29 Mayıs 2011 Pazar

Sisteme Karşı Mücadelenin Çekirdek Orgütlenmesi: BLOK


Seçim tartışmaları başlar başlamaz, geçmişteki Blok çabalarının deneyimlerinin içinden bakarak, Kürt özgürlük hareketinin „Türkiye sosyalist hareketi ile Blok“ fikrini artık çok da ciddiye almaması gerektiğini yazmıştım. Bu düşünce, elbette öncelikle Türkiye sosyalist hareketinin büyük çoğunluğunun bugün bile Kürt hareketinin başarıları söz konusu edildiğinde içine girdiği psikolojik krizin sıkça tanığı olmanın yarattığı tepki ile açıklanamaz. Solun, örneğin 5-10 yıl önceye kıyasla daha olumsuz koşullarda yaşadığını düşünmekteyim. Son üç dört yıldır, benim de içinde olduğum süreçlerde, en yakınlarımızda bile hızla görünen değerlerde, ilkelerde, ilişkilerde, hayallerde büyük çürümenin yaydığı kokuyu artık o ünlü „örgütsel ilkelerle“ bile saklayabilmek mümkün değil. Hatta zaman zaman meşru ilişkiler içinde gizlenmiş Ergenekonvari gayrimeşru ilişkiler aracılığıyla sürdürülen çifte ahlaklı örgütsel ilişkilerin bir biçimde deşifre olması, belli ki Türkiye sosyalist hareketinin, kendini bütün hücreleriyle yeniden tartışmasının, değerlendirmesinin nasıl yaşamsal bir öneme sahip olduğunu göstermektedir.

***

Bu kez, Blok’un, bundan önceki denemelerde olduğu gibi, seçim sonrasında ortadan kalkmasını engellemeye yönelik ne gibi önlemlerimiz var bilmiyorum. Oysa, seçim sonrasında ortaya çıkacak politik süreçler şimdiden bellidir. Bir yandan Kürt halkına yönelik toplu bir devlet saldırısı örgütlenirken öte yandan, sistemi yeniden düzenleyebilmek için artık kaçınılmaz olarak kendini dayatan yeni bir Anayasa’nın hazırlanması gündemde. Ama ne „yeni“ sözcüğü ne de „kaçınılmazlık“ olgusu, yeni Anayasa’nın nasıl bir şey olacağının işaretlerini vermemektedir.

Biliyoruz ki her Anayasa toplumda şu ya da bu biçimde örgütlenmiş olan siyasal güçler arasındaki mücadeleye, bu mücadele sonrasında ortaya çıkacak dengelere bağlı olarak biçimlenir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, Türkiye’de sömürücü ve sömürgeci sistemin saldırılarına direnebilecek tek gücün Kürt Özgürlük Hareketi olduğu tartışılamaz. Oysa bu coğrafyada sosyalist hareketin tarihi ve birikimleri de küçümsenemez bir öneme, değere, birikime sahiptir. Bu büyük birikim, toplumun ezilen, sömürülen, baskı altında tutulan, ayrıştırılan, ötekileştirilen bütün kesimleriyle buluştuğu takdirde, bu coğrafyada egemen sınıfın bütün saldırılarını geri püskürtme, hatta onu alt etme gücüne sahip olacağını düşünmek asla bir hayal değildir.

***

BDP’nin gösterdiği olağanüstü performansı hep övgüyle ele aldım. Sömürgeciliğin sürdürdüğü kuşatma ve acımasız saldırılar altında çalışan bir açık-yasal partinin karşı karşıya kalacağı zorlukları anlamak için, bırakalım onlarla bire bir yaşamayı, empati yoluyla düşünmeye çalışmak bile insan psikolojisinin dayanamayacağı bunalımlara neden olabilir. Sistemin saldırıları karşısında en yakın duran „dostların“ bile, konu Kürtleşince hızla Türkleşebildiği örneklerin fazlaca yaygın olduğu ilişkiler ağında bile, üstelik kendi zaferlerinin ve kendi gücünün bu kadar farkında olarak yürürken, inceltilmiş egemen ulus alışkanlıklarıyla tepeden bakan, ya da grup-çıkarcı davranan ilişkileri bile dışa itmeyen BDP „birlik“ anlayışını olağanüstü direnerek sürdürmektedir.

Sömürgecilere karşı mücadelede bile „halkların birlikte yaşam“ isteğine sıkı sıkıya bağlı kalmanın, Kürt halkı içinden direnişlerle de karşılaşabileceğini düşünmek için fazla akıllı olmaya gerek yok. Buna rağmen BDP „eşitlenmiş ilişkiler içerisinde halkaların kardeşliği ve birlikte yaşam“ anlayışından hiç sapmadan, sadece devletin provokasyonlarına karşı değil ama aynı zamanda Kürt halkının zaman zaman kendini dışa vuran doğal duygularına ve insanın doğal reflekslerine de direnerek inatla barış anlayışını sürdürmek...

***

Sosyalist solun güzel insanları yeniden Blok içerisinde bir araya geldiler. Olmaz denileni olura dönüştürebilme yeteneğini bir kez daha sergilediler. Böylece, Ortadoğu’da yaşanan altüst oluşlar çağında, Anadolu-Mezopotamya coğrafyasının devrimci yürüyüşler için yeniden bir fırsat yarattığını düşünüyorum. Blok, bu fırsatın adıdır. Ve aynı zamanda gelecek umutlarını yeniden yeşertebilecek öneme sahip bir can suyudur. Tek şartla: Bu yürüyüş, yaşamın her alanında buluşmalıdır. Seçim sonrasını beklemeden, bugünden, birlikte yepyeni ve kalıcı mücadele örgütlerinin üretilmesi, oluşturulması, geliştirilmesi olarak ele alınmalıdır. Şimdiden bizim Anayasa’mızın ilkeleri bizim aramızda da tartışılarak netleştirilmeli ve mücadele bayrağının yanına, gönderin ön yükseğine asılmalıdır.

aycicek@gmx.net

Hiç yorum yok: