10 Mayıs 2011 Salı

O Şimdi Kemalist, O Şimdi Darbeci!


2010 12 Eylül referandumu yapıldığında görece 12 Eylül karşıtları Kürt özgürlük hareketinin duruşunu eleştirmişlerdi. 
 

2010 12 Eylül referandumu yapıldığında görece 12 Eylül karşıtları Kürt özgürlük hareketinin duruşunu eleştirmişlerdi. Hem evetçilerin hem de ‘’evet ama yetmezcilerin’’ elinde oturup televizyon başında ‘’Kürt sorunu yoktur Kürt vatandaşlarımın sorunu vardır’’ diyen Türk başbakanını izlemekten başka bir şey yoktur. Yine geçici 15. Maddenin kaldırılmasından bu yana rahatını bozmayan, şatosunda oturan Kenan Evren bile 12 Eylül karşısında referandumda ‘’EVET’’ diyenlerden daha etkili olduğu görüldü.

Evetin koltuklarını sağlamlaştırdığı merkeziyetçi zihniyetin darbecilerden daha tehlikeli tekçi ve merkeziyetçi oldukları açıktır.

Nedir bu Kemalizm ve 12 Eylül karşıtlığı? Bu karşıtlar gerçek karşıtlığa var mı?

3 Mart 1924 tarihinde çıkartılan Tevhidi Tedrisat Kanunun 4. Maddesine göre İmam Hatip Okulları adı altında dinin devlet kontrolünde verilmesi ön görülüyordu.

Ahmet Şık’ın basılmadan yasaklanan “İmamın Ordusu” kitabında devlet-cemaat ilişkisini doyasıya incelemektedir. Karşılıklı birbirlerini nasıl beslediklerini aktarıyor.  Aslında kitap devletin memurlarının (polislerinin) sicillerini teşhir ettiğinden değil devletin din, cemaatin devlet sicilini teşhir etiğinden kitap basılmadan yasaklanıyor.

‘’Kızıl Kuşağa Karşı Yeşil Kuşak’’ başlıklı yazısında Şık, yeşil kuşağın sosyalist ve devrimcilere karşı nasıl kullanıldığını aktarıyor.

Aynı kitapta Gülene karşı direnenlerin Emniyetin içinde nasıl cezalandırıldıklarını aktarıyor. 

Laiklik dinin devletten ayrılması anlamına gelirken tam aksine devlet kontrolüne geçmekte ve toplumdan zorla ayrıştırılmaktadır. Din toplumdan zorla ayrıştırılmaz; devletten ayrıştırılır. Diğer bir deyişle toplumların dinleri olabilir devletin dini olmaz. Devlet genel bir müessese olduğuna göre herkesin kurumu olmak zorundadır.

Ancak toplum bunun farkına vardığından 1930’da öğrenci yetersizliğinden kapısına kilit vurulan İmam Hatip Mektepleri 1971 darbesi ve 1982 darbesindeki zorunlu din dersi getirilmesinden sonra yeniden canlandırıldı.

Hatta 1974’te kurulan CHP-Millî Selâmet Partisi ittifakıyla İmam Hatip Liseleri’nin ortaokul bölümü yeniden açıldı. 29 yeni ihale açıldı ve böylece okul sayısı 101’e çıktı.

Darbelerden beslenen zihniyetin bugün darbeler karşındaki duruşu ‘’nabza göre şerbet’’ misalî gibi sahte bir duruştur.  Ondan bile kötüsü ne nabzın nede şerbetin değiştiği gerçeğidir.

Türkiye’de MGK’nin dini askeri cephane olarak kullanması yenimi dersiniz? MGK’nin Şubat ayında Kürdistan’a çıkarmayı düşündüğü onbinlerden oluşan imam ordusunun yeni olmadığını 12 Eylül Yönetiminin tutanaklarını aktararak veriyoruz:

Milli Güvenlik Konseyi Tutanakları

Milli Güvenlik Konseyi, 1982 yılı Ekim ayının ikinci yarısında, Danışma Meclisi’nin kabul ettiği 1982 Anayasasının görüştü. (...) Devlet Başkanı Kenan Evren’in başkanlığında, Orgeneral Nurettin Ersin, Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Oramiral Nejat Tümer ve Orgeneral Sedat Celesun’dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi’ndeki anayasa tartışmaları tutanaklara şöyle geçti:

Orgeneral Tahsin Şahinkaya: “Okullarda din dersini, diğer zorunlu dersler yanında okutacak isek de belki de gelecekte, ‘Anayasada hüküm vardır, mekteplerde din dersleri mutlaka okutulması gerekir’ diye, bunun daha da geniş çapta okutulması tehlikesi beliriyor. O yönü ile acaba –her ne kadar dinin bu okullarda mutlaka okutulmasına inanmıyorsak da- ‘İlköğretim ve ortaöğretim kurumlarında okunan dersler arasında yer alır’ deyince, aynen tarih, coğrafya gibi, matematik gibi bu dersleri de koyacaklarından, onlar gibi yer aldığı için, daha yumuşatıcı ve daha makul şekilde bir ifadenin vücuda geleceğine inanıyorum Sayın Başkanım.”

Kenan Evren: “Devletin gözetimi altında...’ Okullarda değil, diğer yerlerde, mesela Kuran kursları açılıyor; Kuran kurslarında hem eğitim var hem de öğretim var; yani hem Kuran’ın nasıl okutulacağının öğretimi yaptırılıyor, hem de namazın nasıl kılınacağının, apdestin nasıl alınacağının, cenaze namazının nasıl kılınacağının eğitimi yapılıyor. Bunlar da devletin gözetimi altındadır.

Yalnız ‘öğretimi’ der isek, buradan ‘eğitimi’ çıkarır isek, o takdirde, ‘Ben eğitim yaptıracağım’ diye bir yer açarlar. Devletin gözetimi altında olmayabilir. Din Kültürü veriyoruz. Din dersi değil; yani dinin tarihi, dinimizin kuralları içerisinde öğretilmesi lazım gelen hususları bu çocuklara öğreteceğiz. ‘Din dersi’ deyince, Kuranı Kerim’i baştan alıp sonuna kadar... O değil... Çocuk, ilkokulu ve ortaöğretimi bitirdiği zaman bir din kültürüne sahiptir. İslamiyet nedir? Nasıl doğmuştur? Nasıl gelişmiştir? Orada ‘eğitimi’ koymadık, ‘din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında zorunlu dersler arasında yer alır.’ ‘Dersler arasında yer alır’ desek ne olacak, ‘zorunlu dersler arasında’ desek ne olacak?”

Orgeneral Tahsin Şahinkaya: “Okutulan dersler arasında yer alır. Yani bir tarihten, coğrafyadan, matematikten vazgeçilemeyeceği gibi, bu okullarda, bu din dersinden de vazgeçilemez. Bunu da onun gibi, okunan dersler mahiyetinde değerlendirip okutalım Sayın Başkanım.”

Hâkim Tümgeneral Muzaffer Başkaynak (Anayasa Komisyonu Başkanı): “Sayın Başkanım, ilk ve ortaöğretimde özellikle tarih, coğrafya, matematik, fizik, kimya dersleri genel kültür dersleri meyanındadır. Maddenin yazılış biçimine göre din kültürü de o dersler meyanında verilecektir. Ne var ki, bundan önceki tatbikatlarda bunun verilmesi zorunlu olmasına rağmen, anayasada yer almadığı için veya emredici hüküm bulunmaması nedeni ile bu konularda öğrencilerimiz veya Türk vatandaşları, yeterince bilgi sahibi olamamışlardır. Özellikle herhangi bir yabancı ülkenin bütün özelliklerini bilmiş olmalarına, belki onun ötesinde, yabancı ülkelerin dini kültürüne ait bazı bilgi sahibi bulunmuş olmalarına rağmen, İslamiyet veya kendi dinleri hakkında herhangi bir kültür sahibi bulunmamaktadırlar. İhmal edilmiş bir müesseseyi, bu şekilde anayasada ihya etmek zorunluluğu duyulmuştur.

Oramiral Nejat Tümer: “Yabancı okullarda, bilhassa Rum okullarında, kendi içlerinde uyguladıkları bir din eğitimi var. Ayrıca bizim kendi Fransız, Alman ve İtalyan okullarımız var; burada hem Türkler okuyor hem yabancılar okuyor. Bu mecburiyet anayasamızda olduğuna göre, bu okullarda da din derslerinin okutulmasını mecburi kılmakta mıdır veya onları bu işin dışında tutabilecekler mi?”

Hâkim Tümgeneral Muzaffer Başkaynak: “Din kültürü, İslam dininden olanlara uygulanır. Zaten yabancılar kendi din kültürlerini almaktadırlar. Bu itibarla anayasada amir hüküm olarak bu konu uygulanacaktır.

Kenan Evren: “Bir milleti dinsiz yapmak mümkün değil. Bu çocuklar din kültürünü okulda almayacak, ailesi vermeyecek. Nereden verilecek? O zaman, isteyen kişi, mahalle mektebine gönderecek, orada öğretecek. Bunu oralarda öğreteceğine, işte burada hiç olmazsa din kültürünü alır, ondan sonra onu ilerletecekse ilerletir; kursa gider, hoca tutar, ne yaparsa yapar; ona da kimse mani değil.”

Orgeneral Nurettin Ersin: ‘Zorunlu dersler arasında yer alır’ konusunun tabii bir ihtiyaçtan doğduğu için konulmuş olduğu aşikârdır. Yoksa ille laikliğe aykırı bir ders eğitimi manasını taşımıyor, ileride gelecek iktidarlar zamanında istismar edilmemesi için zabıtlara bu şekilde geçmesinde büyük yarar vardır. Çünkü 1961 Anayasası’nda böyle bir kayıt yoktu, serbest bırakılmıştı; bu serbestlik, din kültürünün verilmesinde hiçbir zaman başarılı olmamış ve birçok kişi din bilgisinden mahrum kalmıştı.
Bizim maksadımız, bu din kültür ve öğrenimini bu tarzda vermektir. Yoksa asla kimseyi dinin bütün gereklerine doğru zorlamak değil; din kültürü almasını sağlamaktır. Çünkü ülkelerde toplumun birleştirici unsuru olarak din mevcut olduğuna göre, bunu herkesin bilmesi kadar çok tabii bir şey yoktur. Özellikle Türk toplumu büyük bir ekseriyetle İslam dinine girdiğine göre, o halde bu imkânı kendilerine sağlamak ve bilgilerini başka yerlerden alacakları yerde, devletin kontrolü altında almalarını sağlamak, çok daha uygun olacaktır. ‘Zorunlu’ kelimesinin bu tarzda açıklaması, hiçbir zaman laikliğe aykırı değildir ve istismara müsait bir şekilde kullanılmamalıdır.

Kenan Evren: “Efendim Türkiye’de imam hatip okulları neden çoğalmıştır? Bir zamanlar, hatırlarsınız, gidilen her yerde imam hatip okulu isteniyordu; bunların sayısı 357’dir; bugün meslek liseleri dahi o kadar fazla değil. Sebebi: Ana, baba, çocuğunun din dersi almasını da istiyor, ‘Nasıl olsa lise seviyesinde; diğer okullarda bu hiç yoktu; o halde imam hatip okuluna göndereyim’ diyor; hem lise diploması alır hem de din bilgisi alır, diye düşünüyordu.

İmam hatip okulları ve liseleri yanında Kuran kurslarının mütemadiyen memleket sathında yayılması, bunun arkasından gizli Kuran kurslarının çıkmasının sebepleri bunlardır. Aile yapımız belli, geleneklerimiz, göreneklerimiz belli. Aile, çocuğunu böyle bir yere vermeyi tercih ediyordu; namaz kılmasını öğrenecek ve ‘Arkamdan bir Fatiha okuyabilecek’ diye düşünecek; belki o zaman öbür okulu tercih etmeyecek ve bu okullara göndermeyi daha çok tercih edecek.
Okutulan zorunlu dersler arasında yer alır’ dediniz siz.”

Orgeneral Nurettin Ersin: Evet

Kenan Evren: Bunun içinde hem ahlak eğitimi de var. Zaten ahlak dersi vardı, mecburi idi, bugün liselerimizde ahlak dersi mecburidir. O halde hem ‘din kültürü’ hem ‘ahlak eğitimi’, bu ikisi beraberdir. Bu, sırf  ‘din kültürü’ değil; ‘din kültürü’ ve ‘ahlak öğretimi’, ikisi beraberdir. İkisi karışık olarak verilecektir.

(Betül Uncular, İşte MGK Tutanakları, Cumhuriyet, 27.6.1987)

Fethullah Gülen Kenan Evrenin bu duruşu (zorunlu din dersi) için: ‘’Yeri mekânı cennetliktir.’’ diyor.

Biz yeri cennetlik inanmayan ‘müminlerin’ yasalarıyla yönetimde olan ‘müminleri’ nasıl ayrıştıracağız?

AKP ve Erdoğan kimin yasalarına itaat ediyor?

İmam Hatipler Kemalizm Kurumu değil mi? Neden karşısında olacağına öğrencisi oluyorsun?

Zorunlu din dersi kimin kanunu kim bu kanuna itaat ediyor?

Siyasi partiler yasası ve %10’luk seçim barajı kimin kanunu kim bu kanun üzerinden parazit yaşıyor. Meclise 50’nin üzerinde sözde Kürt milletvekili bu yolsuzlukla girmiyor mu?

AKP iktidarı döneminde güya ‘sivilleşen’ MGK’nin 2011 Şubat tutanakları henüz elimize ulaşmadı ama basına yansıyan kadarıyla din adamlarını ordulaştırmada Kenan Evrenden daha başarılı.

Devletin tüm kurumlarını çeşitlendirerek Kürt halkı üzerine gelen AKP’ye ve Türkiye kamuoyuna Kürdistan halkı ve örgütlü Özgürlük Hareketi büyük bir ders verdi.

Türkiye’de sarıklı cübeli cuntacılar asker potinlerinde ampullerini yakarak bazı liberalleri, demokratları kandırmış olabilirler ama Kürtleri ve Kürt Özgürlük Hareketini asla!

Devlet karakollara minare takmış olabilir; askerlere cübbe giydirmiş olabilir, Kürtler o minareleri dinlemek cübbelerin arkasında saf tutmak zorunda değildir.

YSK kararını Kenan Evren’den daha fazla 12 Eylül’cü davranan AKP’nin kafasında kırdı. Her Cuma on binlerin ‘’SİVİL NAMAZI’’  Atatürk’ten çok Atatürkçü davrananların adeta kıblelerini sarstı.

Kürt Halkı son hamlesiyle gösterdi ki Kemalizmin ve 12 Eylül’ün Kürdistan’da hiç bir geçerliliği kalmamıştır. Şimdi tüm anayasalar sokak anayasasının seline kapılmışlardır.

Ozan Erdem

Hiç yorum yok: