19 Eylül 2011 Pazartesi

PKK-Devlet Görüşmeleri

  Ses Kaydını Dinlemek İçin;


http://guncelyorum-canadil.blogspot.com/2011/09/mit-ve-pkknin-barscl-cozum-gorusmeleri.html


Kürdistan genelinde geniş halk yığınları indinde meşruiyeti tartışma götürmeyen PKK'nin yöneticilerinin Türk Devlet yetkilileri ile bir masa etrafında eşit koşullarda Kürt sorununun çözümünü tartıştıkları görüşmenin kayıtları  ınternet üzerinden yayınlandı. Bir başka ülke temsilcisinin de aracı olarak bulunduğu anlaşılan görüşmeler, PKK'nin meşruiyetinin resmi makamlarca da tanınması açısından son derece önemli. Bu görüşme, PKK'nin Kürt sorununun çözümü konusunda hem Türk Devleti, hem de diğer uluslararası aktörleri indinde Kürt tarafının meşru temsilcisi olduğunun kabulü niteliğinde.

Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, “Hakan Fidan kendisine verilen talimatın gereğini yerine getirdi” sözleri görüşmelerin Hükümet tarafından doğrulanması anlamına geliyor. İlk kez Türk tarafının diyalog yöntemi konusunda aktif bir tavır alması dikkat çekici. CHP ve MHP'nin küçük muhalefet hesaplarına boğma girişimleri bir yana bırakılırsa, kamuoyunda da sorunun diyalog yolu ile çözülmesi konusunda ciddi bir kanaatin hakim olduğu görülüyor.

Yayınlanan bölümlerden anlaşıldığı kadarıyla bu görüşme ilk değil. Sadece bugün MİT Müsteşarlığı koltuğunda oturan Hakan Fidan'ın bu görüşme sürecine dahil olduğu ilk görüşme. Bundan sonra daha kaç görüşme yapıldığı da şimdilik bilinmiyor.

Buna rağmen, Türk basını görüşmelerin yayınlanmasından bu yana-her zamanki gibi-tamamen bilgiden yoksun, her zaman ki refleksi ile ortaya çıkan durumu algılamak, bu görüşme sürecinin sona ermesinin asıl nedenini ortaya çıkarmak yerine, görüşmede devlet tarafının kullandığı dili gündemleştirmeyi tercih etti. Ellerinde hiç bir kanıt olmadığı halde, bu kayıtların ”PKK tarafından sızdırıldığını” söylemekten de geri durmadılar.

Konuya vakıf olmadıkları için nasıl bir manüplasyona girişeceğini kestiremeyen Gülen Cemaati yayın organları ile AKP'ye yakın sermeyenin denetimindeki gazeteler de böyle bir görüşme yokmuş gibi davranmayı ”tercih” etti. Taki Hükümet üyeleri ”MİT Müsteşarı Fidan'a sahip çıkma” üzerinden görüşmeleri doğrulayana kadar.

Cemaat ve AKP basınının aklı evvel köşe yazarlarından da, ”mutlaka bu kayıtları PKK sızdırdı” korosuna katılanlar oldu. Ancak, Başbakan Erdoğan'ın eski basın sözcüsü, şimdileyin başbakan kontenjanından Radikal Gazetesi yazarı Akif Beki, görüşmelerin PKK ya da Hükmet tarafından sızdırılmış olma ihtimali olmadığını yazdı.(15.09.2011 Radikal Gazetesi)

Bugün kayıtları ortaya çıkan görüşme trafiğinin PKK lideri Abdullah Öcalan'ın İmralı Adası'nda -aralarında Hakan Fidan'ın da bulunduğu- devlet yetkilileri ile yürüttüğü uzun görüşmelerin sonucunda olgunlaşan zeminin bir sonucu olduğu açık. Görüşmelerin, ”devletin bir hüsnü niyeti” olmadığı ortada. Çünkü devlet hali hazırda bu sorunun sahibi aslisi konumundadır. Bugün bu görüşmeleri yürüten Hükümetin Başbakanı hala, inkarın paradigmaları olan, ”tek millet, tek bayrak, tek vatan” da ısrar etmektedir. Masaya otursa da devletin bir ayağı inkarda ısrar etmekte. Tüm bunlara rağmen, bu hükümeti de çözümde ısrara zorlayan PKK'dir.

Öcalan, başından bu yana İmralı Adası'nda yürüttüğü görüşmeleri açık bir biçimde avukatları aracılığı ile kamuoyu ile paylaştı. Bugün PKK yöneticileri ile devlet yetkililerinin bir başka ülke temsilcisinin arabuluculuğunda yürüttüğü diyaloga uzanan yolda, Öcalan'ın kendisi ile görüşen yetkililere, ”bu konuda yetkileri olup olmadığını, geçmişte benzet heyetlerin kendisini oyaladığını, bu sefer de çözüm gelişmez ise devrimci halk savaşının kaçınılmaz olduğunu” söylediği avukat görüşmeleriyle kamuoyuna yansıdı.

Tartışılması gereken, ortaya çıkan ses kayıtları ile kesinleşen PKK-Devlet görüşmelerinin neden kesildiğidir. Burada da PKK yöneticileri ile devlet yetkililerin bir araya gelmesini sağlayan yine Öcalan'ın üzerinde çalıştığı çözüm protokolleridir. İçinde Barış Konseyi ve Anayasa Komisyonları'nın da oluşturulacağı mutabakatlarını bulunduğu protokoller.

AKP Hükümeti, Öcalan tarafından hazırlanan Yol Haritası gibi bu protokolleri de imzalamaktan vazgeçti. Bununla da yetinmeyerek, halen cezaevinde bulunan Blok Milletvekillerinin seçmenlerini temsil etme haklarının gasp edilmesi, AKP Hükümeti'nin sorunun siyasal çözümünden uzaklaştığını gösteriyor. DTK'nın Demokratik Özerklik ilanının da, AKP'nin üzerinde mutabakata varılan protokolleri yok saymasından kaynaklandığını söylemek yersiz olmaz.

Bu görüşmelerin ilk kez kesintiye uğraması değil. Görüşme süreci ilk olarak Öcalan tarafından Hükümet'e iletilmek üzere verdiği ilk Yol Haritası'nın AKP tarafından el konulup, yok sayılarak kamuoyuna açıklanmaması oldu. AKP Yol Haritası’nı Öcalan'ın avukatlarına vermeyi de reddetti. Diyalogdan uzaklaşan AKP, şiddeti kışkırtarak savaşı dayatmayı bir yöntem olarak uyguluyor. Böylelikle iç siyasette milliyetçiliğe oynayarak MHP tabanına göz kırpıyor. Yine Kürt siyasetçilerine karşı zamana yayılmış bir biçimde yürütülen gözaltıların son süreçte yoğunlaşması çatışmayı derinleştirmekten başka bir şeye hizmet etmiyor.

Batı'da, Türk milliyetçiliği ile MHP tabanına mesaj veren Erdoğan bu tavrının Kürdistan'da aksi bir eğilimi derinleştirdiği unutulmamalı. Kürt sorunu konusunda çözüm arayanın Kürt tarafı olduğu açık. Aynı biçimde, tek taraflı bir milliyetçiliği beslemekten kaçınıp ortak yaşam projesinde ısrar edenin de Kürt tarafı olduğu ortada.

Kuruluşundan itibaren, kendisine benzetemediği tüm toplumsal kesimleri düşman ilan ederken, Kürtlere karşı inkar ve imhayı dayatan devletin içine düştüğü açmaz, orta yerde dururken milliyetçiliğe oynamak herkese kaybettirir. Geri dönüşü olmayan ayrışmalara fırsat vermeden diyalogun müzakereye dönüşmesi bu topraklarda yaşayan tüm kesimlerin ortak ve eşit geleceğine katkı sunmaya hizmet eder ki bugünün en acil ihtiyacı da budur.

Mehdi Atay

Hiç yorum yok: