16 Eylül 2011 Cuma

İtiraflar ve Sorumluları

Ayhan BİLGEN
 

Ayhan Çarkın’ın son itirafları nasıl bir muameleyi beraberinde getirecek göreceğiz. Eski özel harekatçı Çarkın, Dev-Sol yöneticilerine yönelik yargısız infazlar gerçekleştirdiğini açıkça beyan etti. Adres olarak da Hanefi Avcı’yı gösterdi.

Daha önce de yapılan benzer açıklamaların kimisi hiç gündeme alınmadı, kimisi sadece itiraf yapanın ifadesine başvurulması sonucunu doğurdu.


Oysa bu tür uygulamaların konuyla ilgili tüm yetkililer hakkında etkin bir soruşturma sürecini gerektirdiği çok açıktır. İdari ve siyasi sorumluları görmezlikten gelip sadece alt kademe sorumlularından ibaret bir soruşturma mekanizması işletmek aslında olayın üstünü örtmektir.


Bu yöntemde ısrar edip geçmişle yüzleşme iddiasında bulunmak ise mümkün değildir. İtiraf edilenleri bile doğru düzgün araştırmadan gerçekleri ortaya çıkarmak söz konusu olamaz.



Reformları geciktirmemek


Başbakan Erdoğan son Ortadoğu ziyaretinde oldukça yerinde mesajlar verdi yöneticilere yönelik. Halkların meşru taleplerine dayalı reformların gecikmesi durumunda, halkın sorumlulardan hesap sorduğunu hatırlattı.

Mesaj da muhatapları da oldukça doğru seçilmiş olmakla birlikte, bu sözlerin Türkiye için bir anlam ifade edip etmediğini merak etmemek mümkün değil. Tabi çok kestirmeden bu reformlar Türkiye’de çoktan gerçekleşti, diyebilirsiniz. Dolayısı ile halkın hesabını soracağı, yapılması gereken bir reformun kalmadığını iddia edebilirsiniz.


Aslında tahtı sallanan Ortadoğu liderlerine sorduğunuzda, onlarda kendi ülkeleri için böyle reformlara ihtiyaç olmadığını düşünüyorlar. Ya da haklı taleplerin özel şartlar dolayısı ile yerine getirilemeyeceğine inanıyorlar. Bir izahları daha var. Halk sessizce beklese reformların bir gün mutlaka gerçekleşeceğini vaad ediyorlar. Direnişin, değişimi geciktirdiğini iddia ediyorlar.


Bütün bu açıklamalar bizdeki duruma ne kadar benziyor değil mi?



SMS ile katılımcı anayasa süreci!


Elektronik ortamın imkanlarını kullanmak modern demokrasilerde son derece önemlidir. Eğer başka yöntemlerin sağlıklı işletilmesi ile birlikte ele alınırsa eposta yolu ile anayasa çalışmalarına görüş toplamak elbette mümkündür.


Ancak toplumsal kesimlerin anayasa hazırlık sürecine  katılımını, sadece toplantıya çağırıp dinleme ve yazılı öneri toplamaya çevirdiğinizde bunun yeterli görülmesini beklemek şaka gibi bir şeydir.


Son sözü söyleme tekelini kendinde gören anlayış devam ettiği müddetçe katılımcı bir müzakere sürecinden söz etmek mümkün olmayacaktır. Bu durumda ortaya iyi bir metin çıksa bile meşruiyeti şimdiden tartışma konusu olacaktır.

Hiç yorum yok: