20 Haziran 2011 Pazartesi

Küba ve `Sosyalizmini` Yerinde Görmek-1

Konuya geçmeden önce uzun, çok uzun bir giriş yapacağım.
---------
Bir halk devrimi, değişimi neden ister?
Ezilen, sömürülen baskı altında bir sınıf, şiddet gören bir kesim niye devrim ister, neden devrime kalkışır?
Devrim daha iyi yaşam koşulları elde etmek için, daha mutlu olmak için bir sınıf, bir halk tarafından var olan anti-demokratik bir sisteme karşı bir mücadeledir, bir ayaklanmadır. Devrim daha önce var olan çirkin sistemi yenisiyle, güzeliyle değiştirir. Eskininin, çirkinin yenisiyle, güzeliyle, olğunuyla değişmesi devrim oluyor. Devrim adaletsiz sistemin yerine adaletli bir sistem oluşturur. Özgürlük, adalet, eşitlik, zenginlik demektir, devrim ve sonuçları. Hele bir de devrimin adı sosyalist devrim ise inşası bin kat daha sağlam temellerle oluşur.
----------
Paris Komunu`nden bugüne bir çok ülkede devrim adıyla ve zora dayalı yeni sistemler oluştu, inşa edildi. Ve çoğu sosyalizm adıyla vuku buldu. Sosyalist devrim ve daha sonra komunizm. Sovyetler, Çin, Doğu Avrupa ülkeleri ve Balkanlar; Asya`da Vietnam, Laos, Kamboçya, Kuzey Kore ve Central Amerika`da Küba…. Ve Afrika`daki ulusal devrimler….
Devrim yapan lider kadrolar mücadele öncesi ve esnasında daha güzel, daha mutlu, daha eşit bir toplum sözü vererek kitleleri, halkı yanına, arkasına almıştır. Halktan, ezilen, sömürülen sınıf ve kesimlerden aldığı destekle önceki sistemleri yıkıma götürmüştür ve yeni sistemler kurmuştur. Bildiğimiz bir çok ülkede devrim bu şekilde olmuştur.
Ancak milli devrimler dışında vuku bulan çoğu sosyalist devrimler, gereksiz yere olmuştur. Ya da bu devrimler yanlış temellere dayanarak çirkin toplum biçimleri yaratmıştır. Bu devrimlerin özel mülkiyeti yok etme dışında hiç bir yararı olmamıştır. Aksine, sadece özel mülkiyeti yok etmek durğunluğa sebeb olmuştur. Gelişim durmuştur. Tüketim, üretim durmuştur. Halklar daha fakir düşmüştür. Ve vaad edilen özgürlük sağlanmamıştır…

Evet, bazen devrim gereksizdir. Eğer bir ülkede halkın çoğunluğu devrim istemiyorsa, bir azınlığın devrim yapması, devrim istemeyen mutlu çoğunluğun baskı altına alınması demektir. Hedef özgür, mutlu, zengin olanı bitirmek değil; mutsuz olanı, özgür ve zengin olmayanı bu olanaklara kavuşturmak olmalıdır. Azınlığın başardığı bir devrim, yeni sistemle birlikte çoğunluğun baskı altına alınması demektir. Hatta devrimde yer alan azınlığın bir kesimi de umutla beklediği devrimle beklediğini bulamamıştır. Ve öyle bir zaman geçer ki halkın yüzde dokzanı yapılan devrimden, devrimi yapan devrimciden, lider kadrodan nefret eder, karşı devrimci olur. Çünkü daha özgür, daha mutlu bir toplum vaad eden savaşçılardan, devrimcilerden bir elit önceki sistem ve eliti aratmaktadır. Devrim basarısız olmuştur. Vaadler yerine getirilmemiştir. Tarihin normal akışında belki daha sağlıklı gelişim ve değişimler olabilirdi.


İşte geçmişte üzerine titrediğimiz devrimler maalesef başarısız olmuştur. En uçlarda bir devrim taraftarı biri olarak son yüzyılın devrimler tarihini saçma bulmak ve bunları reddetmek zoruma gidiyor. Belki iyi başlayan, ama tamamlanmayan, yarıda kalan bu devrimlerin çirkin yüzünü detaylara girerek anlatmak geleceğe dair devrimlerin daha sağlıklı olması açısından faydası olsa da yine de zoruma gidiyor. Vaadedilenlerin yerine getirilmemesi, devrimi yapan kadroların yeni­ anti-demokratik sistemler oluşturması, yenilerin halkı daha da diktatörce yönettğini görmek ve bunları anlatmak zoruma gidiyor.

Sosyalizm teoride eşitlik, özgürlük, refah ve mutluluk demektir. Devrim yapan sosyalistler hiç bir ülkede bunu başaramamışlardır.
Belki de başarmak öyle sanıldığı gibi de kolay değildir……
----------
Küba`yı anlatmaya nerden başlayayım, nasıl başlayayım, diye düşünürken, geçmiş yıllarda Sovyet sosyalist mi, değil mi tartışmalarını hatırladım. Oradan başlayayım.

1970`lerin sonlarına doğru, daha 25 yaşlarındayken, K. Burkay`ın Özgürlük Yolu`yla yürüyen bir arkadaşla Sovyet ve sosyalizmi tartışırken oralarda sosyalizmin olmadığını, bir elitin sosyalizm adıyla devlet kapitalizmini kurduklarını ve yine oralarda sosyalist üretim biçiminin, eşitliğin ve demokrasinin olmadığını Trotsky(1879-1940) ve 4. Enternasyonal öncülerinden Ernest Mandel`in(1923-!995) kitaplarından faydalanarak anlatmaya çalışmış ve arkadaşta bana oraya gidip sosyalizmi gözleriyle gördüğünü ve o toplumun ideal bir toplum olduğunu söylemişti. Hayretler içinde kalmıştım. Dil bilmeyen bir arkadaş bir kaç günlük turistik bir seyahat ile bana sosyalizmi yerinde gördüğünü anlatıyordu ve bize propaganda yapıyordu.


Halbuki ben daha önce  Doğu Almanya`da bir kaç gün kalmış ve sistemden nefret etmiştim. Bir kaç yıl sonra da Moskova`ya, Bulgaristan`a  gitmiştim. Ama sosyalizmi göremememiştim. Daha o günlerden beri Sovyet Sistemini ölümüne savunan bu hareketin tüm siyasetleri yanılğıyla doludur. Yalnız onlar değil, Sovyetle Birliği ve Maoist taraftarları diğer tüm siyasetler dünyayı hem yanlış anladılar ve hem de yanlış yorumladılar. Kalıntıları bugün de yanlış politikalarda israr ediyorlar. Yalnız bizimkiler değil, tüm düya sosyalistleri ölümüne savundukları bu sistemleri öğrenemediler, cahil kaldılar ve bu sistemler çökerken de sustular….

------------
Ben de `gözlerimle` Kuba sosyalizmini görmeye çalıştım. Ama arkadaştan daha donanımlıydım. Hem meseleyi anlayabilecek kadar ispanyolca ve başka bir kaç dil biliyordum ve hem de yaşım ve eskimiş de olsa siyaset bilimi, düşünce tarihi ve biraz da ekonomi eğitimim ve yıllardır oluşan birikimim gereği biraz, sosyalizm, kapitalizm ve dünyadan haberdardım. Daha iyi analizler yapabileceğimi sanıyorum.

Küba`ya gittim. Halkın arasına katıldım. Adeta onlardan biri oldum. Yüzlerce insanla konuştum. Her meslekten insane sordum yaşamı ve sosyalizmi. Öğretmen, doktor, mühendis, hemşire, müzisyen, servitris, berber, işçi-işsiz her türden insana yüzlerce soru sordum. Hatta asker ve polislere bile sorularım oldu. Kafeteryalarda yanıma yaklaşan dilencileri yanıma oturtum ve  hallerini sordum. Ve emeklilerin nasıl yaşadıklarını saatlerce dinledim. Evlerin kapısını çalarak kendimi kahve ve su içmeye davet ettim. Çok, çok dinledim. Ve akşam notlarımı aldım. Havanna, Santi Spiritu, Guanabocoa, Guanabo, Cotoro ve bir çok kent ve köy gezdim. Havanna`dan ırak üç yüz km`lik yerleşim alanlarına kadar  ulaştım. Ve sizlere bir kaç yazıyla bunları aktarmaya çalışacağım. Ayrıca seyahatlerim bir kaç günlük değil de, bir kaç defa ve bir kaç aylıktı. Yani bu toplumu iyi tanıyıp tahlil etmek için yeterli bilgiye bu zaman zarfında elde etmiştim.


Cuba devrimini, sosyalizmini ve bugüne süregiden gelişmeleri çoğumuz çok az biliyoruz. Bu devrimi anlamak ve sosyalist teorilerle bugünkü Kuba`yı anlamak için kitaplar var. Ama yetersiz. Bunlar ya propaganda ya da karşı propaganda. Gerçekleri öğrenmek için burada bir müddet yaşamak, görmek, sormak, dinlemek lazım. Ben de bunu yaptım.

Yazıyı yazarken bir kaç başlık attım ama düzenli bir sistem oluşturamadım. Çünkü Fidel düzenli bir sistem oluşturmayı başaramamış. Bu nedenle sorunları bazen ben de karmaşık haliyle işlemeye çalıştım. Bazen belli bir başlık altında diğer alan ve ilişkilere kaymam olmuştur.
-----------
Küba`da kimse kimseyi direk sömürmüyor. Bu ülkede kapitalist yok, sermayedar yok. Kapitalist üretim ve ticari ilişkiler yok. Sermaye, kâr, artı değer yok. Zengin, kâra dayalı yatırımcı kapitalist bir sınıf yok.
Ne yazık ki bunların hiç birinin olmaması burada `sosyalizm var` anlamına gelmiyor. Burada ne kapitalizm ve ne de sosyalizm var. Kapitalistin olmadığı herhangi fakir bir ülke Küba. Acayip bir sistem ve geri kalmış bir ekonomi. Fakir, baskı altında bir halk.
------------
 
devam edecek……
 
cumalicotkar@live.se

Hiç yorum yok: