynakları ele geçirmeye çalışmakla eleştirdiler. Sizce Türkiye böyle bir girişimde buluna bilir mi?

- Erdoğan ve Davutoğlu'nun raporun açıklanmasından sonra verdiği demeçlerde, Türk savaş gemilerinin Doğu Akdeniz'de güvenliği sağlayacaklarını ve Gazze'ye gidecek yardım gemilerine eşlik edeceği seklindeki tehditlerinin daha sonra hükümet kaynakları tarafından yalanlandı. Türkiye bir NATO üyesi eğer bu üyeliğin devam etmesini istiyorsa uluslararası normlara ve anlaşmalara bağlı kalmak zorunda. Türkiye istiyor diye Doğu Akdeniz'e askeri gemilerini gönderemez.

Ancak farkında olmamız gereken başka bir gerçek de şudur, Türkiye, Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz'de gaz arama çalışmalarından rahatsız ve bunu kabul etmiyor. Yani Doğu Akdeniz'de varlığımızı artıracağız demelerinin altından yatan ana nedenlerden biri de budur. Kıbrıs’ın bu çalışmalarını engellemek istiyor ve Kuzey Kıbrıs'taki Türklerin haklarını güya savunuyor gibi bir pozisyon almak istiyor. Ancak ilk provokatif açıklamalarının yanlış anlaşıldığını hem Erdoğan hem de Davutoğlu söyledi. Zaten söyledikleri de fazla bir şey ifade etmiyordu sonunda. Yardım gemilerinin Kıbrıs’a ulaşmaları için İsrail'in kara sularından geçmesi gerekiyor. Bu durumda İsrail onları durdurma hakkına sahiptir. Gemilerin izinsiz İsrail kara sularına girmesi uluslararası anlaşmalara göre savaş sebebidir. Ancak ben Türk hükümetinin böyle bir tehlikeyi göze alacağını sanmıyorum.

* Erdoğan, AL Jazeera Televizyonu'na verdiği demeçte İsrail'e ticari ahlak açısından eleştiriyor. Türk basınında çıkan haberlere göre, bakım için İsrail'e gönderilen Heronlar zamanı olduğu halde geri gönderilmedi...

- Ben olayın detayları hakkında bilgi sahibi değilim ancak, Erdoğan'ın eleştirileri yeni değil. Ancak bildiğim kadarıyla askeri teknolojinin satışıyla ilgili Türklerin hep eleştirileri oldu. Ancak bu eleştirilerin daha çok İsrail'in yaklaşımlarından kaynaklandığını söyleyebilirim. Çünkü Türkiye'deki bazı güvenli kaynaklardan aldığım bilgilere göre Türk ordusunda İsrail yanlısı tutum sergileyenlerin bile bu konuda İsrail'e karşı tutum sergilediği söyleniyor.

‘ADALET DİVANI İSRAİL’E BİR ŞEY YAPMAYA ZORLAYAMAZ’

* Türk hükümeti Mavi Marmara olayını Uluslararası Adalet Divanı'na götürme planları yapıyor. Palmer Raporu'na baktığımızda, Gazze ablukasının yasal olduğu belirtiliyor. Siz Adalet Divanı'nın bu konuda bir şey yapabileceğine inanıyor musunuz? Birincisi Gazze Türkiye’nin toprağı olmadığı için Türkiye bu konuda bir taraf değil. İkincisi Adalet Divanı yalnızca iki taraf arasındaki anlaşmazlıklarla ilgili davaları kabul ediyor. Bu konuda iki tarafın da Adalet Divanı'na gitmek için anlaşmaları gerekiyor. İsrail ise gitmeyeceğini söyledi...


- Olayı Uluslararası Adalet Divanı'na götüreceğini söyleyen Erdoğan hükümetinin bir sonuç elde edeceğini sanmıyorum. Adalet Divani İsrail'i bir şey yapmaya zorlayamaz. Öte yandan, Türkiye bile bu konuda bir şey elde edebileceğinden emin değil.

* Son gelen haberlere göre Türkiye’ye giden İsrail vatandaşlarının havaalanlarında hakarete uğradığı ve keyfi uygulamalara maruz kaldığı söyleniyor. Bu bir planın parçası mı sizce?


- İsrail vatandaşlarının Türkiye’deki havaalanlarında hakarete uğradığı haberleri doğru. Havaalanlarındaki olaylar sadece güvenlik görevlileriyle izah edilecek bir şey değil. Yaşananların tepeden gelen emirlerle yerine getirildiğine inanıyorum. Bu hakaretvari yaklaşımlar turist olarak Türkiye’ye giden İsrail vatandaşlarının sayısını büyük ölçüde düşüreceğini söyleyebilirim.

Siz bu krizin bir kazananı olacağına inanıyor musunuz?


Son gelişmelerin ışığında baktığımızda İsrail’le yaşanan bu son kriz belki Erdoğan'a Arap sokaklarında büyük bir popülarite kazandırıyor. Ancak bunun gerçek anlamda uluslararası arenada Türkiye’ye bir faydası ve kazancı olmaz. Dahası Erdoğan’ın Arap ülkelerindeki krizlere yaklaşımı da çok farklı. Bahreyin’e farklı, Libya’ya farklı Suriye’ye farklı bakıyor. Buna karşı İsrail bölgedeki değişimleri etkilemeyeceğini biliyor. Onun için Türkiye ve Mısır'la ilişkilerini iyi tutmaya çalışıyor. Onlar İsrail'in haklarına saygı gösterdiği sürece.

”LİEBERMAN’IN SÖZLERİ LİEBERMAN’A...”

* Peki Yedioth Gazetesi'nde İsrail Dışişleri Bakanı Avidgor Lieberman’ın ait olduğu iddia edilen sözlerine ne diyorsunuz?


- Lieberman’ın Yedioth Gazetesi'nde çıkan ve Türkiye’yi Ermeni Lobisi ve PKK ile tehdit eden sözlerinin hükümetin görüşünü yansıttığını sanmıyorum. Onlar sadece Dışişleri Bakanı Lieberman’ın sözleri olarak algılanmalı ve okunmalı. Lieberman’nın söyledikleri Türkiye’ye karşı yapılması gereken muhtemel etkili şeylerdir. Eğer Türkiye bu tutumunu İsrail'e karşı sürdürürse…

Hiç yorum yok: