10 Eylül 2011 Cumartesi

PJAK Barzani'nin Elini Güçlendirir

PJAK’ın 5 Eylül’de ilan ettiği ateşkese İran saldırılarına son vererek fiilen ateşkese cevap vermiştir. Aynı gün PJAK’ın askeri kolu olan HRK Kotoman tepesine saldırıda bulunan 22 askerin cesedini İran’a teslim etti.

Öncelikle PJAK ateşkesi tek taraflı olarak değil İran devletinin istemi üzerine ilan edilmiştir. İran ile PJAK arasında ateşkes için aracı olanlar Güney Kürdistan’ın en üst düzeydeki temsilcileriydi.

Güney Kürdistan dağlarında konumlanan PKK ve PJAK gerillaları aynı zamanda Güney Kürdistan halkı ve kazanımları için vazgeçilmez koruyucu bir güçtür.

İran, Türkiye, Irak ve ABD’nin ittifakı sonucu ortaya çıkan bu operasyona Güney Kürdistanlı güçleri katmak için ne kadar baskı ve oyun oynadığını hem ortaya çıkan belgeler hem de operasyon süresi boyunca Güneyli yetkililerin yapmış olduğu açıklamalar ve operasyon karşısındaki tutumlarıyla netlik kazanmıştı. Operasyona aktif olmasa da pasif olarak destek vermişlerdir.

KERKÜK’TE EŞ ZAMANLI OPERASYON

Bir taraftan Hewler ve Süleymaniye’deki iktidardan Kürdistan’ın üç parçasındaki kazanımların tasfiye edilmesi için destek istenirken, Irak yönetimi ise Kerkük’e bağlı Sediye, Celewle, Mendeli bölgelerini Kürtlerden arındırma operasyonu başlattı.

Aynı planı 2006’da Musul’da Kürtlere karşı yaptılar ve binlerce Kürdü buralardan sürdüler. Bu durum Kandil’e yönelik yapılan operasyondan dolayı çok fazla gündem olmadı ama operasyonlarla eş güdümlü bir biçimde bu alanlara yönelik bombalı saldırılar düzenlendi. Çok sayıda insan Kuzey’e doğru göç ettirildi. Bu planın esası Kürtleri Dohuk, Süleymaniye, Hewler’e sıkıştırmak ve iradelerini kırarak teslim almaktır.

Çünkü mevcut durumda Güney Kürdistan coğrafyasının yüzde 45’i hala Federal Kürdistan topraklarına dahil edilmedi. Bu saldırıları her ne kadar radikal İslamcı örgütlere mal etseler de işin arkasında Nuri El Maliki ve Şii hükümeti vardır. Bu planın derinliklerinde ise gerillanın denetimindeki alanlara yönelik askeri operasyon düzenleyen güçler vardır.

Sanırım bu işin bizzat talimatını veren de İran İslam Cumhuriyeti’dir. Çünkü Şii hükümetin İran’dan izinsiz hareket etmesi mümkün değil. Bu saldırılarla İran bir taraftan Güney Kürdistan güçlerini operasyona dahil olmaları için zorlarken diğer yandan Kürtler üzerinde yürütülen bölgesel düzeydeki operasyonun bir parçası oldu.

Kerkük ve çevresindeki Kürt yerleşim birimlerine yönelik sürdürülen etnik temizlik operasyonun bir ilginç yönü de Kandil’e yönelik başlatılan operasyonun son bulmasıyla birlikte oradaki sivil halka yönelik bombalama saldırılarının da azalmış olmasıdır. Bu da operasyonun uluslararası ve bölgesel güçlerin ortak ittifakı ile yapıldığını göstermektedir. Asıl amaçlarının da Kürtleri bölgede statüsüz bırakmaktı. Operasyon büyük oranda boşa çıkarılmış olsa da tümden boşa çıkarılmamıştır. Ve dolaysıyla bu tehlike hala devam etmektedir.

PJAK BARZANİ’NİN ELİNİ GÜÇLENDİRİR

Medya Savunma Alanları'ndaki PKK ve PJAK gerilla güçleri aynı zamanda Kürdistan’ın dört parçasındaki kazanımların korunması için koruyucu güçtür. PJAK’ın İran devletinin Güney Kürdistan’ı işgal etme operasyonu karşısındaki direnişi her şeyden önce Güney Kürdistanlı güçlerin ellerini güçlendirmiştir.

Önümüzdeki günlerde Mesut Barzani bir heyetle Tahran’ı ziyaret edecek. Tahran yönetimi PJAK gerilla güçleri karşısında almış olduğu yenilgiden sonra Güneyli Kürtlere askeri operasyon için dayatmada bulunamaz. Bulunsa bile Güneyli güçler rahatlıkla "sizin yapamadığınızı ben nasıl yapabilirim" diyebilir!

İkincisi Madem İran Kandil bölgesini işgal edememiştir. O zaman Güney Kürdistan güçlerini tehdit ve şantaj politikasıyla baskı kurarak teslim alma politikalarından vazgeçecektir. Bunun yerine bölgeye yönelik yeni politikalarında tehdidin yanı sıra Kürtleri kendi tarafına çekmeyi deneyecektir.

Yusuf ZİYAD-ANF

Hiç yorum yok: