28 Eylül 2011 Çarşamba

Blok Milletvekilleri ve Türk Meclisi

 
“PKK ile bir daha görüşülmeyecek, defterinin dürülmesi için ne gerekiyorsa o yapılacak,” dedi.
 
Türk devletinin Kürt sorununu çözecek niyet, kapasite ve güçte olmadığını biz daha önce söylemiştik. Türk devleti Kürt sorununu belirli ölçülerde kontrolü altında tutabilir, ancak çözüm kontrolünde değil, hiç bir zaman olmayacak.
 
Çözüm denince benim aklıma başka şeyler gelir.
 
Hıristiyanlığı bilinen 7 yaşlarındaki bir kız veya oğlan çocuğu Türkiye’nin herhangi bir şehrinde, kasabasında veya köyünde ilkokula gidebilir mi?
 
Müslüman Türk aileleri, kendi deyimleriyle “Gevur çocuğu”nun sınıftaki varlığını kabul edebilirler mi?
 
Türkiye’nin herhangi bir ilkokulunda Kürt bir çocuk Kürtçe şarkı okuyabilir mi?
 
Bir Kürt genci, Türk şehir ve kasabalarında, caddede herkesin duyacağı şekilde Kürtçe bir melodi mırıldanabilir mi?
 
Cevabınız olumsuzsa, Kürt sorunun çözümüne çok çok uzağızdır. Kürt aydınları ve siyasetçileri, kimsenin kimseyi tanımadığı bir kaç büyük Türk şehrinde İstanbul, İzmir ve Ankara’da barınabildikleri için çözüme yakın olduklarını sanıyorlar.
 
Çok yanıltıcı bir görüntüdür bu. Kürt siyasetçileri ağızlarındaki Kürtçe dili, Hıristiyan çocuğu, boynundaki haçla birlikte sıkıysalar Kırşehir, Kayseri, Eskişehir, Yozgat veya Kastamonu gibi şehirlere gitsinler bakalım.
 
Ahmet Türk Samsun’a gitti, burnundan olacaktı. O gün resmine dikkatlice baktım, Türk faşistinin yumruğu Ahmet Türk’ün burnunu biraz daha büyütmüş.
 
Aysel Tuğluk açıkladı, MİT-PKK arasındaki görüşmelerin ses kaydı da yeterince anlatıyor. Öcalan müzakereler için şöyle demişti:
 
“Bana boş bir havuz gösteriyorlar, içinde su yok, yüz diyorlar.”
 
Türk müazakeresi budur. Taraf gazetesinden Neşe Düzel’in Şerefettin Elçi ile yaptığı röportajda, Elçi bir yerde şöyle diyor:
 
“Protokolleri ben de gördüm, fakat Türk devleti protokolleri imzalamazdı.”
 
Peki Türk devleti yazılı hiç bir yükümlülük altına girmek istemiyorsa, kiminle neyin görüşmesini yapıyor?
 
Elbette kandırmanın. Zaten Türk başbakanı Erdoğan, hiç bir belge imzalamamış ve imzalattırmamıştır.
 
Türk devletinin Kürt sorunundaki çözümü, akşam aldığı borcu sabah inkar eden köyün en sahtekar kişisinin tutumundan daha sahtekarcadır.
 
Gürcü aslıllı Türk ırkçısı Erdoğan, yeni Türk sisteminde, kandırmanın, dolandırmanın ve vahşetin adıdır.
 
Türk savaş uçaklarının Kürdistan’ı atış poligonuna çevirdiği, Kürt siyasetçilerinin “KCK Operasyonları” adı altında cezaevlerine doldurulduğu, Kandil Dağlarının hallaç pamuğu gibi atılıp, Öcalan’ın haftalık görüşmelerine dahi izin verilmediği bir zamanda, 36 milletvekilinden altısının tutuklu olduğu Blok Milletvekilleri için “meclise gidin” baskıları yoğunlaşıyor.
 
Çok komik. Türkçülüğün esasalarının en geri şekilde icra edildiği, Kürt Celladı kanunların çıkarıldığı, Kürt halıkına “bölge halkı”, millietvekillerine de “bölge milletvekili” dendiği ırkçılık tımarhanesine Kürt milletvekilleri gidip ne yapacak? Oradaki varlıkları neyin çözümüne ne tür bir katkı sağlayacak?
 
Kişiliksiz çözümler Kürt sorununu uzatmaktan, insan ilişkilerini germekten ve her iki halkın evlatlarının daha çok ölümünü sağlamaktan başka bir işe yaramıyor.
 
Buna rağmen Blok milletvekilleri ırkçılığın en üst düzeyde icra edildiği tımarhaneye gitmek istiyorlarsa gidebilirler. Gitmek istemiyorlarsa gitmezler.
Gitmediklerinde milletvekillikleri geçersiz kılınırsa kılınır. Yerine başkaları seçilirse seçilir.
 
Bomba ve kurşun saldırıları altında başını sığınaklardan güçlükle çıkarabilen PKK yöneticileri de milletvekillerinin meclise dönüp dönmemesi ile ilgili:
 
“Milletvekillerinin meclise gitmelerine karşı değiliz!” türü açıklamalar yapmayı bıraksınlar.
 
Çoktan çökmesi gereken ırkçı ve tekçi Türk kurumlarıyla sürekli flört etmenin PKK’ye sürekli saldırı, sürekli tehdit ve sürekli çözümsüzlük dışında sağlayacağı hiç bir şey yoktur.
 
Unutmayın ki, Kürt halkının varlığını baskı zulüm ve saldırı formülleriyle inkar eden Türk kurumları reddedilmedikçe Kürt sorunu asla çözülmeyecektir.
 
Buna rağmen Kürt milletvekilleri ve bir kaç dostu meclise mi gitmek istiyorlar, gidebilirler, hiç bir olumlu dugu ve düşünce oluşturmayan bu davranışı uzak bir gülümseme ile izlemekten başka bir şey yapmayız.
 
Türk meclisi, çözümün değil, çözümsüzlüğün ve inkarın adresidir!
 
Kürt halkına ve ilerici Türk insanına cellatlık vazifesi yapan dinciliğin ve gericiliğin merkezi meclise hayır!
 
bildiricihasan@hotmail.com

Hiç yorum yok: