24 Mayıs 2011 Salı

Selahattin Demirtaş ile Söyleşi


Selahattin Demirtaş, 10 Nisan 1973'te Elazığ Palu'da doğdu. Babasının adı Tahir, annesinin adı Sadiye'dir. Avukat; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Serbest avukatlık yaptı. İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği ve Şube Başkanlığı görevlerini yürüttü. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Uluslararası Af Örgütü'nün Türkiye şubesi üyeliklerinde bulundu. Orta düzeyde İngilizce bilen Demirtaş, evli ve 2 çocuk babasıdır. BDP Eski Eş Başkanı olan Selahattin Demirtaş, Hakkari Bağımsız adayıdır.
 
Başbakan Erdoğan,Şırnak ın Uludere ilçesinde 12 HPG linin katledilmesinin ardından yaşanan protesto gösterilerini Silivri-Kandil organizasyonu olarak nitelendirerek BDP yi bölgede gerilimi artırmakla suçluyor. Erdoğan ın bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başbakan şu anda Türkiye de devam eden askeri ve siyasi operasyonları hesabına geldiği dönemlerde sahiplendi.Kendisini zorladığı dönemlerde de kendisiyle alakası yokmuş gibi davrandı.Örneğin KCK Operasyonları kendisini zorladığında" Bunun bizimle alakası yok,yargı yapıyor" dedi. Askeri operasyonlar kendisini zorladığında ise "Ordu durup dururken operasyonlar yapmamalıdır"diye cümleler kullanarak sahiplenmedi.Ama bu dönemde, özellikle seçim döneminde hem askeri hem de askeri operasyonları doğrudan sahipleniyor. Eğer, bu operasyonlarla bir bağlantısı olmasaydı, gerçekten kendi bilgisi, iradesi, hükümetin kontrolü dışında siyasi ve askeri operasyonlar gerçekleşiyor olsaydı, bunu en azından kamuoyunun anlayabileceği bir şekilde kendisiyle bağlantılı olmadığını anlatmaya çalışırdı. Ama Başbakan bunu yapmak yerine, tam tersine güçlü bir şekilde sahipleniyor. Bu katliamları ve kendi olayının arkasında siyasi iradenin olduğunu vurgulayarak yapıyor. Bütün burada yapılan hesap şudur: Seçim öncesi milliyetçi oyları toplamak istiyor. Seçim sonrasında da Kürt hareketinin Anayasa yapım sürecinde etkili olamaması için, askeri ve siyasi açıdan Kürt hareketini sınırlamaya ve itiraz edemeyecek-Anayasa yapım sürecinde müdahil olmayacak konuma düşürmeye çalışıyor. Halkın serhildan(Direniş) gücünü tutuklamalarla, polis gücüyle kırmaya çalışıyor. AK Partinin politikası sadece seçime endeksli bir politika değildir. Özellikle seçim sonrasına ciddi bir yatırım yaptığı görülüyor. Çünkü seçim sonrasında Anayasayı tek başına yapmak istiyor. Şu anda Anayasa yapım sürecinde etkili olabilecek, aktif olarak zorlayabilecek tek gücün Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloğu olduğunu gördüğü için bu bloğa yükleniyor. Yalanlarla, iftiralarla, tutuklamalarla, askeri operasyonlarla her türlü yol ve yöntemi deneyerek sınırlamaya çalışıyor.

Uludere olayına yaklaşımı da bundan farklı değildir. Uludere de ateşkese rağmen ordunun yapmış olduğu katliamı açıktan sahiplenerek, hem askeri operasyonlara kendi hükümetinin emri doğrultusunda gerçekleştirdiğini ifade ediyor. Hem de cenazelere sahip çıkan, dolayısıyla kendi siyasi iradesine sahip çıkan halkı da hedef tahtasına oturtmuş oluyor. Yapmaya çalıştığı, bir tür otuz yıldır denenen irade kırma, teslim alma operasyonlarının parçasıdır.

Seçim öncesi kulislerde "AK Parti Anayasa değişikliğini tek başına yapacak çoğunlukta Meclise gelmek için MHPyi baraj altına itmeye çalışıyor"senaryosu konuşuluyor. MHP de yaşanan kaset olayları, bu senaryonun bir parçası mıdır? MHP deki istifa depremi seçim sonuçlarını etkiler mi ?
AK Parti Anayasayı tek başına yapmak istiyor. Bunun birinci yolu MHP nin baraj altında kalmasıdır. İkinci yolu da Kürt Halkının dizginlenmesi, kendi açısından frenlenmesidir. Bu anlamda MHP üzerinde başarılı oldukları görülüyor. Kaset olayı şüphesiz bu planın bir parçasıdır. Fakat siyasette her türlü yolun, yöntemin mübah hale geldiği bu dönemde AK Partinin yürüttüğü ilkesiz, ahlaksız politika hiçbir şekilde kabul görmemelidir.

MHP gibi ırkçı, faşist bir partiyi vuruyor olsa bile bu ilkesizliği, ahlaksızlığı kabul etmemek lazım. MHP bu haliyle , doğru bir politika üretilebilse bile Türkiye de doğal olarak barajın altında kalabilecek bir partidir. Türkiye toplumu, faşist, ırkçı bir toplum değildir. MHP gibi bir partiyi yüzde onların üstüne çıkararak, meclise taşıyabilecek bir toplum değildir aslında.

Fakat Başbakan doğru bir politikayla, demokrat bir politikayla, ırkçılığı, faşizmi mahkum etmek yerine, kendisi en büyük ırkçılığı yaparak bunu da herhalde garantiye alabilmek için kaset oyunlarıyla MHP yi baraj altına bırakmak istiyor.Fakat MHP nin baraj altında kalıp kalmaması çok önemli değildir. Mesele Anayasa yapım sürecinde Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloğu ne kadar güçlü, ne kadar aktif olacak. Çünkü bir tarafta biz varız, bütün ezilenler. Bir taraftan da diğerleri var.

MHP, AKP, CHP arasında bu açıdan fark yoktur. MHP baraj altında kalıp Meclise girmese,Türk milliyetçiliği Mecliste olmamış mı olacak?
AKP, CHP bunu alâsıyla temsil ediyor. Mesele diğerlerinin yani bizim, ötekileştirilmişlerinin temsiliyetidir. Bizim açımızdan bu önemlidir. Biz bunu yaratmaya, kazanmaya çalışıyoruz. 

Kılıçdaroğlu bir süredir Kürt sorunun çözümüne yönelik farklı bır üslup kullanıyor. CHP nin ve Kürt sorununa yaklaşımını samimi buluyor musunuz?
Kürt sorununun çözümünde CHP bugüne kadar devletin yaklaşımı dışında tek bir tek orijinal yaklaşım veya" ilk defa farklıdır" dediğimiz tek bir yaklaşım ortaya çıkmadı. Hatta CHP, SHP dönemimde özellikle ortaya koymuş olduğu raporların çok daha gerisinde bir politika izliyor.. CHP sadece yeni bir çizgi izlediğini ve farklı olduğunu gösterebilme çabasıyla, Baykal dönemi CHP sinin söyleminin ve üslubunun dışında bir takım şeyler ifade etmeye çalışıyor. Oysa Kürt sorununun çözümü Kürt halkının statüsü ile ilgili bir meseledir.

CHP buna dair tek bir kelime söylemezken, sadece bölgeye yatırım yaparak, Kürtlerin daha rahat Kürtçe konuşmasına izin vererek, "Etnik kimlik şereftir" diyerek Kürt sorunu çözülmez. Kürt sorununu yaratan partidir. CHP anlayışı Kürt sorunu ortaya çıkarmıştır.

CHP de değişim olmasını biz önemseriz. Bunun işaretleri vardır. Ama ortaya Kürt sorunun çözümü konusunda bir program, bir proje, bir samimiyet çıkmış değildir.
Kılıçdaroğlu nun kişi olarak buna niyeti ,samimiyeti var mıdır, yok mudur bu ayrı bir meseledir.

CHP kurumsal bir yapıdır, bir devlet partisidir. Devlet değiştiği oranda CHP değişir, CHP değiştiği oranda devlet değişir. Birbirlerini etkilerler. CHP değişmelidir, şüphesiz bu önemlidir. CHP deki her olumlu değişmeyi değerli buluruz. Yalnız şu anda CHP Kürt sorununun çözümü konusunda ileri bir noktadadır diyemeyiz.CHP eksilerden sıfıra doğru gelmiştir.Halen sıfır noktasını geçip artı bir politika,artı bir proje üretecek aşamada değildir.

Seçim sonuçlarıyla birlikte Kürt sorununun çözümü konusunda BDP nin rolü kuşkusuz büyük olacaktır. BDP bu beklentileri karşılamak için ne yapmayı planlıyor? BDP nin çözüm hazırlığı, Anayasa taslağı gibi hazırlığı var mı?
Evet, bir Anayasa taslağımız var. Uygun bir fırsatta bunu kamuoyuyla paylaşacağız. Konjuktürün uygun olmasını bekliyoruz. Seçim öncesi olmasa bile, seçim sonrası bunu halkımızla paylaşacağız. Uzun süredir yürüttüğümüz bir taslak çalışmasıdır bu.
Türkiye'nin her yerinde bunun tartışmasını sürdürdük, yürüttük, akademisyen arkadaşlarımızla bir taslak hazırladık. Bu taslağı şu anda halkın tekrar tartışmasına açabilecek noktaya getirdik. Ancak, sadece Anayasa taslağı hazırlamakla mesele bitmiyor. Bunun mücadelesini vermek önemlidir. Blok anlayışı, yani Kürdistan da Kürt ulusal birliği ve Türkiye cephesinde sol güçlerin birliği bu açıdan teminattır. Eğer blok üzerine düşen rolü doğru oynayıp, sokakları, meydanı iyi kullanabilirse, halk gücünü doğru bir şekilde kullanabilir ve Hükümet üzerinde demokratik bir basınç yaratabilirse Anayasa taslağımızın mecliste önemli ölçüde kabul görme şansı vardır. Taslağımız ortaya çıktığında da görülecektir ki aslında bu sadece bir BDP taslağı olmanın ötesinde özgür Türkiye taslağıdır.Bütün kesimlerin görüşleri vardır.

BDP nin perspektifine,sadece BDP nin bakış açısına göre hazırlanmış bir taslak değildir. Aslında Emek, Demokrası, Özgürlük bloğunun ortak taslağı olabilecek bir taslaktır. Bunu kabul ettirebilmek parlemantodaki 30-40 Milletvekiliyle mümkün değildir.
O yüzden alandaki, sahadaki mücadele belirleyici olacaktır. Bu yönlü hazırlığımız güçlüdür. Hakımızın şu anda yakaladığı motivasyon düzeyi, Serhildan(Direniş) düzeyi seçim sonrasında kararlı bir şekilde sürdürülürse sonuç alınabilir.

Kürt sorununun çözümünde sürekli muhataplık sorunu tartışılır. Kürt sorununun çözümünde muhatap sizce kim olmalı.? BDP muhatap mıdır?
Türkiyede muhataplık sorunun aşıldığını ve gündem de olmadığını düşünüyorum.
İmralıda görüşmeler yapılıyor. İmralıda yürüyen görüşmeler, sonuç alma açısndan en etkili görüşmelerdir. Bunu BDP olarak bizde destekliyoruz. Oradan varılacak mutabakat silah bırakma dahil, bizim destekleyeceğimiz karardır. Abdulah Öcalan en etkili aktör, en yetkili muhataptır. BDP, Anayasal düzenlemelerde Kürt sorununun muhatapıdır.
Siyasal olarak muhatap BDP dir. BDP siyasal olarak etkili ve yetkilidir.

BDP 12 Haziran seçiminde Miletvekili sayısını artıracak mı?
Kaç Milletvekili çıkarmayı hedefliyor?
Milletvekili sayısını iki katına çıkarmayı hedefliyoruz. 30-35 Milletvekiliyle Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloğu Parlemento da olacaktır.

Son olarak Türkiye 13 Haziran sabahı nasıl bir sabaha uyanacak?
Eskiden daha umutlu olunacaktır. Herkesin şok yaşayacağını söyleyebilirim. Kimileri sevinçten şok yaşayacaktır. Emek, Demokrasi, Özgürlüğün başarısı nedeniyle şok yaşayacaklardır. Kimileri ise, AK Parti gibi çevrelerde üzüntüden şok yaşayacakladır
Bu bloğun bu kadar güçlü bir şekilde çıkış yaptığını görmek AK Partiyi tedirgin edecektir. Ama genel olarak Türkiye toplumunu 13 Haziran sabahı ,12 Hazirandan daha umutlu olacağını söyleyebilirim.Geleceğe dair daha güçlü bir alternatif yaratılmış olacaktır.

Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
22.5.2011,Köln

Hiç yorum yok: