11 Mayıs 2011 Çarşamba

1151 Sayılı Kanun Özerkliği Içeriyor!


Kürt sorununun çözümü için PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın dile getirmesiyle birlikte, Türkiye’de çok yönlü tartışmalara neden olan ve BDP'nin seçim beyannamesinde de yer alan Demokratik Özerklik, aslında 1927'de TBMM’de onaylanan ve yürürlüğe giren 1151 sayılı Bozcaada ve İmroz (Gökçeada) Kazalarının Mahalli İdareleri Hakkında Kanun’da yer alıyor. Avukat Erhan Pekçe, Kürt siyasetçilerinin Meclis’e önerge sunarak, devlete 1151 sayılı kanunu hatırlatması gerektiğini söyledi.

Gökçeada’da yaşayan Rumların tabi oldukları kanunsuz uygulamalara ve devletin eritme politikasına karşı yıllardır hukuk mücadelesi veren Avukat Erhan Pekçe, ANF’ye açıklamada bulundu. Lozan Antlaşması’ndaki en önemli pazarlıklardan birinin azınlıkların statüsü olduğunu belirten Pekçe, özellikle Gökçeada ve Bozcaada’nın özerklik statüsünün tanınması karşılığında Türkiye’ye bırakılmasının kabul edildiğinin altını çizdi. Bu maddenin Lozan hükümlerinin en önemli hususlarından biri olduğunu ifade eden Pekçe, 1151’in 2. maddesinde “Bu nahiyelerde intizamın temini için istihdam edilecek memur yerli ahaliden tayin olunur” dendiğini belirtiyor.

“KANUN ÖZERKLİĞİ KARŞILIYOR”

Avukat Pekçe, kanunda ayrıca anadilde eğitim hakkının tanındığını ve kolluk kuvvetlerinin söz konusu adalarda yaşayan nüfus içinden seçileceğinin açıkça ifade edildiğini belirterek, bu kanun, bugün dile getirilen demokratik özerkliği neredeyse bire bir karşıladığını söylüyor. Kanunun, anadilde eğitim, güvenliğin sağlanması ve mali özerklik gibi konuları kapsadığını belirten Pekçe şöyle dedi:

“Bu insanların güvenlikleri T.C. devleti tarafından değil, kendileri tarafından karşılanacaktı. İlçedeki jandarma ve polis teşkilatı kendileri tarafından oluşturulacaktı. Bu insanlar anadillerinde öğretim ve öğretim göreceklerdi. Bu insanlar kendi kendilerini idare edeceklerdi. Bu adalarda özel bir yapı kurulacak ve bu özel yapı içersinde bir meclis bulunacak, bu meclis adanın geliri ve giderini idare edecek, gerekirse merkezi otoriteden mali yardım alacaktı. Jandarmalar olsun, polisler olsun ada ahalisinden seçilecekti. 1951’de yapılan değişiklikle 1151 sayılı kanunun ‘her iki adada maarif umur ve muamelatını’ düzenleyen 14. maddesi iptal edilince, eğitim meselesi Lozan Anlaşması’nın 39. maddesine göre düzenlendi. Böylece anadilde eğitim hakkı eksiksiz bir şekilde tanınmış oldu.”

‘1151 SAYILI KANUN HALA YÜRÜRLÜKTE’

1151 sayılı kanunun hala yürürlükte olmasına rağmen bir hayalet kanun halinde tutulduğunu ifade eden Pekçe, “Bu kanuna uymak devlet açısından bir görevdir ve hala bu görevi yerine getirmiyor. Ha bire yan çiziyor. Türkiye’de devlet ırkçı ve tekçi milliyetçi yapısı nedeniyle 10 bin Ruma bile tahammül edemedi. Bu aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik özerklikle imtihanıydı ve bu imtihandan geçemedi” dedi.

Devletin, 1151 sayılı kanunu bu şekilde kadük bırakarak ve bu nedenle mağdur ettiği insanları tıpkı daha sonra Kürdistan’da yaptığı gibi yerinden yurdundan edip göç ettirerek, bu hükümlerin uygulanmaması için elinden gelen her şeyi yaptığını dile getiren Pekçe, “Devlet, bu imtihana cevabını eritme politikalarıyla verdi. O koskoca, 10 bin nüfuslu adada geriye kala kala 200 kişi kaldı” diye konuştu.

Zamanında Gökçeada’nın boşaltıldığı gibi, şimdi de Kürdistan coğrafyasının boşaltıldığına dikkat çeken Pekçe, “Bu açıdan Türkiye toplumlarının daha henüz kavrayamadığı 1151 sayılı kanun demokratik özerklik yönetimine de ışık tutuyor” diyor.

Kanunun iyice okunması durumunda, devletin nasıl bir inkar ve yok etme politikasına yöneldiğinin de açıkça görülebileceğini dile getiren Pekçe, Kürt Hareketi ve siyasetçilerinin ortaya attığı Demokratik Özerklik tezinin tamamen meşru bir talep olduğunun altını çiziyor.

Devamla Pekçe, “Bu zaten yürürlükte, Meclis’te kabul edilmiş, kanunlaştırılmış. Şimdi çıkıp da ‘mümkün müdür, değil midir, uygulanabilir mi uygulanamaz mı’ tartışmalarını yapmak zaman kaybetmektir. Devletin kendi eliyle kabul etmiş olduğu 1151 sayılı kanun ortada ve hala yürürlükte” şeklinde konuştu.

“KÜRTLER 1151’İ DEVLETE HATIRLATMALI”

Bu yaklaşımla, Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi kuruluşunu dayandırdığı Lozan Antlaşması’nı inkar ettiğine işaret eden Pekçe, “Aslında devlet bunun sonucunda kendi varlığını da inkar etmiş oluyor. Bu konu herhangi bir şekilde uluslararası düzeye taşınırsa ciddi bir şekilde kabul görecektir” dedi.

Kürt siyasetçilerinin devlete 1151 sayılı kanunu hatırlatarak, Meclis’e bir önerge sunması gerektiğini savunan Pekçe şunları belirtti: “Bu kanuna dayanarak zaten demokratik özerkliği talep edebilirler. Demokratik özerklik 1927’den bu yana kabul edilmiş bir yönetim şeklidir ve şu an yürürlüktedir. Bunu hiç kimse inkar edemez. Eğer bunu inkar ederlerse Kürt halkı Avrupa Konseyi’ne kadar da gidebilir.”

Bu kanunun uygulanmasını isteyenlerin değil, uygulamayanların suç işlediğini belirten Pekçe, “Burada anayasayı delen Kürt halkı değildir, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendisidir” diye kaydetti. Pekçe, Başbakan Erdoğan’a da “Açılım filan yapmasın var olan kanunu uygulasın yeter” diye seslendi.

YUNANCA EĞİTİM ALDI

Gökçeada’da doğan ve bugün 70 yaşında olan Yorgo Zarbozan, 1950’li yıllarda nasıl bir eğitim sistemine tabi olduklarını, Türkçenin yanı sıra kendi anadillerinde de nasıl ders gördüklerini ANF’ye anlattı. İlkokulda önce anadilde eğitim görmediklerini ancak daha sonra 1951 yılında 1151 yasasında 14’üncü madde iktidarda olan Demokrat Parti tarafından Yunan hükümetiyle müzakere edilerek kaldırıldığında ortaokulda hem Türkçe hem de anadilleri olan Yunanca ortak dersleri gördüklerini anlatan Zarbozan, “Anadilimi o esnada tam olarak öğrenebilme fırsatım oldu. Bu uygulama yeni kurulacak olan Celal Bayar Lisesi’ne de kaydırılacaktı ancak 64 senesinde İsmet İnönü tarafından iptal edilen 14’üncü madde tekrar yürürlüğe alındı. Daha sonra yapılması düşünülen lise yerine çocuk esirgeme kurulu yapıldı” dedi. Anadilde eğitim gördüğü yıllarını anlatırken, “Hayatımın en anlamlı ve en güzel yıllarıydı” diyerek konuşmasına devam Zarbozan, “Daha sonra eritme politikası tam anlamıyla devreye girdi. Bize kağıt üzerinde verilen tüm haklar teker teker gasp edildi. Çok yazık ettiler” diye kaydetti.

1151 SAYILI KANUN NASIL KABUL EDİLDİ?

Gökçeada eski adıyla İmroz 1923 yılında Lozan anlaşmasıyla Türkiye Cumhuriyetine bağlandı. O zaman adada hiçbir Türk veya Müslüman unsuru yaşamıyordu.

Lozan anlaşması sırasında Çanakkale Boğazının stratejik önemi nedeniyle İmroz adasının Türkiye’ye verilmesi gerektiğini öne süren Türk tezi sonucunda, nüfusunun tümü Rumlardan oluşan ada Türkiye Cumhuriyetine bağlandı.

Ancak anlaşma sırasında Lord Curzon ve Avrupa devletleri İmroz’da yaşayan topluluğun ne Türk ne de Müslüman olduğunu hatırlatarak, bu anlaşmayı ancak buraya özel bir yönetim şekli tanınması koşuluyla kabul edeceklerini beyan ettiler. Bunun üzerine Lozan anlaşmasına birtakım kayıtlar düşüldü. 25.6.1927 tarihinde İmroz ve Bozcaada’nın mahalli idareleri hakkındaki 1151 sayılı kanun yayınlandı.Yayınlanması sürecinde aynı gün Meclis’te yapılan görüşmelerde bu kanunun Lozan anlaşması gereğince çıkartılması gerektiği hususu açıkça tartışıldı ve kanun Meclis’te kabul edildi.

1151 SAYILI KANUNUN ÇARPICI MADDELERİ

Madde 1- İmroz ve Bozcaadaları mahalli anasırdan mürekkep teşkilatı hususiyeye tabi ve Çanakkale Vilayetine merbut birer nahiyedir.

Madde 2- Bu nahiyelerde intizamın temini için istihdam edilecek memur, yerli ahaliden tayin olunur.

Madde 3- Adanın menafii umuma ait mahalli işlerini tedvir ile mükellef bir “nahiye meclisi” bulunur. (…) Ada ahalisinden olup Teşkilatı Esasiye Kanununa tevfikan müntehiplik için lazım gelen evsafı haiz olanlar bu meclise aza intihap ederler. Ve mebusluk evsafını cami bulunanlar da nahiye meclisine aza intihap olunabilirler.

Madde 9- Kavanini muhtelife ile vilayat idarei hususiyelerine ve belediyeye tevdi ve tahsis edilmiş olan varidat, bu iki adanın hususi bütçelerine müterettip varidatı mahalliyeyi teşkil eder.

Madde 16- (…) Zabıtai mahalliye efradının adalı olması şarttır. (…) Adalarda işbu zabıtai mahalliye heyetinin tensik ve ikamesi tarihinden itibaren mevcut polis ve jandarma kuvvetleri tebdil olunur.

Hiç yorum yok: