27 Eylül 2011 Salı

Obama’ya Yalvaran Erdoğan

HÜSEYİN ALİ

Türkiye’nin Kürt Özgürlük Hareketi karşısında çok sıkıştığı görülüyor. Artık umudunu dış güçlere bağlamış. Bırakalım kendi gücüyle PKK’yi yenebilmesi, eğer dış destek almazsa kaybedeceğini görüyor. Kaybetme korkusunu çok yaşıyor. Aslında kaybetme korkusuyla tir tir titriyor dersek gerçeği ifade etmiş oluruz. ABD’ye PKK konusunda destek vermeleri için yalvarmaları başka bir biçimde açıklanamaz.

Bir iki aydır kara operasyonundan söz ediliyor. Anlaşılıyor ki bu kara operasyonu gece yürürken ıslık çalmaya benziyor. AKP hükümeti zor durumunu böylece örtmeye çalışıyor. Anlaşılıyor ki dış destek ve ileri teknoloji olmazsa gerilla karşısında hareket edemeyecek duruma düşmüş. Son zamanlarda gerilla karşısında çaresiz kalması bunu gösteriyor. Kara operasyonunun bu çaresizliğinin anlaşılmaması ve gerillanın daha atak davranmasını engellemek için gündemleştirildiği her gün daha iyi anlaşılıyor. AKP hükümeti bu sıkışıklıktan kurtulmanın yollarını arıyor. Hatta bir ateşkes olsa da bu zor durumdan kurtulsam diye düşünüyor. Ancak “operasyon yapıp ezeceğim” dediği için söylemde yine kabadayıca konuşmaya devam ediyor.

AKP hükümeti gerilla karşısında çaresiz kalmasını yoğun propaganda ve psikolojik savaşla örtmeye çalışsa da mızrak çuvala sığmıyor. Erdoğan’ın Amerika’daki Obama görüşmesi sonrası tüm değerlendirmeciler Başbakan’ın PKK konusunda yalvar yakar siyasi destek ve ileri teknoloji istediğini dile getirdiler. Bu desteği alıp almayacağı tartışıldı. AKP yandaşları “ABD destek verecek” dedi. Erdoğan da ABD’nin desteğinin süreceğini ve insansız uçaklar konusunda sorun çıkmayacağını söyledi. PKK’nin Türkiye, ABD ve Irak’ın ortak düşmanı olduğunu yine tekrarladı.

2007 Bush görüşmesi sonrası da destek alındığı ve PKK’nin sonunun geldiği söylenmişti. PKK artık kurtulamayacak denildi. 5 Kasım 2007 görüşmesi sonrası konuşulanlar hatırlanırsa PKK daha o gün bitmişti. Ancak o günden bugüne PKK daha da güçlendi. Sadece askeri olarak değil, siyasi olarak da güçlendiği görüldü. AKP Kürdistan’da 2007 yılında aldığı oyları önemli oranda kaybetti. BDP sadece Amed’de oylarını yüzde 25 arttırdı. Obama-Erdoğan görüşmesi de AKP’ye başarı getirmeyecektir. Sorun iç sorun değildir, dışarıdan desteklendiğini düşünen her hükümetin bu mücadeleyi kaybetmesi gibi AKP de kaybedecektir.

AKP’yi ne ABD ne de İsrail tekniği kurtarabilir. Sorun tarihsel siyasi bir sorundur. Hatta bu düzeyde köklü bir siyasi sorun dünyada yoktur. Bir halkın yok edilmek istenmesi karşısında direnen bir halk vardır. Türk devletinin 1926 yılındaki Şark Islahat Planı’ndan 1992 yılındaki kirli savaşa kadar kullanmadığı bastırma yöntemi kalmamıştır. Kürtlerin varlık ve özgürlük mücadelesini yok edemediği gibi, her bastırma harekatı Kürtlerin Türk devletine olan öfkesini daha da derinleştirmiştir. Yeri geldiğinde geçmişteki tüm politika ve yöntemler eleştiriliyor. “Bunlar sorunu büyüttü ve PKK’yi ortaya çıkardı” deniliyor. Ama şimdi eski bastırma yöntemlerinden daha kapsamlısı gerçekleştirilmek isteniyor. Kırk yıldır toplumun derinliklerine nüfuz etmiş bu mücadelenin kökünü kazıyacağım deniliyor. Kuşkusuz şimdi kök kazıyacağına inanmadıkları için minimize edilip, etkisizleştirilerek kontrol altına alınacaktır deniliyor. Kök kazıma anlayışının yeni dönemdeki ifadesi minimize etmek oluyor.

AKP minimize etmekten söz ediyor. Ancak bu savaşı kaybederek ellerindeki bütün imkanları kaybetme korkusu AKP ve yandaşlarını sarmış bulunuyor. Fetullahçılar bunu fark etmiş, ama bir çıkış yolu bulamıyorlar. Bir iki ay önce Hüseyin Gülerce hemen operasyon yapılsın derken, Fetullahçılar şimdi olası bir operasyonda kaybedecekleri korkusunu yaşıyorlar. PKK karşısında başarısız kalırlarsa ellerindeki birçok imkanı kaybedeceklerini biliyorlar. Planlanan kara operasyonu yapılmadıysa, yapılamıyorsa nedeni budur. Bir operasyon olursa daha fazla kaybedeceklerini düşünüyorlar. Ama gerçek bir siyasi çözüm için de irade ortaya koyamıyorlar. Hala Demokratik Özerklik olmaz, Kürtlerin kendi kendini yönetmesi olmaz diyorlar.

AKP hükümetinin ne siyasi çözüm yapma iradesi ne de büyük bir kara operasyonuyla PKK’yi bitireceğine inancı var. 5-6 yıldır yaptığı gibi “ne savaş ne de barış” politikasıyla durumu idare etmeyi umuyor. Hala böyle bir ortam yakalamanın peşinde. Ne var ki çözüm ve barış politikası olmadan yeni dönemde her tarafı idare eden bir politikayı yürütemeyeceği netleşmiştir.

AKP savaş dedi, ancak bunu yapacak gücü yok. Ama demokratik çözüm ve barış iradesi de yok. AKP, Kürtler hak istemekten ve mücadele etmekten vazgeçsin; benim iktidarımın sürmesine hizmet etsin diyor. Herkes de biliyor ki Kürtler AKP’ye çok şans verdiler. Artık ya demokratik çözüm ve barış olacak ya da AKP hükümeti diğer iktidarlar gibi çözümsüzlük içinde boğulacaktır.

Ankara ve Siirt’teki olaylar Obama görüşmesinde gündemleştirilip bakın mağduruz, bize yardım edin deyip avuç açmışlar. ABD bu duygu sömürüsünden etkilendi mi bilemeyiz. Ama PKK Ankara’daki patlamayla ilişkisi olmadığını açıkladı. AKP’nin dış destek almak ve Kürtlere saldırmak için bu olayı PKK’ye yıkmaya çalıştığını açıkladı. PKK’nin sivillere yönelim politikası olmadığından AKP’nin söylediklerine zaten birçok kesim kuşkuyla yaklaşmıştı. Siirt’te 4 kadının öldürülmesi ise hala kuşkuludur. Bu olay polis okulu yanında olmuştur. Dolayısıyla Polis okuluna eylem yapmak isteyen HPG’lilerin fark edilmesi sonucu polislerin her gördükleri şeye ateş etmeleri sonucu bu olayın gerçekleşmiş olabileceğini de düşünmek gerekir. Türk basınının polis arabası sanmışlar, yanlışlıkla vurmuşlar biçimindeki haberin de olayı manipüle etmek için söylendiği konusunda kuşkular var. BDP’nin açıklamaları da buna işaret ediyor.

Bu olaylara şunun için değindim. AKP hükümeti PKK karşısındaki sıkışıklığını bu tür olaylar üzerinden gidermeye çalışıyor. Bu olaylar üzerinden PKK’yi sıkıştırırsam gerilla eylemlerini durdurup rahatlarım diye düşünüyor. AKP hükümeti gerçekten de politikası olmayan bir hükümet. Hem politikasıyla çözümsüzlüğü sürdürüyor hem de çözümsüzlüğün ortaya çıkardığı bu sorundan zor kullanarak kurtulmak istiyor. Bundan da sonuç alamayınca psikolojik savaşla üstün olduğu algısı yaratmak istiyor.

PKK karşısındaki sıkışıklığını ve içine düştüğü acizliği gidermek için bir taraftan İmralı görüşmelerini yasaklıyor, diğer taraftan siyasi soykırım saldırılarını arttırıyor. Böylece inisiyatifin kendisinde olduğunu göstermeye çalışıyor. Bu tecrit ve siyasi saldırıların amacı esas olarak da PKK karşısında yaşadığı zorlanmayı Kürt Halk Önderini ve Kürt siyasetçilerini rehin tutarak aşmaktır. PKK’ye ya mücadeleyi bırakırsın ya da tecrit ve operasyonlar şantajını yapıyor.

Bizim tahminimiz İmralı’ya yine heyet göndererek PKK’nin mücadeleyi bırakmasını istediler. Buna olumlu cevap alamayınca da hem tecridi sürdürdüler hem de siyasi operasyonları arttırdılar.

AKP, dolayısıyla devletin Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi karşısında başarılı olamayacağı görülüyor. Eğer Kürt halkı ve dostları mücadeleyi yükseltirlerse çözüm imkanı her zamankinden daha fazla hale artmıştır. Siyasal gelişmeler bunu açıkça gösteriyor.


Hiç yorum yok: