7 Haziran 2011 Salı

Seçim İzlenimleri - Bingöl

Kürt halkının bütün mücadeleci, isyancı kuşakları, ismi bilinen ve bilinmeyen temsilcileriyle sanki Bingöl’de buluşmuş. Çoktan tarih olanlar, henüz mezarları taze olanlar ve şu anda onların adına bu tarihe sahip çıkanlar Bingöl’de yaşıyorlar ve BDP etrafında, bağımsız aday Dr. İdris Baluken’i Meclis’e göndermek için çalışıyorlar.

Tarih Kürt coğrafyasında “hamaset” konusu değil. İçi kof bir övünce burada yer yok. Hiç kimse dağlara, tepelere “Kürt övün, güven, çalış” filan diye yazmıyor. Burada tarih, yaşıyor.


Dr. İdris Baluken’le konuşurken, onun Kürt tarihine sahip çıkışındaki dürüst ve samimi duygusunu hemen anlamak mümkün. Çünkü Baluken de bu tarihe 1993 yılında çatışmada can veren ağabeyi Musa Baluken’in adıyla ailesinin imzasını atmış. Dr. Baluken, AKP’li adaylara acıyarak bakıyor. “Aranızdaki fark nedir” diye sorunca “neremiz benziyor ki” diye yanıtlıyor. Baluken “kendi tarihine sahip çıkmayan geleceğe de sahip çıkamaz” ilkesini rehber edinmiş. Gerçekten de AKP adayları Kürt halkının tarihine yabancı. Onlar ne Şêx Said’e, ne Sait Elçi’ye ve ne de Mehmet Karasungur ile daha yüzlerce şehidin yazdığı tarihe sahip çıkamıyorlar. Onların tarihi yok... Öyleyse gelecekleri de yok.


İşte bu tarihsel birlik, birinin Kurmancî, ötekinin Zazaki konuşmasıyla ortadan kalkmıyor. Çünkü bu tarih yalnız onurlu bir tarih değil. Aynı zamanda Kürtlerin bölünmesiyle yaşanan kanlı derslerin de tarihi. Bingöl halkı birliğin tarihsel derslerinin gereğini bu seçimde yerine getirecekler.


Şêx Said ve ‘mezarsızların’ yaşayan tarihi


Yaşayan Kürt tarihinin önünde saygıyla eğilmek için, soruyoruz: Bu tarihin tanıkları nerede? ilk olarak bize Solhan’ı gösteriyorlar. Gidiyoruz. Arabadan iner inmez de kendimizi o tarihin tanıkları arasında buluyoruz.

Şêx Said’in ünlü taraftarlarından Melekanlı Şêx Abdullah’ın yakınları burada, Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloku Seçim İrtibat Bürosu’nun önünde oturuyorlar.


İşte Selahattin Dağkıran, Şêx Said onun dedesi Hacı Mustafa’nın evinde toplantı yapmış. Oradan çıkıp Varto’ya yollanmışlar.


Ayşe Kaya ise Girvas’dan hareket ettikten sonra Süluk Köprüsü’nde şehit düşen Şerif Kaya’nın torunu. Bütün isyan öyküsünü babasından dinlemiş.


Kuşaktan kuşağa aktarılan bu tarihin en ilginç devamcıları ise Eminoğlu Ailesi.


Halit Eminoğlu’nun hem dedesi Mele Emin, hem de dedesinin babası Hacı Halit (onun ismini taşıyor) biri 25, diğeri 70 yaşındayken Şêx Said isyanına katıldıkları için idam edilmişler. Halit Eminoğlu’nun kızı Siban Eminoğlu da orada. Şimdi baba Halit ile kızı Siban BDP saflarında tarihi başkaldırıyı siyasal ve yasal alanda sürdürüyorlar.


Onlara dedelerinizin mezarları nerede diyorum, acıyla gülümsüyorlar. Mezarları yok. Şêx Said’in de, Bediüzzaman Said-i Kürdi’nin de mezarları yok. Nasıl ki şimdi binlerce Kürt gencinin mezarları yoksa... Türk devletinin mezarsız bırakmasının nedeni açık. Mezarsızlık, tarihsizlik demek. Kürt tarihini yok etmek isteyenlerin yanıldığı açık; Mezarları olmayanların “çocukları” var. Onlar tarihlerini yaşatıyorlar.


Koparılamayan zincir


1925 yılından 1950’lerde başlayan ve 70’lerde devam eden bir başka tarihsel döneme geçiyoruz. Hacı Şerif Elçi’yle buluşuyoruz. KDP’nin önde gelen isimlerinden Sait Elçi’nin öz yeğeni. Amcasını anlatıyor, en son 1967 yılında görmüş. Hacı Şerif Elçi HEP’te ilçe başkanlığı yapmış. Şimdi KDP’li Sait Elçi’nin yeğeni Hacı Şerif BDP’nin “aksaçlıları” arasında. Vargücüyle çalışıyor.

Onunla buluştuktan az sonra 1990 başlarının tarihsel kişiliklerinin anılarıyla baş başa kalıyoruz.


Hasan Karasungur ve Zekiye Durmuş’la buluşuyoruz. BDP Üyesi Hasan Karasungur PKK’nin önder kadrolarından Mehmet Karasungur’un ağabeyi. Mehmet Karasungur 1982 yılında Kandil bölgesinde yaşamını yitirmiş. Kandil’deki şehitliğin adı da ona adanmış: Mehmet Karasungur Şehitliği... Ve Mehmet Karasungur, PKK’nin bir bakıma “isim babası.” PKK ismini o önermiş.


Zekiye Durmuş ise PKK’nin kurucu ve önder kadrolarından Hayri Durmuş’un kız kardeşi. Şimdi İstanbul’da BDP saflarında. Hayri Durmuş 1982 yılında Diyarbakır Zindanı’nda 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direnişinde Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek ile birlikte yaşamını yitirir.


Bingöl bağımsız vekil adayıyla hep birlikte Hayri Durmuş’un mezarının önünde toplanıyoruz. Ve oradan Mehmet Karasungur’un kardeşi Haydar Karasungur’un mezarına da gidiyoruz. O da 1987 yılında Bingöl’ün Genç ilçesi kırsalında toprağa düşmüş. Topluluk onları selamlıyor. Bu mezarlıkta isimsiz ve sayısı bilinmeyen çok sayıda genç yatıyor.


Cumhuriyetin ‘fişleme’ yöntemi


İşte böyle... Tarihi olmayanın geleceği de olmaz. AKP’nin Bingöl adayları yukarıdaki tarihi “inkar” eden “münkirler.” Onların geleceği yok. Bingöl halkının Dr. İdris Baluken’e verecekleri oylardan geriye kalan oy artıklarıyla seçilseler de, bu AKP için Bingöl’de son seçim. Gelecek seçimde Bingöl’de AKP filan olmayacak...


Sait Elçi’nin yeğeni Hacı Şerif Elçi anlattı: Şêx Said İsyanı’ndan çok sonra devlet Az Aşireti mensubu Kürtlere bizzat soyadı dağıtmış. Halk arasındaki söylentiye göre, köylerin tehlike derecesine göre bu soyadları A’dan başlayarak B ve öyle gidiyormuş. Bu köyün köylülerine soyadı kanunu icabı verilen soyadları hep B ile başlıyormuş.


Deniyor ki, o zaman “Bilgisayar” yok. Merkezi fişleme yapmak pratik değil. Bu yolla jandarma kimliğe bir baktığında “şüpheli”yi anında fark edebiliyormuş.


Şerif Elçi dedi ki, soyadı dayatmasına bir tek Sait Elçi itiraz etti ve devletin vermek istediği soyadını kabul etmedi.”


Ağzımız açık kaldı. Pes dedik.


Ne kadar muhalefet, o kadar hizmet...


AKP her yerde “hizmetle” övünüyor. Ama burada “hizmetten” nedense söz etmiyor. Çünkü “hizmet” yok. “Duble yol” efsanesi burada sökmüyor. Köylerin yolları felaket. Burada trafik canavarı mesai yapmıyor. Çünkü yollar kaza için yeterli. Biz Bingöl’lü GAP’tan sorumlu Bakan Cevdet Yılmaz’ın köyüne gidelim diyoruz. Yola koyuluyoruz. O da ne? Yol berbat. Arabadan iniyorum. Ve elimle yoldan bir avuç asfaltı koparıyorum. Güya asfalt yapmışlar. Bakan’ın Bingöl’e de, kendi köyüne de hayrı yok.


“Seçimlerde AKP’nin rekor oy aldığı Bingöl’e neden hizmet gitmiyor da, azınlıkta kaldığı Amed’e ve başka yerlere Bingöl’den çok hizmet gidiyor?” diye soruyoruz Dr. İdris Baluken’e. “Çünkü diyor, burada Amed’deki kadar muhalefet yok. Ne kadar oy verirsen o kadar hizmet alamıyorsun; ne kadar muhalefet, o kadar hizmet. Burada böyle...” Baluken seçildikten sonra, AKP’nin “telaş ve korkuyla” Bingöl’e yapmadığı yatırımları, götürmediği hizmetleri götüreceği kesin.


Et pahalılığının nedeni: Hayvan soykırımı


Dr. İdris Baluken boş konuşmuyor. Onun elinde veriler var. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun Bingöl’deki mücadelesi, aynı zamanda İstanbul halkının “ucuz et” talebi için bir mücadele.


İşte hayvan jenosidinin sayıları:


1990 yılında 712 bin 841 adet olan koyun sayısı, AKP ve savaş yüzünden 254 bine düşmüş. 400 bin keçiden geriye 74 bin keçi kalmış. Sığır sayısı 126 binden 15 bine düşmüş. 2 bin manda erimiş ve geriye sadece 65 manda kalmış. Ve Bingöl’ün yerli koyunu İvesi 1990’da 713 bin baş iken, 2009’da sıfıra düşmüş. İvesi koyunları artık yok.


Kürt halkının “ekolojik toplum” hedefine yakınlığı onun diliyle de ilgili. Doğayla içli dışlı yaşayan bu halkın dili “ekolojik zenginliğe” sahip. Şehirli Türk bir tek “dana”yı tanır. Alın size birkaç sözcük: Golik süt danası, mozik iki yaşındaki dana, keli üç yaşından sonrakilerin adı. Yok olmakta olan keçilerin dişisi bir yaşında bizyek, iki yaşında kahâr, üç yaşında biz ismini alıyor. Ve her keçiye onun biçiminden hareketle bir isim veriliyor. Daha pek çok örnek verilebilir.


Demokratik Özerk Kürdistan bu hayvan kırımına son verecek. Bingöl köylüsü yeniden refaha kavuşacak ve İstanbul’un, Ege’nin, Karadeniz ve Akdeniz’in halkı daha ucuz et yiyecek.


Dr. İdris Baluken merkezi hükümetten, daha fazla “muhalefet” yaparak, daha fazla “hizmet” kopartacak. Ama o asıl çözümün kendi öz kaynaklarını halktan yana kullanarak refaha ulaştıracak olan demokratik özerklikte görüyor.


Bakan’ın Valisi, Vali’nin Bakanı


Bakan Cevdet Yılmaz’ı bu defa telaş almış. Durmuyor. Çalışıyor. Hizmet için değil. Oy için. Seçim kampanyasını öyle seçim bürosundan filan yönetmiyor. Onun seçim üssü İl Özel İdaresi binası. Her gece saat dokuz civarında köylüleri burada toplayıp, propaganda yapıyormuş.


Yapsın, bakandır. Siyasetçidir. Yalan söylese de yeridir.


Ama yanı başında Vali Mustafa Hakan Güvençer’in işi ne? Vali güya “devleti” temsil eden bir memur. Yerel yönetimlerle merkezi devlet arasında işleri koordine edecek. Ama o, AKP Genel Merkezi ile, Bingöl AKP yerel örgütü arasındaki işleri koordine ediyormuş.


Dr. İdris Baluken “Valilerin siyaset yapmasına karşı değiliz” diyor. Valiler de siyaset yapsın. Ama siyaset yapacaksa, devlete değil halka hesap vermeyi göze alsın.


Nasıl olacak bu iş diyorum. Basit diyor, valiler seçimle gelsin. Biz seçelim. O da siyaset yapsın. Biz seçim sonuçlarına razıyız. Çünkü biliyoruz ki, valiyi halk seçtiğinde o vali polisi, jandarmayı halkın üstüne sürerken kırk kere düşünmek zorunda kalacak. Düşündükten sonra da aklı başına gelecek.


Valilerin aklını başına getirmenin biricik yolu, onları seçmek. Doğru söze ne denir!..


Kesme şekeri kim icat etti?


Her yiğidin bir yoğurt yiyişi, her Kürt yiğidinin de bir çay içişi var. Kimi yerde kesme şekerle birlikte kaşık geliyor. Ama bazı yerlerde kaşık yok. “Kırtlama” içiliyor. Bazı yerlerde ise kesme şekerden hoşlanmıyorlar. Toz şeker kullanıyorlar. Bingöllüler ise bana anlattı:


“Kesme şekeri Bingöllüler keşfetti, diyor yaşlı bir Bingöllü, biz bundan 60 yıl önce toz şekeri suya yatırır, sonra güneşte kurutup, küçük küçük parçalara ayırarak çayı öyle içerdik...” “Yani anlayacağın diyor, bu kesme şeker öyle kibar işi değil, fakir işi...”


Rahmetli Aziz Nesin yaşayıp da Bingöllülerle konuşsaydı, herhalde şöyle yazardı: Kürt “komünal yaşamı” yoksulluk şartlarında “çare” üretiyor. Bu halkı kendi haline bıraksalar, toz şekerden kesme şeker yaptığı gibi, sac sobadan jet motoru da üretirdi...”


Babalar ve oğullar


Turgenyev’in ünlü romanının adı Babalar ve Oğullar. Yazar Analar ve Oğullar’ı ile Kızlar’ı yazmamış. Benzetmeyi biz de sürdürelim. Kürt babaların oğulları ve kızları malum, “taş atıyor.” Yüksekova’da onlara “Demiryolu Çocukları” deniyor.


Bu çocuklar elbette kediye, köpeğe ya da kuşa, kargaya taş atmıyor. Atmazlar. Evde ekolojik eğitimleri iyi. Onların hedefi “zırhlı” araçlar. Bingöllü çocuklar, aynı zamanda “insana” da taş atmıyor. Hele onlar, sahneye çıkan bir sanatçıyı taşlamayı akıllarına bile getirmiyor. Bu sanatçı kim olursa olsun. Diyorlar ki, Bingöllü çocuklar müziği çok seviyorlarmış. Hangi dilde olursa olsun müzik sesi duyduklarında kulak kesiliyorlarmış. İstiklal Marşı hariç diyor ufaklığın biri.


Dr. İdris Baluken’ın sanatçılara verdiği yemeğe katıldık. Agirê Jiyan, Meral Tekçi,  bunlar MKM İstanbul’dan, Mizgin Kılıç Hamburg’dan, Erol Berxwedan Med Kültür Merkezi İstanbul’dan...


Herkes Erol Berxwedan’a (direniş) geçmiş olsun diyor. Sorduk. AKP il yöneticisi Feyzi Vural’ın 17 yaşındaki oğlu bir sanatçının başına taş atmış. Neden mi, o sanatçı, seçim otobüsünde bağımsız aday için şarkı söylüyormuş...


İşte, iki baba, iki eğitim, iki kültür...


  İdris Baluken kimdir?

1976 yılında Bingöl’ün Sıpênı (Yukarı Akpınar) köyünde dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Bingöl’de tamamladı. 1998 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi.

Mezun olduktan sonra Bingöl Verem Savaş Dispanseri’nde sorumlu tabip olarak çalışmaya başladı. 1999’da İstanbul Heybeliada Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi’nde uzmanlık eğitimine başladı. 2004 yılında Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Uzmanı olarak Bingöl Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Kliniği’ne atandı. Beş yıl Bingöl’de çalıştıktan sonra 2009 Ağustos ayında Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne tayin oldu.


Bu süre zarfında pek çok bilimsel makale ve çalışmada bulundu. Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği ve TORAKS Derneği bünyesinde mesleki çalışmaları ve Güneydoğu Anadolu şubesi yönetim kurulu üyeliği devam etmektedir. Diyarbakır Tabipler Odası yönetiminde görev almıştır. SES Diyarbakır Şubesi üyesidir.


Kürtçe’nin Dımılkî ve Kurmanci lehçelerinin yanı sıra Türkçe ve İngilizce bilen Baluken, evli ve iki çocuk babasıdır.

Hiç yorum yok: