6 Mayıs 2011 Cuma

AKP'nin Kürtlere Karşı Savaşı

AKP şimdi Kürtleri zayıflatıp seçimden sonra yapacağı saldırılarla tümüyle teslim almaya çalışacaktır. Zaten şu anda yürüttüğü saldırılar teslim almadan önceki yıldırma politikasıdır.
Cuma Ronahi
AKP'nin Kürt halkına karşı bir savaş içinde olduğu MGK kararıyla netleşmiştir. MGK kararı aynı zamanda AKP kararıdır. Demokratik çözüm çadırlarına ilk saldırı emrini de “bunların neresi sivildir” diyerek Başbakan vermiştir. MGK da “demokratik çözüm çadırlarını insan hakları kisvesi altında yapılan terör” olarak değerlendirmiştir. Bilindiği gibi on yıllardır faşist zihniyetli olanlar Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi’ni ve tüm demokratik eylemlilikleri böyle değerlendirmişlerdir. 

MGK bildirisinden anlaşılıyor ki, AKP Kürtler demokrasi ve Özgürlük Mücadelesi için hangi yöntemi kullanırsa kullansın terörle damgalayacaktır. Türk devleti Kürt halkının kullandığı mücadele yöntemlerine değil, hakları için mücadele etmesine karşıdır. Bu anlayış bugün AKP'nin anlayışıdır. Başbakan Erdoğan “Kürt sorunu yoktur” diyerek bu konuda talepte bulunan ve mücadele edenleri hedef göstermiştir. Polisin son zamanlardaki faşist terörü AKP'nin bu politikasının sonucudur. 

 MGK’dan çıkan bildiri, AKP'nin uyguladığı politikaların desteklenmesinden başka bir şey ifade etmiyor. Ahmet Altan’ın Dersim’de 7 gerilla vurulunca kim bunları yapıyor diyerek AKP dışında suçlu araması, kafasını kuma gömmesidir. AKP yandaşı liberaller, AKP'yi destekleme ayıbını örtmek için tüm kötü şeyler arkasında başka adresler arıyorlar. Bu tutum onların ruhunu satmış olmasından başka bir anlam ifade etmiyor. Belki önceleri AKP'yi desteklemeleri anlaşılır bir durumdu, ancak birkaç yıldır yürüttüğü politikaya rağmen hala AKP destekçisi olmaları anlayışla karşılanamaz. Artık AKP'yi desteklemelerinin tek izahı vardır. O da, kimi çıkarlarla kendilerini AKP'ye bağlamış olmalarıdır. 

AKP bugün sadece Kürt halkına değil, tüm demokrasi güçlerine karşı savaş açmıştır. AKP kendisini desteklemeyen herkesi tasfiye etmeyi amaçlıyor. Demokratik Ulus Bloğu Türkiye toplumunda sempatiyle karşılanınca ürktü. Çünkü kendisine karşı bir demokratik hareket ortaya çıkmasını kendisinin sonu olarak görüyor. Bu nedenle hiçbir dönemde olmadığı kadar bu seçim öncesi Kürt halkına karşı terör estirmektedir. 

AKP birçok gücü teslim aldığı gibi, Kürtleri ve Kürtlerle birlikte hareket eden demokrasi güçlerini de güçsüzleştirip teslim almak istiyor. Bundan önceki iktidar güçleri nasıl ki Kürt halkı ve demokrasi güçleri üzerinde baskı ve zulüm uyguladıysa yeni iktidar gücü AKP de aynı yoldan yürüyor. Kürt sorunu çözülüp Türkiye demokratikleşmediği müddetçe bu saldırılar devam edecektir. 

AKP “Kürtleri en iyi ben ezerim” diyerek devletin Kürt politikasını uyguluyor. Zaten Kürtleri tasfiye etmesi için iktidarda tutuluyor. Milliyetçi ve şoven tüm çevrelerden “Kürt Özgürlük Hareketi’ni benden başka tasfiye edecek güç yok” diyerek oy istiyor. 

AKP bir taraftan bu saldırılarla milliyetçi kesimin oyunu almayı hedefliyor; diğer taraftan Kürt Özgürlük Hareketi'ni zayıf düşürüp seçimden sonra tasfiye saldırısını geliştirmeyi hedefliyor. AKP'nin demokrasi diye bir derdi yoktur. Kendisi devlet içine alınınca onun için demokrasi sorunu bitmiştir. Bu nedenle seçimden sonra demokratik anayasa ve demokratik Türkiye'yi isteyenlere karşı tasfiye saldırısı yürütülecektir.

Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar siyasi tutuklu yoktur. Ortadoğu'daki otoriter Arap ülkelerinde bile Türkiye'deki kadar siyasi tutuklu olmamıştır. Çünkü bu kadar insanı siyasi tutuklu olarak zindana atan hiçbir hükümet ayakta kalamaz. Ancak Türkiye'deki faşizm bir özel savaş hükümeti olduğundan toplumu elindeki araçlarla aldatıyor. Kuşkusuz bu tutuklamaları rahat yapmasının bir diğer nedeni ise bu konuda ABD ve Avrupa’dan aldığı destektir. 

ABD “sen Ortadoğu'da benim politikalarımın destekçisi ve uygulayıcısı olursan ben de senin Kürtleri ezmene göz yumarım” demiştir. Son tutuklamaların arkasındaki destek budur. Başbakan’ın “One minute” de bitmiştir. Artık İsrail’le birlikte ABD'nin bölge politikalarının uygulayıcısıdır. Seçimden sonra İsrail’le ilişkilerini açıkça düzeltecektir. Seçimden sonra sadece İsrail’le ilişkilerini düzeltmeyecek, bugünkü Ergenekon sanıklarının çoğunu serbest bırakarak Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı geniş bir saldırı cephesi oluşturacaktır. Böyle kapsamlı bir saldırı gereği CHP ile de seçim sonrası bir uzlaşma içinde olacaktır.  

AKP şimdi Kürtleri zayıflatıp seçimden sonra yapacağı saldırılarla tümüyle teslim almaya çalışacaktır. Zaten şu anda yürüttüğü saldırılar teslim almadan önceki yıldırma politikasıdır. Başbakan “BDP yıldırma politikası uyguluyor” derken, kendi yıldırma politikasına meşruiyet sağlamak istiyordu. Zaten şimdi terörizm ve yıkıcılıktan söz, seçim güvenliğinden söz ederek saldırıları meşrulaştırıyor. Bu temelde Kürt halkına karşı tek taraflı bir savaş yürütüyor. 

Kürt Özgürlük Hareketi seçimlerin yumuşak ortamda geçmesi için saldırılmadıkça eylem yapılmayacağını açıklamıştı. Buna da şimdiye kadar uydu. Ancak AKP'nin seçimin yumuşak ortamda geçmesini istemediği anlaşılmıştır. Yumuşak ortamda Kürdistan'da seçimi kaybedeceğini görerek askeri ve siyasi saldırıyı arttırmıştır. Kürdistan'da ancak tüm politik Kürtleri tutuklayarak seçimde kazançlı çıkacağını düşünüyor. 

Bu saldırılarla bir taşla iki kuş vurmak istiyor. Bir taraftan seçimden kazançlı çıkmak, diğer taraftan seçimden sonra yapacağı tasfiye saldırısının önündeki demokrasi güçlerini saf dışı etmek istiyor.
MGK bildirisi bu saldırının açık ilanı olmuştur. Bu bildiride saldırının gerekçeleri açıklanmıştır. 

Bu durum karşısında Kürt halkı ve demokrasi güçleri sessiz kalmamalıdır. Kürdistan'daki siyasi soykırım saldırılarına karşı direnişi yükseltmelidir. Artık direnmemek kasap bıçağı altında kuzu kuzu durmak anlamına gelir. 

Başbakan “BDP PKK ile ilişkili olduğundan demokrasi mücadelesini hak etmiyor” diyerek ağzındaki baklayı çıkarmıştır. Bu durumda Kürt halkına ve demokrasi güçlerine düşen görev demokrasi mücadelesini yükseltmektir. En başta da tüm tutukluların serbest kalmasını sağlamaktır.

Hiç yorum yok: