22 Mayıs 2011 Pazar

Miting Alanlarındaki 'Seyyar Tayip'!


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kürt illerindeki taşımalı mitinglerinde “insafsız” değerlendirmelerde bulunarak neredeyse BDP’nin neden havaalanı yapmadığını söyleyecek oldu. Ellerindeki iktidar olanaklarını kullanarak yaptıkları “duble yollar” ve çeşitli hizmetlerden bahseden Erdoğan, Kürtlerin kimlik, kültür, dil ve özgürlük taleplerinden ise hiç bahsetmedi. Erdoğan, miting meydanlarında “her şeyi ben yaptım” diyerek “Çocuklar Duymasın” televizyon dizisindeki “Seyyar Tayyar”ı andırıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kars, Van ve Hakkari mitinglerinde, “ah ah” diyerek yaptıkları yollar, hastaneler ve okullardan bahsetti. Van’da CHP’nin iktidar olduğu 1950 öncesi yıllarda Kürtçe üzerindeki yasakları anlattı ve bundan neredeyse CHP’nin bugünkü lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu sorumlu tuttu. Gösterdiği belgeler onlarca yıl öncesine aitti, İsmet İnönü’nün imzasını taşıyan Kürtçe yasaklarıydı.


1950’den beri iktidar olmadığından olsa gerek Başbakan’ın elinde yakın döneme dair belge bulunmuyor. Oysaki o günlerde yaşanan katliamlar ve yasaklardan bir parti değil bir devlet sorumluydu. Dersim katliamının altında bizzat bu ülkenin kurucu liderinin imzası var. Erdoğan, hükümet başkanı olarak özür dilemek ve yakın dönemde Kürt halkına yönelik suçlar işleyenleri yargılamak yerine yasaklar, sürgünler ve katliamlardan başkalarını sorumlu tutmayı tercih ediyor. Sadece Erdoğan hükümeti döneminde onlarca Kürt çocuğu katledildi, yılın ilk dört ayında Kürt illerinde 11 bini aşkın hak ihlali yaşandı.


BDP’YE İNSAFSIZ ELEŞTİRİ


Başbakan Erdoğan, Habertürk’teki bir programda eğitim ve sağlık alanında yapılan çalışmalardan BDP’nin rahatsız olduğunu savunarak, “Bunlar ellerinden alındıkça bakıyorsun daha da ileri gidiyor” diye belirtiyor. Oysa bunlar hiçbir zaman BDP’nin elinde değildi. Erdoğan elindeki iktidar olanakları ile seçim kampanyası dahi yürütecek finansal kaynak bulmakta zorlanan BDP’nin durumunu birbirine karıştırıyor. Daha doğrusu, tam bir manipülasyon yapıyor. Erdoğan, “biz havaalanı yaptık”, “biz ilk ameliyatı buralarda mümkün kıldık”, “biz bilgisayar getirdik”, “karakollar kurduk”, “üniversiteler açtık”, “siteler yaptık”, “dev köprüler, barajlar inşa ettik” şeklinde uzayıp giden bir liste sunarak “niye siz yapmadınız?” demekten de geri durmuyor. BDP’nin elinde neyi var ki, havaalanları kursun.


Erdoğan, bu aralar gerçekleştirdiği mitinglerde hangi konuya el atsa “ben getirdim”, “ben buldum” diyor. Hakkari’deki mitingde, “Bizden öndeki partiler bilgisayar niye getirmediler” ve “Bilişim teknolojisi niye kurmadılar?” diye soruyor. Kendisinden önceki dönemde bilgisayar ve internet henüz yaygın değildi. İnternetin hızla geliştiği ve sınırları tamamen ortadan kaldırdığı dönemde ise AKP dışında başka bir parti iktidar olmadı.


Erdoğan geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada önümüzdeki yıl okullarda 'e-kitap'a geçeceklerini söyledi.


ERDOĞAN’IN BAHSETMEDİĞİ İLKLER


Ama Erdoğan’ın bu ülkeye ilk getirdikleri bunlarla sınırlı değil. Bunları da biz anlatalım. Örneğin, Azadiya Welat’ın üç eski yazı işleri müdürüne 400’e yakın yıl hapis cezası verildi. Örneğin, “İmamın Ordusu” isimli bir kitap, daha basılmadan yasaklandı, el konuldu ve imha edildi. Kitap ve medyanın yasaklarla çevrili olduğu bir dönemde “e-kitap”, koca bir manipülasyondan öte bir anlam taşımıyor.


Kuşkusuz “ilk icraatlar” bunlarla da sınırlı değil. Sadece yılın başından bu yana 4 bine yakın Kürt gözaltına alındı, çocuklara yaşlarının iki katı cezalar verildi, 60’tan fazla gazeteci cezaevlerine konuldu, onlarca dergi, gazete ve kitap yasaklandı, getirdiği bilgisayarlara da “sansür filtresi” taktı. Ekonomik gelişme ile özgürlükler aynı paralelde ilerlemiyor. Pradoksal olarak biri yükselirken biri geriliyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünün sansür, otosansür ve polis baskılarına maruz kaldığı bir ülkede, duble yollardan ancak asker ve polis geçer.


Erdoğan, miting meydanlarında Kürtlerin özgürlük, kimlik, dil ve kültür taleplerini duymadı. Herşeyi ilk kendisi getiren Erdoğan’ın Kürtlerin taleplerine karşı verdiği yanıt ise Cumhuriyetin ilk yıllarına ait: Tek vatan, tek bayrak, tek millet. Bu konuda bir “ilk” yok.


MAXİME AZADİ-ANF

Hiç yorum yok: