6 Mayıs 2011 Cuma

Toplumsal Birikimde Zor Belirleyicidir


Gerek kitap olarak Kapital’e, gerek sistem olarak kapitalizme ilişkin tanımlamaların büyük hatalarından biri, yanlışlığı; iktidar, hiyerarşi dolayısıyla zor ve artık-değer birikimi arasındaki diyalektik ilişkinin doğru kurulmamasına ilişkindir. Tarihsel topluma ilişkin tüm gözlemler zorunlu ihtiyaçlar dışındaki tüm toplumsal artıkların birikiminde zor’un belirleyici rol oynadığını göstermektedir. Zor içermeyen bir toplumsal artık, birikim yoktur. Hiyerarşi ve iktidarların tüm inşa gerekçeleri altında toplumsal birikimlerin gaspı yatar. İktidarın tüm inşa biçimleri dolaylı ve direkt birikimle bağlantılıdır.

İktidar ve hiyerarşi yoğunlaşmış toplumsal emektir

Daha da soyutlarsak, iktidar ve hiyerarşilerin ezici çokluğu yoğunlaşmış toplumsal emektir. İktidarı yoğunlaşmış, kurumlaşmış toplumsal emekten soyutlamak mümkün değildir. Daha avcılık ve toplayıcılık döneminden beri ‘güçlü ve kurnaz adam’ın göz diktiği başta kadın olmak üzere klan toplulukların çaba değerlerinden; kapitalist zor örgütü olarak ulus-devletin biçimlenmesine dayalı gelişmiş toplumsal artıkların ele geçirilmesine kadar, iktidardan soyut olarak gerçekleşme gücünde değildir. 5000 yıllık merkezi uygarlık sürecinin kendisi yoğunlaşmış, kurumlaşmış toplumsal birikimdir. Ezici çoğunluğuyla vahşet derecesinde savaşlarla, güç kurumları ile devletlerle yönetilen toplumsal birikimdir.

Kapitalizm en gelişmiş zor temelli birikim tarzıdır

Bazı akademik sosyalistlerin kapitalizme paye olarak biçtikleri devlet kurumu dışında, pazara dayalı olarak patron-işçi gönüllü birlikteliğiyle gelişen ilk üretim tarzı ifadeleri koca bir yalan propagandasıdır. Böyle bir üretim tarzı yoktur. Tersine tarihte en çok kapitalizm, en gelişmiş ve kurumlaşmış zor temelinde bir artık-değer, birikim tarzıdır. Bütün tarih didik didik edilsin. Sümerlerin, Mısırlıların ilk tarıma dayalı toplumsal artıklarından ticaret ve sanayi kaynaklı toplumsal birikimlere kadar iktidar ve hiyerarşilerin sıkı bir denetim, icra yönetimleri hep geçerli olmuştur. Paradan para kazanma olarak faizin de, zor aygıtlarının devrede olmadığı ortamlarda gerçekleşmeyeceği en rahat fark edilebilir bir toplumsal gerçekliktir. Tarih bu konuda kesintisiz ve birikimli her toplumsal alana zincirlemesine bağlı bir gerçeklik olarak da tanımlanabilir. Kapitalizmin tarihi bu konuda en çok bilinen bir gerçeği ifade etmesine rağmen Kapital söylemleri ezici çokluğuyla bilinçli çarpıtmalardan örülü mitolojik anlatımlar ve propagandalar olmaktan öteye gitmez.

Sağ ve sol ulus-devletçilik Hegel’in devlet felsefesidir

Marks’ın ve Marksistlerin iyi niyetlerinden kuşku duyulamaz. Ancak iktidar-devlet ve emek-değer inşaları devlet kapitalizmi olarak sisteme liberal kapitalizminden daha fazla hizmet etmiştir. Yalnız başına Çin ve Sovyet deneyimleri bile bu gerçeği kanıtlamaya kâfidir. Sağ Hegelizm Avrupa ve Alman Ulus-devletçiğini doğururken, sol Hegelizm ise Sovyet, Rusya ve Çin başta olmak üzere çevre ulus-devletçiliklerini doğurmuşlardır. Sonuçta her ikisi de kapitalizmin ulus-devletçiliği ile bütünleşmişlerse herhalde temeldeki Hegelyan felsefe ile bağları bu konuda inkâr edilemez. Çok sarsıntı da geçirmiş olsa halen güncel olarak yaşanan da Hegel’in devlet felsefesidir. Kapitalist modernite olarak tanımlanan bu sisteme yönelik başta anarşizm olmak üzere feminizm ve ekolojik eleştiriler önemlidir. Fakat halen bunalımdaki kent orta sınıfını aşmış eleştiriler olmaktan öteye gidemedikleri de anlaşılmak durumundadır.

Ortadoğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü kitabından alınmıştır.

Hiç yorum yok: