21 Eylül 2011 Çarşamba

Karasu: Erdoğan Ortadoğu'yu ABD Adına Geziyor

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, Ortadoğu’yu ABD adına gezdiğini ifade ederek, “Erdoğan bir kapitalist modernite ajanıdır, ABD'nin bölgedeki taşeronudur” dedi. Karasu, “Haçlı seferleriyle ve son iki yüzyıllık çok yönlü saldırılarla teslim alınamayan Ortadoğu, AKP ve işbirlikçi siyasal İslamcı Arap güçlerinin Truva atı rolüyle fethedilmeye çalışılıyor” dedi. Türkiye'nin izlediği Kürt politikasının haksız ve insanlık dışı olduğu için ABD ve Avrupa’nın isterse Kürt politikasından dolayı Türkiye'yi Sırbistan ve Irak’tan daha kötü hale düşürebileceklerini ifade eden Karasu, “İsterlerse Erdoğan’ı Hitlerden daha kötü duruma düşürürler” dedi. AKP’nin sınır ötesi operasyonu sınırlı yapmak istese de uzun süre dayanmasının mümkün olmadığını da belirten Karasu, “Gelinen aşamada hamle yapacak ve siyasi pozisyonunu güçlendirecek güç Türkiye değil, hareketimizdir” diye kaydetti.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, ABD’nin Ortadoğu’yu fethetme hamlesinde ‘Arap Baharı’ ayaklanmalarını nasıl kontrol etmeye çalıştığını, bunda AKP’nin rolünü, ‘Erdoğan-İsrail çekişmesini’, Erdoğan’ın Ortadoğu gezisinin amaçlarını ve bütün bu süreç içinde Kürt Özgürlük Hareketi’nin konumunu ANF’ye değerlendirdi.

Klasik iktidar güçlerin işbirlikçiliğiyle Ortadoğu’yu teslim alamayacağı gerçeğinin açığa çıkması üzerine, ABD öncülüğündeki kapitalist hegemonyanın işbirlikçi ılımlı İslami güçlerle ilişkilendiğini söyleyen Mustafa Karasu, bu temelde Ortadoğu'da yeni bir siyasal dönemin başladığına işaret etti. ABD’nin sert güç yerine, yumuşak gücü yeni dönem hakimiyetinin en temel öğesi olarak belirlediğini ve bu politikayı yürütmeye başladığını ifade eden Karasu, “Bu temelde Arap toplumu tarafından da benimseneceğini düşündüğü işbirlikçi ılımlı İslami güçleri bölge hakimiyeti açısından devreye soktu” dedi. Bunların başta geleninin ise AKP olduğuna işaret eden Karasu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Irak müdahalesi sonrası Türkiye ABD’nin müttefiki olarak Ortadoğu’daki İslamcı grupların ABD müdahalesine sorun çıkarmamaları konusunda önemli rol oynadı. Zaten AKP bunun için desteklendi ve iktidar yapıldı. Bugün Ortadoğu’da kapitalist modernitenin yeni bir saldırısı var. Erdoğan bunun için Ortadoğu’yu geziyor ve işbirlikçi ılımlı İslam’ın ABD adına Ortadoğu'da yerleşmesi için çalışıyor. Haçlı seferleriyle ve son iki yüzyıllık çok yönlü saldırılarla teslim alınamayan Ortadoğu, AKP ve işbirlikçi siyasal İslamcı Arap güçlerinin Truva atı rolüyle fethedilmeye çalışılıyor.”

ORTADOĞU’DA DEMOKRASİNİN TEMELLERİ

‘Arap Baharı’ denilen halk hareketlerinin aslında gelecekte sonuçları önemli olan hareketler olduğunu ifade eden Karasu, “Ortadoğu, gerçek demokrasi açısından önemli tarihsel temellere ve toplumsal potansiyele sahiptir. Kürt Özgürlük Hareketi'nin ve önderliğimizin de bu coğrafyada ortaya çıkması bunun somut ifadesi olmaktadır. Önderliğimizin hem Ortadoğulu olması hem de Kürt olması, demokratik- özgürlükçü karakterini belirginleştirmiştir” diye konuştu.

“ORTADOĞU’DA CİN ŞİŞEDEN ÇIKMIŞTIR”

Ortadoğu’daki halk hareketleri ideolojik ve siyasi olarak devirdikleri rejimin yerine geçecek düzeyde örgütlü olamadığından ABD ve NATO’nun müdahale ettiğine işaret eden Karasu, “ABD, ‘Arap Baharı’yla birlikte halkların ayaklanmasını fırsatçı bir biçimde ölümü gösterip sıtmaya razı ederek, kullanmak istedi. Örgütlülükleri zayıf olan bu halk hareketleri despotik rejimlerden kurtulmak için ABD desteğine muhtaç kılınınca yönlendirmeye açık hale geldiler” değerlendirmesinde bulundu. ABD’nin bugün Suriye’de de ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek istediğine işaret eden Karasu, şunları söyledi:

“ABD çok zorlandığı bir dönemde Arap halklarının ayaklanmasını yönlendirerek, kendi çıkarına kullanmaya çalışıyor. Arap Baharıyla ortaya çıkan yeni Ortadoğu ruhunun bundan sonra demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesinde rol oynamayacağı anlamına gelmez. Artık cin şişeden çıkmıştır. ABD bugün bu ayaklanmaları yönlendirse de, bu ruhu tümden kontrol etmesi düşünülemez. Bu ruh, mutlaka ABD'nin bölgeyi teslim alma politikalarına karşı da direnecektir.”

“KAPİTALİST MODERNİTENİN AJANI AKP’DİR”

Arap Baharı ortaya çıktıktan sonra ABD’nin bunu yönlendirmek istediğini ve bunun için de en uygun işbirlikçisi olarak AKP'nin hükümet olduğu Türkiye'yi gördüğünü belirten Karasu, “AKP ilk başta ‘NATO’nun orada ne işi var’ dedi. Bir hafta sonra NATO’nun karargâhı haline geldi” hatırlatmasında bulundu. Erdoğan’nın kapitalist modernitenin hem Ortadoğu’da hem Türkiye’deki en iyi ajanı olduğuna dikkat çeken Karasu, şöyle devam etti:

“Türkiye’ye kapitalist modernite değerlerini ilk sokan Özal’dı. Bunun için her türlü toplumsal ahlak değerini hiçe sayarak, toplumsallığın dağıtılması temelinde bir anlayışa sahip olan Özal iktidara getirildi. Özal’dan sonra Türkiye’de kapitalist değerlerin en fazla hâkim olmasını sağlayan iktidar AKP’dir. Artık günümüzde Ortadoğu işbirlikçi ılımlı İslam üzerinden teslim alınmaya çalışılıyor. Kapitalist modernitenin ajanı AKP halklar içinde İslami değerlerin önemini gördüğünden bu değerleri savunduğunu iddia ederek iktidar oldu. Şimdi de bu değerleri savunduğunu göstererek halklar içinde demokratik modernitenin ajanlığını yürütmektedir. ABD, AKP’yi kullanırken, onun Kürt Özgürlük Hareketine karşı mücadelesine destek veriyor. Bu yönüyle AKP ile ABD ve İsrail arasındaki ilişki sistemin bölgedeki işbirlikçiliği temelinde sürecektir.”

“ERDOĞAN ABD’NİN TAŞERONUDUR”

Mustafa Karasu, son dönemde AKP ile İsrail arasında çelişki varmış gibi yansıtılan durumun bir maskeleme olduğunu da dikkat çekerek, bununla paralel olarak Erdoğan’ın Arap ülkelerine gezisini ise şöyle değerlendirdi:

“Kürt özgürlük hareketinin mücadelesi olmasa Ortadoğu’yu da kandıracak. Bütün gerçeğini, sahteliğini biz ortaya çıkarıyoruz. Bizi tasfiye etmek için ABD’ye gidiyor, füze kalkanı kurulmasına izin veriyor. Diğer yandan da Arap ülkelerine giderek, İsrail’le atışarak da bunu dengelemeye çalışıyor. AKP yandaşı basın çevrelerince Mısır ve Tunus’ta halk tarafından coşkuyla karşılandığı propaganda ediliyor. Bunların büyük bölümü yalandır. Ben Arap halklarının, Ortadoğu halklarının öyle AKP demagojilerine kanacaklarını sanmıyorum. Bu kadar Libya’ya, Suriye müdahalenin, füze kalkanı projesinin ev sahipliğini yapacak sonra İsrail’e bir iki laf söylemekle Ortadoğu halklarını kandıracak! Bu olamaz. Erdoğan bir kapitalist modernite ajanıdır, ABD'nin bölgedeki taşeronudur. Bir ajanın uzun süre böyle yüzünü saklaması mümkün değildir. Bizim mücadelemiz olduğu sürece de saklayamaz. Belki bizim mücadelemiz olmasaydı yüzünü saklayabilirdi.”

‘SORUNUN’ KAYNAĞI HERONLAR

İsrail ve ABD ile çelişki diye ifade edilen durumların arkasında mutlaka Kürt özgürlük hareketi ile ilgili bir sorun olduğunun kesinliğine işaret eden Karasu, “Son gerilimden 2–3 gün sonra Erdoğan itiraf etti. Sorun bizimle mücadelede ‘nimet’ olarak değerlendirdikleri Heron’ların verilmemesi yatıyormuş. Kuşkusuz bir yönüyle de Erdoğan’nın İsrail’e çatması Arap dünyasının desteğini almayı hedeflemektedir. Ortadoğu halklarının desteğini alırsa bizi daha rahat ezeceğini düşünmektedir. Bu işin bir yanıdır. Diğer yandan da Türkiye içinde toplumsal tabanını güçlendirerek bizi ezmek istiyor” diye konuştu.

“ABD VE AVRUPA, İKİ GÜNDE TÜRKİYE’Yİ BİTİR”

Türkiye ile İsrail’in uzun süre bir çatışma yaşamayacağı değerlendirmesinde bulunan Karasu, Erdoğan’ın, ABD’nin Türkiye ile İsrail’in kavga etmesini istemediğini bildiğinden bu çıkışları yaptığına dikkat çekiyor. Karasu, şöyle devam etti:

“Erdoğan, ‘Bağırırım çağırırım, kavga ederim. Ama sonunda ABD gelir bizi barıştırır’ diye düşünüyor. Aslında İsrail için söylediği şımarık oğlan gibi davranışı kendisi sergiliyor. Başbakan içeride ve dışarıda da kasaba politikacılığı yapıyor. Artık sonu nereye varır bilemeyiz. Erdoğan kasaba politikacılığıyla bir gün kafasını taşa mı, duvara mı vurur belli olmaz. Ama amiyane deyimiyle sinekten yağ çıkarır gibi her şeyden kendi çıkarına göre bir şey elde etmeye çalışıyor. İzlediği tarz, çıkarcı, fırsatçı çakal politikasıdır. Türkiye İsrail’le kavga ederek ABD’nin desteğini alamaz. Gerçek anlamda kavga etse ABD tercihini İsrail’den yana yapar. ABD ve Avrupa isteseler iki günde Türkiye’yi bitirirler. Çünkü Türkiye'nin izlediği Kürt politikası o kadar haksız ve insanlık dışıdır ki isterlerse bu Kürt politikasından dolayı Türkiye'yi Sırbistan ve Irak’tan daha kötü hala düşürürler. Çünkü Türkiye’de bu kadar tutuklu var. Bu kadar insan ölüyor. Bu kadar baskı var. Sadece Kürtler üzerinde değil, AKP yandaşı olmayan herkes üzerindeki sindirme ve faşizan uygulamalar yürütüyor. Dolayısıyla isteseler Erdoğan’ı Hitlerden daha kötü duruma düşürürler.”

“AKP, KÜRTLER KARŞILIĞINDA İKTİDARDA”

Erdoğan’ın tarzından İsrail’in, ABD’nin ve Avrupa’nın belli düzeyde rahatsız olduğunu ifade eden Karasu, AKP’nin Türkiye'de kendi sistemini tam kuramamış olduğunu kaydetti. AKP’ye, şimdiye kadar Kürtler üzerinde siyasi egemenlik ve kültürel soykırımı sürdürmesi karşılığında iktidar olma şansı tanındığını ifade eden Karasu, “Bu gücü göstermediği taktirde giderek eleştiriler artacaktır. Dışarıda ise İran’la zaten çelişkilidir. Her ne kadar bize karşı birleşseler de sorunları vardır. Suriye ile sorunları var. Ortadoğu’da aslında giderek yüzü teşhir olacaktır. Aslında öyle denildiği gibi Ortadoğu’da herkesin AKP’yi desteklemesi gibi bir durum yoktur. ‘Komşularla sıfır sorun’ dediler, zaten böyle bir şey olamazdı. Bu bir yalandı. Şu anda herkesle kavgalıdırlar” dedi. AKP’nin ABD’yle ilişki içinde Suriye’de kendisine uyumlu bir iktidar oluşturmak istediğini belirten Karasu, “Daha sonra İran’ı da böyle bir duruma getirmeye çalışacak. Ama nasıl? ABD işbirlikçiliği çerçevesinde. AKP, ABD desteği alarak, Irak desteği alarak, hatta ABD ile düşman olduğu söylenen İran’ın desteğini alarak bize yönelik bir tasfiye harekatı yürütmek istiyor. Ancak bunlar da daha çok masa başında bir araya geldiği düşünülen ilişkilerdir. Ama pratikte düşünülenlerin yürütülme ihtimali azdır. Güney Kürdistan siyasi güçleriyle belirli konularda mutabakata varsalar da ortak bir savaş içine giremezler” dedi.

“SONUÇ ALAMAYACAKLARINI BİLİYORLAR”

Zaten Güneyli siyasi güçlerin, ‘demokratik çözümden yanayız’ diyerek, tavırlarını ortaya koyduklarına işaret eden Karasu, “İran’la ilişkilerini bu dönemde arttırsalar da bunun da Türkiye için hayırlı sonuçlar getirmesi düşünülemez. İran da, Türkiye de kabadayılık yapıyorlar. Kuşkusuz savaşma güçleri vardır. Ama sonuç alma güçleri var mıdır bundan kendileri de kuşkuludurlar. Sonuç alamayacaklarını iyi bilmektedirler” diye konuştu.

AKP hükümetinin her ne kadar kendi konumunu farklı gösterse de, içeride de dışarı da pozisyonunun çok güçlü olmadığını ifade eden Karasu, “En önemlisi mücadelemiz AKP’yi çok sıkıştırmıştır. Gelinen aşamada ya bu sorunu çözecek ya da saldırarak tasfiye etmeyi deneyecektir. Tüm propagandalarına rağmen saldırma gücü de yoktur. Saldıracak hamle yapacak gücü olsaydı bunu yapardı. Ancak tereddütleri olduğu için sınır ötesi operasyonu da yapamıyor. Yapsa da kapsamlı yapması zor görünüyor. Belirli alanlara yüklenerek girmek istese de buralarda da uzun süre dayanması mümkün değildir. Gelinen aşamada hamle yapacak ve siyasi pozisyonunu güçlendirecek güç Türkiye değil, hareketimizdir” diye konuştu. Karasu, AKP'nin politikasına karşı son dönemde gösterilen direnişin bu gerçeği gösterdiğine işaret ederek, İran’ın kendisini Kandil’de denediğini ama yüz geri olduğunu hatırlattı.


“KÜRTLERİN HAMLESİ DAHA DA YÜKSELECEK”


Gerillanın ve Kürt halkının her türlü saldırıya karşı sonuna kadar direneğceini, özgürlük ve demokrasi hamlesini daha da yükselteceğini vurgulayan Karasu, “Kürt sorunu ve Türkiye’de demokratikleşme önündeki tek engel AKP olduğundan, bu engelin ortadan kaldırılması; hem Kürt halkı, hem Türkiye halkları, hem de tüm Ortadoğu halkları için özgürlük ve demokrasi mücadelesine büyük kazanımlar sağlayacaktır. Biz devrimci halk savaşını biraz başarı elde etmek için değil, sonuç alma temelinde geliştirerek bunu gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bu mücadele Kürt sorununun demokratik çözümünü kaçınılmaz kılacaktır” diye kaydetti.

Hiç yorum yok: