13 Ağustos 2011 Cumartesi

Amed(Diyarbakır) Cezaevi Vahşeti Belgesel Oldu



Ben yakalandığımda, daha 18 yaşındaydım. Büyük işkenceler sonucu alınmıştım. Kolordu içinde bulunan, 1 No'lu Askeri Cezaevi denilen bir yere götürüldüm. Bu cezaevi, aynı zamanda İbrahim Kaypakkaya'nin da şehit düştüğü bir yerdi. 

Cezaevi o kadar doluydu ki, insanlar koridorlarda yatıyordu. Çünkü o dönem her önüne geleni yakalayıp getirmişlerdi. Yakalandıktan bir süre sonra 12 Eylül darbesi oldu ve adı namı bilinen Diyarbakir 5 No'lu Askeri Cezaevi'ne getirildik. İlk girdiğimde, "Eyvah! İste asıl işkence şimdi başlıyor" diye geçirdim içimden. Baskı, işkence, cezaevi ve yargılama süreçleri iç içe geçti. Cezaevindeki insanların dünya ile bağlari kesilmis, aile ile bağları koparılmış, içte de tecrit içinde tecrit dayatılmıştı. Devletin temel dayanağı "yılanın başı küçükken ezilmeli" politikasıydı. Bizleri yılan olarak görüyorlardı.

Diyarbakir 2 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi Hakimi Emrullah Kaya, Savcı Cahit Aydogan ve Mardinli Bahri adında bir savcı tarafından yargılandım. Davamıza, "PKK Ana Davası" deniyordu. Cezaevlerindeki baskılar sonucu itirafçı olmayanlar mahkemelerde konuşturulmuyordu. Esat Oktay amfilerden sürekli, "Sizi öyle bir duruma getireceğim ki, biz sizi bıraksak dahi, siz cezaevinden çıkamayacak hale geleceksiniz" diye bağırıyordu. Ziyaretlere çıktığımızda ailelerle konuşamıyorduk. Çünkü her tarafımız askerlerle kuşatılmış oluyordu. Konustuğumuz an, hem ailemizin başına bir şeylerin geleceğini, hem de bize içeride yapılacak olan işkenceleri biliyorduk. 

Benden küçük olanlar da vardi. "Çocuk Koğuşu" dedikleri 31. koğuşta kalan çocukların başına ülkücüler verilmişti. İste Hizbullah'ın temelleri, o dönem Diyarbakir zindanında atıldı. Cemal Kılınç adında bir arkadaşımız vardı. Okuma-yazma bilmezdi ve ailesinin tek erkek çocuğuydu. Toprakları olduğu için ihbar edildi ve "PKK kadrosu-Hilvan sorumlusu" olarak gösterilip, cezaevinde gördüğü büyük işkenceler sonucu yaşamını yitirdi. Oysa hiçbir seyden haberi yoktu. 

50 kişilik bir grup olarak hücrelere sıkıştırılıyor, üzerimize, içinde ne olduğunu bilmediğimiz sular dökülüyordu. Her tarafımız bitlenmişti. Kaldığımız hücrelerin lağımlari dolmustu. "Size banyo yaptıracağız" diyerek, bu lağımların içine batırıp çıkarıyorlardı. Koğuşlarda kimi insanlara fare yedirildi. Mahkumlara, koğuşlarda birbirine tecavüz etmeleri için işkence yapıldı. Sorgulama süreçlerinde insanlar trenlerden indirildiğinde, çırılçıplak soyuluyor ve toplum içine öyle götürülüyorlardı. Mahkumlara, hücrelerde insan dışkısı yediriliyordu. Bu utanç verici olayların sorumluları artık hesap vermeli!

Hiç yorum yok: