19 Mayıs 2011 Perşembe

Batı Suriye de Rejim Değişikliğini Istemiyor

Cenevre Uluslararası İlişkiler ve Kalkınma Enstitüsü’nde ders veren Prof. Gorgas’a göre Batılı güçler, Suriye’de rejimin yerli yerinde kalmasını istiyor. Gorgas, Suriye’deki Kürtlerin durumuna ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Suriye Baas rejiminin Mart ortalarında Deraa, Lazkiye ve Humus’ta başlayan gösterilere tepkisi kanlı oldu: 800’den fazla ölü, binlerce yaralı ve akibeti bilinmeyen tutuklu... Şam bir yandan “reform” kartını oynarken, diğer yandan da facebook dahil iletişim özgürlüğü hakkını ihlal ediyor. Avrupa’nın da gündemini etkileyen “Arap baharı” konusunda geçtiğimiz günlerde Lozan’da Sosyalist Parti’nin düzenlediği konferansta konuşmacı olan tarih ve sosyoloji profesörü Jordi Tejel Gorgas’la bir söyleşi yaptık. Cenevre Uluslararası İlişkiler ve Kalkınma Enstitüsü’nde ders veren Prof. Gorgas, doktora tezini Fransız mandasındaki Suriye’de sürgünde yaşayan Xoybun mensubu Kürt aydınlarının siyasi faaliyetleri üzerine yaptı. Prof. Gorgas’ın “Irak: İlan Edilmiş Bir Kaosun Kroniği”, “Suriye Kürtleri” kitaplarıyla birçok uluslararası bilim dergisinde yayınlanmış makaleleri var.

Bölgede yaşanan hareketlerin ortak ve farklı özellikleri nelerdir?

 
Bu ülkelerin birbirini etkilediği ve hatta “domino etkisinden” söz etmek doğu bir tespit. Taleplerde benzerlikler var, Tunus’ta “Bin Ali defol” deniyorken; Mısır’da bu slogan Mübarek, Libya’da Kaddafi ve Suriye’de Başar Esad için kullanılıyor. Bir ülke diğerini cesaretlendiriyor. “Orada mümkünse bizde neden olamasın” diyorlar. Kullanılan sosyal iletişim kanalları da aynı; internet, facebook ve twitter... Sadece rejimlerin ideolojik yapısı farklı; laik, sözde sosyalist, Ürdün gibi Batı’ya dönük. Ortak karakterleri, hepsi totaliter. Sosyo-ekonomik ve askeri güç itibariyle de farklılıklar gösteriyorlar.

Konu Ortadoğu olunca sorun olarak petrolden sözedilir. Bu doğru bir tespit mi sizce?

 
Petrole dayalı ekonomisi ve askeri gücü olan bu bölge ülkelerinde değişim zor olabilir. Hatta halk hareketlerine Batı’nın desteği de zayıf ve yüzeysel olabilir. Çalkantıların başladığı birçok ülkede rejimler değişecek, petrol üreticileri hariç. Dikkat ederseniz düşen ülkelerin ekonomisi zayıf. Neden Libya’ya müdahale ediliyor da, Bahreyn ve Suriye’ye edilmiyor. Zira Libya’nın ekonomisi çok zayıf ve liderliği Batı tarafından asla tasvip edilen biri değildi. Halk tek başına rejimi de değiştiremezdi.

Suriye rejiminin muhalif hareketlere yanıtı sert. Neden Batı’nın tepkisi bu kadar utangaçca?

 
Suriye bir polis devletidir. İnsanların, cesaret edip bu kadar tepki göstermesi bile beklenmiyordu. Çünkü geçmişin acı deneyimleri var. Hama’da, 2005’te Qamişlo’da yaşanan hareketlenmelere devletin tepkisi sert olmuştu. Hıristiyanlar Der Ezzor’da hareketlenmiş ama kanla bastırılmıştı. Ayrıca muhalefet çok zayıf ve o kadar da çok başlı. Örneğin irili ufaklı 13 Kürt partisi var. Mevcut muhalif cephe 2009’da kuruldu. Ama Suriye’de yaşananlar önemli başlangıçtı ve o da oldu.

Baas rejiminden çıkma bir muhalefet ne kadar demokrasiyi getirebilir?

 
Aslında Baas, ne Irak’ta ne Suriye’de 1970’ten beri gerçek anlamda iktidarda değildi. Baas’tan beslenen, bu ismi kullanan aşiretler ve çıkar grupları var. Bunlar iktidarın nimetlerinden yararlanıyorlar ve kendi aşiretleri dışında olanları eliyorlar. Baasçı olmak artık o kadar da önemli değil. Her ne kadar gerçek anlamda bir liberalizm olmadıysa da, liberal ekonomiye geçisin de önemli rolü var. Tek partili, ayrıcalıklı bir zümre ve aşiretler tekelinde bir liberal ekonomi gelişti, ki bu da beraberinde bugünkü asıl sorun olan rüşvetçi sistemi getirdi. Dolayısıyla devlet işlemez hale geldi. Bu arada zamanla eski Baasçılar, aşiretler dışında kalanlardan oluşan bir memnuniyetsizler tabakası doğdu.

Batı’nın bu ülkelerde muhalif hareketleri desteklediği söyleniyor. ABD ve eski sömürgeci ülkelerin rolü nedir?

 
Şu bir gerçek ki, bu ülkelerdeki genç muhaliflerin çoğu Batı’da eğitim almışlar. Birkaç dil biliyor ve sosyal iletişim ağları konusunda uzmanlar. Ama bu her şeyin Batı ve ABD tarafından organize edildiği anlamına gelmez. Bugün yüzlerce vakıf, sivil toplum örgütü var ve o rejimlere karşı muhalifleri destekliyorlar. Yüzlerce sivil toplum kuruluşu düşünce üretiyor, senaryolar üzerinde çalışıyor.

Tekrar Suriye’ye gelmek istiyorum. Nereye doğru gidiyor bu ülke?

 
Libya için de aynı kaygılar vardı. Özellikle Batı’nın sessizliği konusunda, oysa şimdi Kadaffi’nin kellesi isteniyor. Suriye’de de aynı şeyler olabilir. ABD, İngiltere ve İsrail, rejimin düşmesini istemiyor. Zira Şam, Lübnan ve Filistin’de önemli rol oynuyor. Fransa, Hariri’nin öldürülmesinden sonra rejimin düşmesini destekledi. HAMAS ve El Fetih geçtiğimiz günlerde anlaştı. Bu Suriye’ye olan ihtiyacı azaltabilir. Ama aynı zamanda Mısır zayıf ve Arap-İsrail meselesinde rol oynayacak durumda değil. Kısacası Suriye’ye ne kadar ihtiyaç var bilemiyorum. Fakat şu da bir gerçek ki, Suriye’deki rejim değişikliği İran’ı yalnızlaştırır.

Muhalefet sistemi yönetme konusunda Batı’yı ikna edebilir mi?

 
Evet yerine ne konulacak? Batı için asıl sorun burada. Muhalefetin bile bir kısmı, Kürtler de dahil rejimi savunuyor ve sadece reform istiyor. Müslüman Kardeşler şu anki hareketin başını çekmiyor ve sonradan geldiler. Şu anda rejim değişse oluşacak bir koalisyon hükümetinde yer alırlar. Asıl anahtar partiler değil, orta sınıf. Bu sınıf şimdiye dek sessiz ve çoğunlukla rejim yanlısı kaldı. Orta sınıf muhalefete dahil olmadıkça rejim değişmez. Çünkü imkanlar onların elinde; iletişim kanalları, ekonomi, insan kaynakları. Dikkat ederseniz Şam ve Halep gibi iki önemli kent halen sessiz. Ekonomik kaynaklar, üniversiteler, okuyan gençlik buralarda. Hareketlenen Deraa ve Kürt bölgeleri yoksul bölgeler.

Suriye muhalefetinin Kürt ayağı ne kadar örgütlü? 

 
Kürt partilerin sayısı 13 civarında. PDK, PYD ve Yekiti dışında diğerlerinin bir varlığı yok. Bazıları rejimi destekliyor, bir kısmı reformları savunurken bir başka kesim de tam değişimden yana. “Demokratik ve radikal değişimi” amaç edinen ve Ekim 2005’te Kürtler’den solculara, Müslüman Kardeşler’e dek herkesin imzaladığı “Şam Bildirgesi”ni hepsi imzalamadı. Mart 2004’te Qamişlo katliamından sonra Arap ve diğer azınlıkların da kısmen destek verdiği eylemler oldu ama zayıf kaldı. 30 Mayıs 2005’te Şêx Muhammed Maaşuk Xaznevi’nin El Muhaberat tarafından öldürülmesi bile Kürtleri birleştiremedi. Oysa bu önemli dini şahsiyet Suriye Kürtleri’nin Mustafa Barzani’si olmaya doğru gidiyordu. 2006 yılından beri Arap-Kürt ilişkileri zayıftı. 2009 başından itibaren Şam yönetimi Kürtlere göz kırpmaya başladı. Newroz kutlamaları serbest oldu, Halepçe katliamının protestosuna izin verildi, fakat siyaset yapmalarına izin verilmedi. Ama aynı yılın sonunda baskılar başladı. Zira ABD Suriye’ye Filistin konusunda ihtiyaç duydu. Bunun üzerine Suriye muhalefete ve Kürtlere tekrar yöneldi.

Suriye bölgenin anahtar ülkesi. Halk direnmeye devam ediyor ama ölen sivil sayısı giderek artıyor. Önümüzdeki günlerde neler olabilir?

 
Müslüman Kardeşler hariç Arap muhalefetin ciddi bir gücü yok. Kürtlerin durumu ortada. Dolayısıyla dış destek olmadan rejimin düşmesi zor. Ama nasıl bir değişim olur bilemeyiz. Mısır’da rejim değişmedi, sadece Mübarek gitti. Suriye’de de benzer durum yaşanabilir. Unutmamak lazım ki bu ülkede asıl iktidar ordu ve istihbarat. On üç değişik gizli polis yapılanması var. Kim bunları idare ediyor? Aralarında uyum ve koordinasyon var mı? Belli değil. Ama şu da bir gerçek ki, bu güçlerin hepsi aşiret-iktidar mensubu ve birbirlerini sevmiyorlar. Asıl çatlak orduda olabilir, poliste değil. Mesela, bir gün ordu sivilleri milislere karşı korumaya başlarsa bu sonun başlangıcı olabilir.

Peki rejim düşerse ne olur?

 
Asıl mesele bu. Şam Bildirgesi’nde Kürtlere anayasal haklar verilmesinden sözediliyor. Ulusal hakların, otonomi tanınması söz konusu değil. Müslüman Kardeşler karşı çıktı. Bazı Kürt partileri de “hiç yoktan iyidir” diyerek anayasal haklarla yetindi ve bidirgeyi imzaladı. Ama bazıları da otonomide ısrar etti. Somut olarak, eğer Kürtler rejimin düşmesinde rol oynayabilecek güçte olurlarsa, belki otonomi elde edebilirler. Bence 2004’e göre Kürtler daha güçlü.

İHSAN KURT

Hiç yorum yok: