27 Eylül 2011 Salı

Alakaya Musakka Vekiller…

Bir müfettiş akıl hastanesini geziyormuş. Bahçeye gelince delilerin ağaçta asıldığını ama birinin yere yattığını görünce yatana sormuş: „Neden ağaca çıktılar”. O da: „Armut sanıyorlar kendilerini” demiş. Müfettiş: „Sen armut değil misin?” demiş. O da „Hayır ben olgunlaşıp yere düştüm” demiş…

Keşke sadece bu arkadaş düşmüş olsaydı! Neyse ki yalnız değil. Sahiden de akıl sağlığı için Omega yağlarının peşinden koştuğumuz şu günlerde, oksijen ile akıl depolamanın nasıl bir şey olduğunu gösteren güzel bir vaka yaşandı. Meselenin aktörü, bülbülgillerden olgun mu olgun kekê Suat. Hani Twitter’den faşizm dersleri veren vekil. Haberi aktaralım, titreyerek okuyun: „Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Fenerbahçe-Manisaspor maçının tribünlerinde çok güzel görüntülerin ortaya çıktığını ve bundan sonra kadınların stadyumlara daha rahat girmeleri gerektiğini söyledi. Ayrıca Bakan Kılıç, dün akşam teröre çok sert bir cevap verildiğini de ifade etti.”


 Hepimizin bildiği gibi, saçmalama kat sayısının korelâsyonu alınmış halinden, Mann-Whitney testine tabi tutulursa parametrik sıçıcılık haline geçer. Bu önemli bilgi ışığında şunu söyleyebiliriz: Sihirli kelime burada ‘ayrıca’dır. Yani o ayrıca kısmını açıp lebelüp etmese ölecek dertten. O ayrıca şu manaya da geliyor. „Başbakanım, bakın spor falan iyi hoşta! Ama ülke olaylarına da bu kadar duyarlıyız yani. Siyaset ve futbol beraberliğini taa Konfuçyus’tan bu yana icra ediyor Türk milleti.

Beni görün beni sevin başbakanım. Kınadım terörü”…

Bu ilgili maç sonrası görüntüleri gördük, izledik. Kadınlar gündem olmuştu. Eğlence ve geyikler had safhada idi. Terör bu işin neresinde, kim bakana neyi izlettirdi anlamadım ki?
Bu bakan aklı yarın milli maçlarda ne yapar? Türkiye yenilse suçlusu PKK olur. Ofsayta düşse oyuncular KCK işi olur. Hele ki en vahimi top taça gitse? Sormayın dostlar. Daha fazla devam edemeyeceğim. Nabzım atıyor güm güm!

Madem yılışık dilin, siyasetin üst merciye sürtünme katsayısı yükseldi, önümüzdeki günlerde olası şu açıklamalara da hazır olun.

„Dost angusların ülkemize olan katkısı çok fazla. Tamamen yerli yetiştirdiğimiz akepe tohumları ile beslenmeleri, aşırı bir süte sebep oluyor. Biz bu süt ile teröre büyük bir cevap verdik. Öyle düşünüyoruz yani…” (Tarım ve Köy İşleri Bakanı)

„Bizim iktidar ile arıların devülatik, popülatik seyri çok yükseldi. IMF’nın bile dikkatini çekti. Haliyle tefe-tüfe, hihi-haha istatistikleri çok müthiş derecelere gark eyledi bizi. Arılarla şahlanan ekonomimiz teröre de bir vızz dedi, ve resmen kovanlarını korudular” (Maliye Bakanı)
„Dış güçlerin ve kapitalizmin müthiş desteği ile, Allah’ın emri, ihalelerin gücü û kavli ile her yerde, ota çiçeğe, boka diktiğimiz binaların yüksekliği artıyor da artıyor. Biz aslında her daire ile teröre çok büyük bir cevapta veriyoruz.” (Bayındırlık-İskan-Orman-Su-Ağaç Bakanı)

Polis-çocuk-şeker-şaka-sevgi-top…

Bu kelimeler yan yana gelince ortaya nasıl bir yalan atomu çıktığını biliyorsunuz. Ana akım medyanın ara ara servis ettiği sevgi-şefkat sınırlarını zorlayan bu çerçevelik düşünce aksiyomun Kürt coğrafyasında ki görünümü malumunuz…

Geçen gün şöyle bir haber geçti „Adana’da, ihbar üzerine bir eve yapılan uyuşturucu operasyonunda görev alan özel harekat polisleri, çocukların ilgi odağı oldu. Ellerinde uzun namlulu silahlar, yüzleri maskeli ve çelik yelekli polislerle sohbet edip, şakalaşan çocukların bazıları, polisleri sarılıp öptü, bazıları ellerini uzatıp ’çak’ yaptı.”

Şu kısma klavyeyi focuslayalım: „Ellerinde uzun namlulu silahlar, yüzleri maskeli ve çelik yelekli polislerle”… Yaw sen nasıl bir psikolojinin ürünüsün editör arkadaş? Sanki Babil’in Asma Bahçesi’nden cennet tasviri yapıyor kewaşe! Bu şakalaşma ve ‘çak’tan neden payımıza sadece ölüm düşüyor? Neden 500’e yakın çocuk bu ‘sevginin’ kurbanı?”

Hiç yorum yok: