21 Eylül 2011 Çarşamba

Arap Baharı mı, Talanı mı

Aydın BOLKAN
Tunus’da başlayıp, Cezayir’den Mısır’a uzayan Arap baharı, arap halklarına özgürlük getirmediği gibi Arap halklarının ekonomik ve doğal kaynaklarının kapitalistler tarafından yeniden paylaşılmasının da önünü açtı. Libya’da Bingazi’de başlayan isyan bizzat NATO’nun hava müdahalesiyle birlikte Kaddafi’nin devrilmesini sağladı. Libya’daki muhaliflerin bir kısmının Fransa ve İngiltere’de organize edilip, ülkeye gönderildiği de netleşmeye başladı.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Libya gezisini gerçekleştimeden bir gün önce Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin, İngiltere Başbakanı ile birlikte   Libya’ya çıkarma yapması bu rant paylaşımının  çarpıcı örneğidir. Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin  “Türkiye sessiz kalırken, biz isyancıları destekliyorduk” açıklaması bu müdahalelerin nasıl gerçekleştiğini göstermektedir.


Mısır, Tunus, Libya’daki mevcut statükocu, baskıcı yönetimleri, iktidarları savunmak onlara sahip çıkmak, özgürlük ve demokrasi savunucularının işi olamaz. Halkların özgürlük, demokrasi ve barış talepleri her koşulda desteklenmelidir. Fakat Arap Yarımadası ile Ortadoğu’da yaşanan başkaldırılar, bu haklara özgürlük ve demokrasi getirmekten öte, kapitalistlerin buraları yeniden kendilerine göre dizayn etme çabaları olduğu da açığa çıkmaktadır. Bu da haklara daha fazla acı ve yıkım getirmektedir.


Günlerce Tahrir Meydanı’nı dolduran yüzbinlerin demokrasi ve özgürlük talepleri yaşam buldu mu? Bu sorunun yanıtı Ortadoğu isyanlarının karakteristiğini de ortaya koymaktadır. Bugün Mısır’da bir askeri yönetim bulunmakta ve Hüsnü Mübarek döneminin yöneticileri işbaşındadır. Üstelik Tahrir Meydanı’na çıkanlar en ağır şekilde bastırılmakta ve dünya buna sessiz kalmaktadır.


Bunun tek nedeni de Ortadoğu petrollerinin paylaşımıdır. Yine silah tekellerinin bu bölgelere daha fazla silah satışı ve daha fazla kâr hırsı da isyanlarla birlikte körüklenmektedir. Yeniden işbaşına gelen hükümetlerin kendilerini korumak için ülke güvenliklerine daha fazla pay ayırmaları ve bu payların da silah tekellerine akması bekleniyor.


Yine bu isyanlar ve çatışmalar nedeniyle harabeye dönen, kentlerin, kasabaların ve köylerin yeniden yapımı sürecinde bu ülkeler pay almak istiyor. Türkiye’nin Libya’ya 300 milyon dolarlık hibe yapmasının altında İngiltere ve Fransa kadar, Libya’da müteahhitlik hizmetlerinde pay kapma girişimidir. Yoksa bu ülkelerde demokrasi ve özgürlüklerin yerleşmesi, Arap halklarının mutluluk ve refah içerisinde yaşaması umrunda mı kapitalizmin.


2001 yılından bu yana sürekli bir kriz hali yaşayan kapitalist ülkelerin krizlerin gelişmekte ve az gelişmekte olan ülkelerde yansımasını çok daha hızlı bir şekilde bulmaktadır. Ortadoğu’daki Arap baharı, bazı sektörlerin kâr baharına dönüşmüş durumda. Silah ve müteahhitlik sektörü bunun en başında gelmektedir. Yine gelişmiş ülkelerin petrol ihtiyaçları yeni imtiyazlı sözleşmelerle Ortadoğu ülkelerinden sağlanması hedeflenirken, Ortadoğu ve Arap ülkelerinin halklarına ise isyanlar sonucunda harabeye dönmüş kentler, iç savaşta yaşanan ölümler, sakatlanan onbinler ve onarılması güç bir yara olan acılar ve  yoksulluk. Özgürlük ve demokrasi ise her seferinde olduğu yeniden rafa kaldırılarak bir başka ‘bahar’a ötelenmektedir. Özgürlük ve demokrasi taleplerinin yaşam bulduğu, halkların refah içerisinde yaşayacağı baharlar halkların baharıdır. Bir başka bahara ötelenmeyecek kadar da anlamlıdır.

Hiç yorum yok: